Fransa’da meclis ‘süper başkanlığı’ engelledi
Fransa’da Dünya Kupasının havası erken dağıldı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un tüm özel işlerini yapan koruması Alexandre Bennalla’nın 1 Mayıs’ta polislerin ortasında iki genci hırpalamasının ortaya çıkması, ama daha da önemlisi tüm davanın 2 Mayıs’tan bu yana devletin en üst düzeylerde gizlendiğinin anlaşılması, kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılandı. Tam da meclis ve hükümet aleyhine Cumhurbaşkanının yetkilerini arttırmayı öngören anayasa değişikliğinin Meclis’e gelmesine denk düşen bu dava, atılan birkaç yumruktan daha çok, kendisini her şeyin üstünde gören bir küstahlığın davası haline geldi.
Bir haftadır Meclis Araştırma Komisyonunun önünde yeminli ifade veren İçişleri Bakanı, Paris Valisi, Cumhurbaşkanlığı Kabine Şefi, Elize Sarayı Genel Sekreteri, Emniyet Genel Müdürü vs… davanın aslında ne kadar derin olduğunu gösteriyor. Buna karşı muhalefet partileri adeta ortak davranıyor ve hükümetin anayasayı değiştirme önerilerinin meclis gündeminden çıkartılmasını başardılar. Hafta içinde hükümete karşı bir gensoru verilecek… Le Monde gazetesinin baş yazarlarından François Fressoz, tüm bu gelişmeleri Macron’un ilk ciddi yenilgisi olarak değerlendiriyor.
ALMANYA’DA ÖZİL KONUŞULUYOR
Alman Milli Takımı oyuncusu, Türkiye kökenli Mesut Özil’in ırkçılık hissettiği gerekçesiyle takımda artık oynamayacağını açıklaması, göçmenlerin Alman toplumuna uyumlarıyla ilgili tartışmaları alevlendirdi. Die Zeit gazetesi, Alman toplumundaki entegrasyon anlayışının sağ popülistlere yaradığını dile getirdi: “Göçmen daimi projeksiyon perdesi gibidir. Ondan Almanın hiç olamadığı kadar süper Alman olması beklenir. Ama Özil gibi uslu durmaz ve gücünü gösterirse, Almanlık hemen onun elinden alınır. Oyundan atılmış demektir. Özil’in davranışı nasıl yorumlanırsa yorumlansın, bu olay siyasi ve toplumsal konumuna bakılmaksızın bütün ‘yeni Almanları’ tedirgin edecektir. Bu da AFD gibi ırkçı partilerin işine yarayacaktır“dedi. Frankfurter Rundschau’daki bir makalede ise, Özil’i, Erdoğan’la fotoğraf çektirdiği için hedef alanların dünyanın başı çeken despotlarıyla iş birliği içinde ülkede refah toplumunu koruduklarına dikkat çekildi ve tartışmanın iki yüzlü olduğu vurgulandı.
Öte yandan Almanya’dan çevirdiğimiz ikinci makale ise ülkede servetin adil olmayan dağılımı ve zenginle yoksul arasındaki uçurumun derinleşmesi üzerine. Makalede hükümet partilerinin ve politikacıların olayı eleştirmekle yetinip kendi hatalarını düzeltmeye kalkmamaları eleştiriliyor.
İNGİLİZ IŞİD’LİLERİN İNFAZI TARTIŞMASI
Bu arada İngiltere’de de sular durulmuyor. İçişleri Bakanı Sajid Javid’in, İngiltere bağlantılı iki kişiyi infaz etmeleri için ABD yetkilerine yeşil ışık yakması, insan hakları savunucuları tarafından büyük bir istismar olarak yorumlandı. İdam cezasının uygulanması için Abd’nin kapısını çalmak veya vatandaşlıktan çıkararak eski vatandaşların ABD’DE idam edilmelerinin yolunu açmak, ülkedeki yasalar açısında büyük sorunlar teşkil ediyor. Morning Star’da yayınlanan köşe yazısında, IŞİD şüphelilerin suçların işlendiği ülkelerde yargılanması, ya da uluslararası anlaşmalar gereğince Britanya’da yargılanmaları çağrısını yapıldı. Aksi takdirde İçişleri bakanlığının “barbarlığa karşılık barbarlıkla” yanıt vermiş olacağı belirtildi.