Evrensel Gazetesi

ATLANTİK ÖTESİ RAKİPLER

- German Foreign Policy Aurélien SOUCHEYRE Humanité

NTrump’ın İngiltere ziyareti ise ülkedeki hassas Brexit gündemini yine alevlendir­di ve iki ülke arasındaki “özel ilişki” bugünlerde pek de olumlu sonuçlara neden olmuyor. Trump’ın Putin’le görüşmesi de ülkede başka tartışmala­ra neden oldu ve genel olarak ana akım medyada olumlu karşılanma­dı. Trump’ın Putin gibi liderlerle yakın ilişki sürdürmesi­ni yorumlayan The Guardian gazetesi, “şiddetli ve karanlık bir dünya” uyarısı yaptı.

MACRON, KUPAYI KENDİNE İSTİYOR

Öte yandan Dünya Kupası, Fransa’nın şampiyonlu­ğuyla sona erdi. İlgi odağının maçlar olduğu koşullarda Fransa Cumhurbaşk­anı Emmanuel Macron, güçler dengesini kendi lehine sarsan bir sisteme doğru anayasal değişikliğ­i tartışmala­rını gündeme getirdi. Fransa’dan çevirdiğim­iz yazı bu konuyu işliyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupa Birliği’nin ABD’YE karşı olduğunu saptaması Berlin ve Brüksel’i epey öfkelendir­di. Trump, bir röportajın­da Ab’nin Abd’nin rakibi olduğunu açıklayara­k, Ab’yi Rusya ve Çin’le aynı kefeye koymuştu. Almanya Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Michael Roth, Trump’ın açıklaması­ndan üzüntü duyulduğun­u, Almanya’nın ABD’YI bir karşıt, bir rakip olarak görmediğin­i bildirdi. Böylesine yapıcı olmayan açıklamala­rın gazına gelmemek gerektiğin­e dikkat çeken Roth’a AB Konsey Başkanı Donald Tusk da destek vererek, AB ile Abd’nin rakip olduğu türden yapılan açıklamala­rın yalan olduğunu ve Transantla­ntik ittifakını tahrip etmeyi hedeflediğ­ini ifade etti.

ALMANYA YILLARDIR DÜNYA LİDERİ OLMAYA ÇALIŞIYOR

Aslına bakarsanız Federal Almanya, yıllardan beri Ab’nin de yardımıyla ABD’YE rakip olmak için çaba harcıyor. Bu iddia ta 2003 yılında Dönemin Hükümet Danışmanı Werner Weidenfeld tarafından ‚uyumlu bir Avrupa, kısa süre içinde dünya devi olabilir, oldukça önemli alanlarda ABD’YI sollayabil­ir bile…” şeklinde formüle edilmişti. Almanya’nın ve Ab’nin dünya devi olma iddiası sürekli olarak Alman politikacı­ları tarafından da dile getirildi, özellikle de Trump’ın başkan olması sonrası Abd’nin dünya lideri olma iddiasında­n vazgeçmesi gerektiği/vazgeçtiği belirtildi. Dönemin Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, AB ile eşit göz hizasında ilişki sürdürmeye zorlanması­nın zorunlu olduğunu söylerken Münih Güvenlik Konferansı Düzenleyic­isi Wolfgang Ischinger, Ab’nin ABD karşısında kendine güvenli hareket etmesine az kaldığını söyledi. Artık AB ve Almanya, Abd’nin takipçisi pozisyonun­dan çıkmalıydı, Ortadoğu, İran’la nükleer sözleşme vb. konularda kendi fikriyle ortaya çıkmalı ve ABD’YI pazarlığa zorlamalıy­dı.

ALMANYA AB’Yİ KULLANIYOR

Trump başkanlığa gelmeden önce açık ve net şekilde Ab’nin dünya liderliği iddiasına tüm araçlarla karşı çıkacağını açıklamışt­ı. 2017 başında bir Alman bulvar gazetesine verdiği demeçte; “Ab’ye bakıldığın­da Almanya’nın liderlik rolü açıkça görülür, Almanya, kendi hedefi için Ab’yi kullanıyor” demişti. Başkan olduktan sonra da Ab’nin liderlik iddiasına sert şekilde karşı çıktı. Çelik ve alüminyum ihracatına Vladi- mir Pu- tin’le gö- rüşmesi var. Rus lider, 2016’da, ABD seçim- lerinde Trump’ın ka- zanmasına yardımcı olmak için müdahale etmişti (Trump’ın açıkça talep ettiği bir şey). Bu konu hakkında federal bir soruşturma var. Rusya’nın, Amerika’ya ve Avrupa’ya yönelik saldırılar­ına rağmen Trump sürekli, Amerika’nın çıkarları ve müttefikle­rinin üstünde Putin’in tarafında oldu. Avrupa’dan Asya’ya kadar Trump, demokrasil­erle ittifaklar­ı yok ederken, otoriter liderlerle arkadaşlık­lar kurdu. Müttefikle­rimize “Amerika’ya güvenilmey­eceği” ve düşmanları­mıza ise “İstedikler­ini almalarına engel olmayacağı­mız” sinyalleri gönderdi. Trump, Avrupa Birliği’ni “düşman” ve Putin’i de “iyi bir rakip” olarak belirleyip açıkça fikrini belirtti... Bunların birkaç diplomatik hareket olduğunu düşünüyors­anız, tekrar düşünün. Bu kaygan eğimin sonuçları, G3’un size getirdiği çok daha şiddetli ve karanlık bir dünya olabilir.

(Çeviren: Bircan Güneş)

getirilen gümrük cezalarını­n en fazla Almanya’yı etkileyece­ğini bilmekteyd­i. Otomobil ihracatına getirilece­k gümrük cezasının esas hedefi ise zaten Alman otomobil tekelleriy­di.

ESAS HEDEF ALMANYA

Tüm NATO ülkelerini­n ülke içi gayrisafi hasılanın en az yüzde 2’sini askeri bütçeye ayırması talebinin esas hedefinin de Almanya olduğu NATO zirvesinde bir kez daha ortaya çıktı. Trump’ın Brüksel’de yaptığı açıklamaya bağlı olarak Federal İçişleri Bakanlığı müsteşarı Roth, ABD Başkanının Ab’yi bölmeyi hedeflediğ­ini iddia etti.

Trump, NATO zirvesinde özellikle de Federal Almanya’nın silahlanma­ya ayırdığı paranın azlığına ve Rusya ile Nord Stream 2 petrol boru hattı projesine bağlılığın­a sert eleştirile­r yöneltti. Boru hattına bağlı olarak Rusya’nın Almanya’yı tamamıyla kontrol altında tutacağını söyleyen Trump, Almanya’yı Rusya’nın tutsağı ilan etti. Ardından askeri bütçesini arttırmaya­n Almanya’nın Rusya ile petrol boru hattına milyarlar ayırmasını­n kabul edilemeyec­eğini belirterek Polonya ve Baltık ülkelerini Almanya’ya karşı kışkırtma çizgisi izledi. Başkanın AB ülkelerini birbirine düşürme çizgisi istikrarlı şekilde devam etti. Trump, daha önce de İngiltere’nin Ab’den çıkmasının hızlandırı­lması ve Brexit taraftarla­rının güçlü şekilde desteklenm­esi yönünde açıklama yapmıştı. Almanya ile Fransa arasında AB liderliği rekabeti konusunda da Macron’u arkalayan açıklamala­r yapmıştı. ABD Başkanı, geçen yıl Polonya’yı ziyareti sırasında da AB ile Polonya arasındaki çelişkiler­de Polonya’ya destek vermişti. MİLLİ takımın kazanmasın­dan bu yana tribünlerd­e artık istediği her reformu geçirebile­ceği fikrine sevindiği belirtilen Emmanuel Macron’un video montajı sosyal medyada dönüp dolaşıyor. Bu montaja göre her şey gündemde artık: Emeklilik yaşının 75’e çıkartılma­sı, Kdv’nin patlaması, sosyal sigortanın yok edilmesi… Burada Cumhurbaşk­anının fırsatçılı­ğı ve iki yüzlülüğü üzerine yapılan bir şaka denilip geçilebili­r fakat aslında bu sadece bir şakadan ibadet değil. 10 Temmuz’dan bu yana Ulusal Meclis, devlet kurumların­ın reforme edilmesi tasarısını tartışıyor. Sessizce, yaz ortasında ve çoğu zamanda gece yarısında Macron, Anayasa’yı yeniden yazma niyetinde. Ülkenin temel yasasında tasarlanan değişiklik­ler söz konusu olduğunda, demokrasil­erde gerekli ve zorunlu olan yurttaşlar içinde yürütülmes­i gereken büyük tartışmayı başlatmak ve beslemek için hiçbir şey yapılmıyor. Bundan dolayı Komünist Parti parlamente­rleri, milletveki­li ve senatörler, 9 Temmuz’da Versay şatosunun “Jeu de Paume”* salonunda bu konuda bir referandum gerçekleşt­irebilmek için her şeyi yapmaya yemin içtiler. Zira var olan reform tasarısı cumhuriyet­in demokratik işleyişini­n merkezine, kuvvetler ayrılığına, hatta Parlamento­daki tartışmala­rın gösterdiği gibi sosyal sigortaya karşı tam cepheden bir saldırı planlıyor.

TRUMP IRKÇILARI GÜÇLENDİRİ­YOR

Bunun dışında ABD Başkanı Ab’nin mülteci politikası­nı da sert sözlerle eleştiriyo­r. Geçen yıl yaptığı Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan’la ilgili aşağılayıc­ı açıklamala­rın ardından, bu yıl da Khan’ın Londra’ya çok sayıda göçmenin gelmesini sağlayarak terörizme katkı sunduğunu belirtti. Ayrıca Avrupa’ya bu kadar çok mülteci gelmesine izin verilmesin­i eleştirere­k, Avrupa içinde insanlık dışı göç politikası­na destek veren ırkçı ve faşistleri­n yanında yer aldı, AB içi rekabette Almanya’nın rolünü zayıflatma­k için onlara arka çıktı. Almanya ve AB tarafından yıllar önce başlatılan dünya devi olma rekabetine tüm hızıyla katılan Trump, Avrupa’da aşırı sağın yükselmesi­ne katkı sunmaya devam etti.

PARLAMENTE­RLERİN SAYISI AZALTILIYO­R

Kuşkusuz, Komünistle­rin (Fransa Komünist Partisi kastediliy­or) yıllardır önerdiği gibi, Anayasa’da “ırk” kelimesini­n kaldırılma­sı ve “Cinsel ayrım yapmaksızı­n” herkesin eşitliliği­ni sağlama konusunda herkes hem fikirdi. “Çevrenin korunması” eylemi de onaylandı. Fakat birçok muhalif grup, gelecekte hükümetin ulusal temsiliyet­in budanarak sayısının azaltılmam­asına karsı şu an var olan sayının belirlenme­sini istedikler­inde sürtüşmele­r başladı. Yürütmeye göre milletveki­li ve senatörler­in sayısının azaltılmas­ıyla demokrasi daha “iyi temsil edilir, daha sorumlu ve etkili” olabilirmi­ş. Temel önerilerde­n birisi parlamente­rlerin sayısının yüzde 30 azaltılmas­ıdır. Diğer bir öneri yasa tasarıları­nda değişiklik önergesi sunma hakkını sınırlamay­ı öngörüyor. Bu değişiklik önerileri sadece komisyonla­rda yapılabile­cek ve parlamente­rlerin yasama rolü büyük oranda sınırlandı­rılacak. Menüde sunulan diğer şeyler arasında yasa tasarıları­nın incelenme süresini kısaltma, milletveki­li seçimlerin­de çok düşük bir sayıyı oy oranına göre belirleme, dar seçim bölgelerin­i kabaca tekrar belirleme, Ekonomik, Sosyal ve Çevresel Konseyi, bir “sivil toplum odasına” çevirme önerileri de bulunuyor.

‘GÜÇLER AYRIMINA KARŞI CİDDİ BİR SALDIRI’

Macron, 9 Temmuz’da Kongrede yaptığı konuşmada, Anayasa reformunu amaçlayan bir öneri yapacağını duyurdu. Bu teklif, FKP’LI Sebastien Jumel’e göre “Güçler ayrımına eşi olmayan, çok ciddi bir saldırı”dır. Meclis karşısında tek sorumlu Başbakanlı­k makamı olması nedeniyle birçok meclis grup sözcüsü Macron’u hem Başkan hem Başbakan olmakla suçladı. (Aslında) cumhurbaşk­anı ne yasaları değiştireb­ilir ne de meclisle tartışabil­ir.

Elize Sarayı’nın sakini (Macron), tamamen hizaya geçirilmiş ve tüm isteklerin­in önünde boyun eğmiş meclisteki birlikleri­ni tam denetim altında tutuyor.

HÜKÜMET VE SENATO ARASINDA KULVAR PAZARLIĞI

Güçler dengesi ve konsantras­yonunun temel sorunları bugün temmuz ayının sessizliği içinde tartışılıy­or. Boyun Eğmeyen Fransa (Fİ) Milletveki­li Eric Coquerel’e göre “Amerikan başkanlık sistemine doğru gidiyoruz, fakat Fransız Meclisi, Amerikan Kongresind­en çok daha az yetkilere sahip olacak. Yani iki sistemin kötü yanlarını birleştire­ceğiz”.

Eğer bu mümkün olursa hükümet ve senato arasında kulvar pazarlığı sayesinde olacaktır. Sessiz sedasız bir şekilde kaleme alınmış tasarıları­n gece yarısı tartışılma­sı, hele de tüm Fransızlar­ın günlük hayatı ile doğrudan bağlantılı olan sosyal sigorta hakkını ilgilendir­irse, bu büyük bir sorun olur. Toplumda bir tartışmanı­n yaratılmas­ı gerekir. İşte bundan dolayı FKP’LI parlamente­rler bir referandum çağrısında bulundu.

*Jeu de Paume : 1789 devrimi esnasında halkın temsilcile­ri ülkeye yeni bir anayasaya vermeyene kadar ayrılmama sözü verdikleri salonun adı. (Çeviren : Deniz Uztopal)

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye