‘KAPALI KAPILAR ARDINDAKİ PAZARLIKTAN BAĞIMSIZ DIŞ POLİTİKA ÇIKMAZ’
ABANT İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Yaşlı da gelişmeleri gazetemize değerlendirdi.
Abd’den başkan ve başkan yardımcısı düzeyinde gelen sert açıklamalara hükümet yetkililerinin “ülkenin bağımsızlığı” ve “bağımsız yargı” vurgularıyla verdikleri yanıtları yorumlayan Yaşlı şunları söyledi: “Bugün Türkiye’de kuvvetler ayrılığının, anayasanın ve anayasal yargının olmadığını, yargının bütünüyle siyasallaştığını ve inşa edilen rejimin bekası adına hareket ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla, bu meselenin bağımsız yargıyla ilgili olmadığını biliyoruz. Bunun dışında, ortada bir antiemperyalizm olmadığını, kapalı kapılar ardında rehine pazarlığı yapmaktan antiemperyalizm ve bağımsız bir dış politika çıkmayacağını biliyoruz. Kaldı ki Brunson’un ev hapsine alınmasının hemen öncesine baktığımızda, zaten bunun Abd’nin taleplerine uygun bir seyir izlediğini, bir pazarlık neticesinde gerçekleştiğini görüyoruz, velhasıl bu söylem bütünüyle demagojiden ibaret.”
Yaşlı, Washington Post gazetesinin iddiaları için de “Böyle bir pazarlık yapılmış olabilir, çünkü daha önce örneklerini gördük. Öte yandan, daha önce ‘verin Fethullah’ı alın papazı’ gibi büyük bir iddiadan, İsrail’in tutukladığı bir devlet personelinin karşılığında Brunson’un bırakılacağı noktasına gelinmesi, rehine pazarlığının ve buna dayalı siyasetin dış politika açısından nasıl sürdürülemez ve beyhude bir çabanı olduğunu, bir karşılığı olmadığını göstermesi bakımından önemli” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin son on altı yılda ve iktidarın iddialarının aksine emperyalizmin operasyonlarına daha açık bir ülke haline geldiğine dikkat çeken Yaşlı, bunun nedenini şöyle açıkladı: “Ortada ordusunun içerisindeki bir ekibin darbe yapmaya kalkıştığı, yüz bin kişinin Khk’ler ile devletten atıldığı, bürokrasinin liyakat esasına dayalı olmadığı, hukuk devletinin ortadan kalktığı, ekonomisinin sıcak para akımlarına bağlılıktan kurtulamadığı ve dolayısıyla hayli kırılgan olduğu bir ülkenin emperyalizm karşısında eli daha da zayıflamış demektir. Dolayısıyla bu rehine siyasetini gücün değil, bilakis zayıflığın ve çaresizliğin bir işareti olarak görmek çok daha doğru bir okuma olacaktır.”