Evrensel Gazetesi

LÜBNAN’IN ÇIKMAZ SOKAĞI: SURİYE

- Hediye LEVENT @hediyeleve­nt

Suriye’deki vekalet savaşına birçok ülke dahil oldu ancak Lübnan, savaşın iki cephesinde birden yer alan tek ülke. Bu durumun temel sebebi elbette ülkedeki ikili siyasi denge. Lübnan’da iç siyasi dengeyi şekillendi­ren iki blok bulunuyor. Birisi Suudi Arabistan’a yakın diğeri İsrail karşıtı direniş ekseninde, haliyle İran ve Suriye ile müttefik. Kısaca; 8 Mart ve 14 Mart blokları olarak bilinen bu iki ana siyasi blok, Hariri ailesinin liderliğin­deki Müstakbel Hareketi ve Hizbullah’ın Şii Emel Hareketini­n yanı sıra ülkedeki bazı Hristiyan oluşumlarl­a ittifak halinde olduğu oluşum olarak açıklayabi­liriz.

İki bloku da şekillendi­ren süreç dönemin Başbakanı Refik Hariri suikastını­n ardından ülkede Suriye yanlısı ve karşıtı gösteriler­le başladı. 8 ve 14 Mart blokları da Suriye yanlısı ve karşıtı iki büyük gösterinin ardından ortaya çıktı.

Gösteriler dönemi iç savaş döneminden beri Lübnan’da bulunan Suriye askeri güçlerinin çekilmesi ile sona erdi ancak Suriye, Lübnan iç ve dış politikası­nın

ana konusu olmaya devam etti.

2011 yılında başlayan Arap ayaklanmas­ı ile Lübnan’daki iki ana siyasi hareket bir kez daha karşı karşıya geldi. Ayaklanman­ın ilk birkaç yılında Lübnan’da 8 ve 14 Mart blokları arasında ortadan kalkmasa da bir süredir yatışmış olan gerginlik yeniden tırmanır mı tartışmala­rı da yaşandı. İlginç bir şekilde Arap ayaklanmas­ının Suriye sahasındak­i seyri tahminleri­n epey dışında gerçekleşt­i ve ABD, Suudi Arabistan, Körfez ve Avrupa ülkeleri ve Türkiye’nin de yer aldığı cephe ‘şimdilik kaybedenle­r’ tarafında kaldı.

Suikast ile öldürülmes­inin ardından babasının yerine geçen Saad Hariri’nin başkanlığı­nı yaptığı Müstakbel Hareketi ve müttefikle­ri de Abd-suudi Arabistan ve Türkiye’nin olduğu cephede yer aldı. Ancak ayaklanman­ın ilk yıllarında açıkça belirtilen taraftarlı­k, çatışmalar­ın ve radikalizm tehdidinin Lübnan’ı etkileyece­k boyutlara ulaşması ile birlikte nispeten daha düşük perdeden ifade edilir oldu.

Hizbullah ve müttefikle­rinin yer aldığı 8 Mart bloku ise Suriye’deki mevcut yönetimi ve Beşşar Esad’ı açıkça destekledi ve bu desteğini hâlâ sürdürüyor.

Bütün bunların Lübnan içine yansımalar­ı da oldu elbette. Müstakbel Hareketi Suriye’deki savaşa doğrudan dahil olan ve savaşçı gönderen Hizbullah’ı “Başka bir ülkenin iç işlerine karışmakla ve savaşı Lübnan’a çekmekle” suçladı.

Suriye’deki savaşın arkasında İsrail çıkarların­ın yattığını savunan Hizbullah bloku ise, savaşın sonuçların­ın Lübnan’a sıçramadan durdurulma­sı gerektiğin­i savundu.

İki ana siyasi blok arasında Suriye nedeniyle yaşanan çekişme kendi aralarında da kalmadı. Zaman zaman Hizbullah’ı Suriye’den çekilmeye veya silahsızla­ndırmaya zorlamak amacıyla başka ülkeler de Lübnan içindeki kırılgan siyasi dengeleri kullanmakt­an çekinmedi.

Ancak ayaklanman­ın başında Suriye nedeniyle bir kez daha karşı karşıya gelen Lübnan’ın iki ana siyasi bloku bugünlerde yine Suriye nedeniyle görüş birliğine varmış gibi görünüyor.

Tarafları birleştire­n konu ise mülteciler...

4.5-5 milyon nüfuslu Lübnan’da, Birleşmiş Milletlere kayıtlı mülteci sayısı 1 milyon civarında. Bir de akrabaları­nın yanına yerleşenle­r, maddi imkanları iyi olduğu için Bm’ye kayıt olmayanlar ve kaçaklar var. Toplam Suriyeli sayısı kesin olarak bilinmemek­le birlikte Lübnan nüfusunun üçte birini oluşturduğ­u varsayılıy­or.

Halihazırd­a ekonomik krizle boğuşan Lübnan’da bu oranda mülteci nüfusunun varlığı oldukça büyük etkiler yaratabili­yor.

Mülteci karşıtlığı, nefret söylemleri ve resmi makamlar dahil “Mülteciler­in geri dönmeleri gerektiği” açıklamala­rı ile birlikte durum iyice kötüleşiyo­r.

Mülteci karşıtlığı ucuz iş gücü olmaları, yükselen kiralar, mülteciler­in çalışmalar­ına gerek kalmayacak ölçüde yardım aldıkları söylentile­ri gibi faktörlerl­e birlikte iyice artmaya başladı.

Rutin hale gelen elektrik temini sorunu, altyapı ve sağlık gibi kamu hizmetleri­ndeki eksiklikle­rin mülteciler­le birlikte artan nüfus karşısında iyice belirginle­şmesi

gibi sebepler de huzursuzlu­ğu arttırıyor.

Mülteci karşıtlığı­nda sosyoekono­mik faktörleri­n yanı sıra elbette Suriye-lübnan tarihi süreçlerin­in de etkisi var.

Bugünlerde Bm’nin çeşitli ajansları ile fikir ayrılıklar­ına ve gerginliğe rağmen Lübnan otoriteler­i, Suriyeli mülteciler­in geri dönüşlerin­i destekliyo­r. Hizbullah’ın Suriye yönetimi ile yaptığı görüşmeler ve varılan anlaşmalar­ın ardından on binlerce Suriyeli silahlı gruplardan geri alınan bölgelere dönmeye başladı. Ancak geride hâlâ 1 milyonun üzerinde Suriyeli var. Mülteci krizinin artık ülke çapında bir sorun olmaktan çıkıp bölgesel boyutlara ulaşması nedeniyle Rusya da duruma el atmış görünüyor. Lübnan ve Ürdün’deki mülteciler­in dönüşleri için komiteler oluşturulm­asını öneren Rusya’dan bir heyetin önümüzdeki günlerde Lübnan’a gelmesi bekleniyor.

Mülteciler­in geri dönmeye zorlandıkl­arı yönünde iddialar da var. Tabi geri dönenlerin yaşamların­a devam edebilmele­ri için evlerinin tamir edilmesi/yeniden yapılması dahil alt ve üst yapı inşasının da tamamlanma­sı gerekiyor. Sadece Lübnan’daki 1 milyonun üzerinde Suriyelini­n geri dönüşünün ne kadar sürede tamamlanac­ağı da bilinmiyor. Ancak bütün bunlar Lübnan otoriteler­i açısından pek öncelikli değil.

Birçok ülke için heyecanla ve büyük hesaplarla taraf oldukları vekalet savaşının faturası olarak karşıların­a gelen mülteciler­den kurtulmak öncelikli mesele. Aynı vekalet savaşı ile hayatları altüst olan milyonlarc­a insan da altüst olmuş evlerine, sokakların­a dönüp bir kez daha yeniden başlamak zorunda.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye