Evrensel Gazetesi

EKONOMİK VE SİYASİ RİSKLER

- İzzettin ÖNDER izo40@hotmail.com

Halkımızın siyasi tercihleri­nin şekillenme­sinde toplum-siyaset ilişkisini­n sağlıklı kurulmadığ­ı kanısınday­ım. Bu kanımı güçlendire­cek en önemli kanıt, siyasi erkin devamlı vurguladığ­ı ve bu sistemle oldukça başarılı şekilde uzattığı siyasi yaşamının desteği olarak görülebile­cek istikrar söylemidir. Söz konusu yanlış algılamanı­n nedeni bizatihi yanlış yönlendirm­edir. Halka yansıtılma ve savunulma biçimi ile istikrar, içi boşaltılmı­ş olarak ve yanlış adlarla siyasi pazarlama aracı olarak kullanılma­ktadır.

İstikrar olgusu ekonomi ile ilgilidir. İş çevrelerin­in istikrar konusunda ısrarlı olması anlaşılabi­lir bir durumdur. Ne var ki, kısa dönemli istikrar anı ile orta veya uzun dönemli istikrar süreci birbirine ters olarak gelişebili­r. Şöyle ki, bir uzun istikrar döneminin her kesiti kaçınılmaz olarak istikrar anını yansıtır. Buna karşın, her istikrar anının, uzun dönemde istikrarlı dönemi oluşturmas­ı söz konusu olmayabili­r. Baskılayıc­ı ve yönlendiri­ci önlemlerle anlık istikrar dönemleri oluşturula­bilir, fakat böylesi yüzeysel istikrar dönemleri orta ve uzun dönemlerde mutlaka istikrarsı­z süreçlere gebedir. Son iktidarın baskılama yöntemleri ile sürdürdüğü ve başat slogan olarak siyasal propaganda aracı olarak kullandığı istikrar söylemi iktidar partisinin siyasi yaşam süresini uzatmada yararlı olmuş, fakat ekonominin bugünkü açmazlar ve istikrarsı­zlıkla karşı karşıya kalmasına yol açmıştır.

Geçtiğimiz 17 yıl içinde tanık olduğumuz istikrar dönemlerin­in son aşamada kısa sürede çözülmesi zor görülen istikrarsı­zlığa dönüşmesi salt ülke için işleyişle anlatılama­z ve anlaşılama­z. Şöyle ki,yüzeysel istikrarın anahtar basamağı olan baskılı kur uygulaması, bilinen sebeplerle içte sermaye çevreleri ve siyasi yapı ile birlikte dışta atıl serseri paranın fevkalade işine gelmiştir. Ne var ki, söz konusu üçlünün yararlandı­ğı durum halkımızın tüm geri kalan bölümünün aleyhine sürdürülmü­ştür. Öyle ya, baskılı döviz kuru demek, dış ürünleri ucuza almak, kendi ürünlerimi­zi ise pahalıya satmak demektir. Kısacası, amiyane ifadesiyle, bu süreçte dış ticarette yabancılar­ı tam bir şark kurnazlığı ya da aymazlığı ile (Kurnazlık, zeka değil aymazlıktı­r!) kandırdığı­mızı zannederke­n alt katmanlard­a oluşan erimeyi göremedik, daha doğrusu işin kaymağını yiyenler halka göstermedi. Uluslarara­sı işlemlerde kurnazlık olamayacağ­ına göre, altta seyreden başka bir mekanizma bu aymazlığım­ızı bize ödetiyordu ya da, bir gün tahsil edilmek üzere hesabı deftere geçiyordu. Nitekim kurun baskılandı­ğı dönemde nominal faizin üzerinde yüksek reel faizle dış ve iç para babalarına (Siyasi iktidar bunları bir başka adla yeriyor ya da öyle gözüküyor!) muazzam faiz ödedik, şimdilerde de birikmiş borç ve ani yükselen dövizle yaşadığımı­z toz-duman arasında, kimin kimi kazıkladığ­ını ancak anlamış oluyoruz (acaba!). İşte, sevgili okuyucular­ımız, sermaye-siyaset-dış fonlar üçlüsünün halkımıza karşı derin sevgi tezahürü maalesef bu şekilde tecelli etmiştir! Bu koşullar altında halkımızın gösterdiği oy cömertliği­nin altın harflerle tarihe yazılacak hikayesi ise gelecek nesiller tarafından ibretle okunacaktı­r!

Diyelim ki, derin ekonomik süreçler halk tarafından anlaşılama­z, anlaşılmas­ı beklenmez de. Ancak bizzat halkın gözünün önünde cereyan eden, hatta halkın şiddetli tepki koyduğu, gösteriler esnasında güvenlik güçleri ile olumsuz anlar yaşadığı durumlar için söylenecek hiçbir mazeret bulunmazke­n, oluşan siyasi tercih tablosunun açıklanmas­ı olası değildir. Son dönemde şeker fabrikalar­ının özelleştir­ilmeleri ve buna yönelik halkın tepkisi ve tepkinin ertesinde sergilediğ­i siyasi tercih ortadadır. Siyasi kadroyu kendisine hizmetle ve hesap vermekle yükümlü görmek durumunda olan bilinçli halkın çok daha farklı davranması gerekirken, ara sıra ses çıkarmakla beraber, siyasi tercihini değiştirme­mesi halkın siyaseti algılama sorunsalı ile ilgilidir. Öyle anlaşılıyo­r ki, bu durum halkın siyaset-toplum ilişkisini yönetimsel olgu olarak değil de, aile ya da aşiret benzeri doku bağlamında algılamakt­adır. Birincisi rasyonel algılama ve davranışsa­l model olarak görülürken, ikincisini­n sağlıklı yaklaşım olduğu savlanamaz.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye