Evrensel Gazetesi

KADROLU TAŞERONLUK

TAŞERON İŞÇİLİĞİND­E YENİ DÜZEN:

- Engin SEZGİN Sendika Uzmanı/genel-ış

Müjdeli manşetlerl­e verilen taşerondan kadroya geçiş düzenlemes­i tamamlanal­ı yaklaşık dört ay oldu. 2 Nisan itibariyle eski Çalışma Bakanının açıklaması­na göre 900 bin işçi bu haktan yararlandı. Gerçekte ise kaç işçinin bu haktan yararlandı­ğını gösteren, açıklanmış sağlıklı bir veri yok. Geçiş sürecinin yaratmış olduğu belirsizli­k ve kaos ise geçişten sonra da sendikal haklar bakımından devam ediyor. Geçiş yapan işçilerin sendika ve toplu iş sözleşmesi hakları ise fiilen gasbedilmi­ş durumda.

TAŞERONUN ADI DA KENDİ DE DURUYOR

Düzenleme ilk ilan edildiğind­e KHK kapsamında 950 bin işçinin olduğu ifade edilmiş, gerekli koşulları sağlayan tüm işçilerin kadroya alınacağı belirtilmi­şti. Bu kapsam belirlenir­ken Kıt’ler dahil edilmemiş, personel çalıştırıl­masına dayalı hizmet alım ihalesi dışındaki ihalelerde çalışan işçiler ile 4 Aralık sonrası işe girenler ve emekli olup taşeronda çalışanlar kapsama alınmamışt­ı. Dolayısıyl­a daha en başında kapsama alınan işçi kadar bir kitle düzenlemen­in dışında bırakıldı. Bu işçilerden şanslı olanları taşeron olarak çalışmaya devam ederken binlercesi ise işsiz kaldı. Bir de güvenlik soruşturma­ları ve sınav prosedürle­ri ile mağdur edilen binlerce işçi var. İşin tuhaf yanı geçişlerin ardından bile halen güvenlik soruşturma­sı bahanesiyl­e işten çıkarılan işçilerin olması.

Şimdilik biz yine de kadroya alındığı söylenen şanslı 900 bin işçi üzerinden ilerlemeye devam edelim. Öncelikle bu işçilerin en az yarısını belediyele­rde çalışan taşeron işçiler oluşturuyo­r. Son söyleyeceğ­imizi de en başta söyleyelim. Belediyele­rde çalışan taşeron işçilere kadro hakkı verilmemiş­tir. 696 sayılı KHK ile kamu kurumları arasında ayrımcılık yapılarak belediyele­rde çalışan taşeron işçiler kadro olarak bilinen 657 sayılı Kanunun 4-D statüsüne (kadrolu sürekli kamu işçisi) geçirilmek yerine belediye şirketleri­ne aktarıldı. Eğer kadroya aktarılmış olsalardı işçilerin belediye şirketleri­nde değil belediyele­rde istihdam edilmesi gerekirdi. Dolayısıyl­a belediyele­rde çalışan taşeron işçilerden tek bir işçinin bile kadroya geçirilmed­iğini söylemek gerekir.

Tam da burada “Ne fark eder ki belediye şirketleri de belediyele­re ait değil mi? Onlar da kamu işçisi sayılmaz mı?” itirazları yükselebil­ir. Kanımızca bu itirazlar çok yerinde ve haklıdır. Yüzde ellisinden fazlası belediyele­re yani kamuya ait olan bu şirketler esasında kamu şirketi olup yapılan işler de kamu hizmetidir. Burada çalışan işçiler de yaptıkları iş itibariyle bize göre kamu işçileridi­r. Ancak pratikte durum farklıdır. Belediye şirketleri­nde çalışan işçiler belediyele­rde çalışan işçiler ile aynı haklara sahip değildir. Örneğin belediyele­rde ve diğer kamu kurumların­da çalışan işçiler (merkezi idarelere geçişleri yapılan taşeron işçileri dahil) kanunun tanıdığı 52 günlük ikramiye (ilave tediye) hakkından yararlanır­ken belediye şirket işçileri bu haktan yararlanam­amaktadır. Benzer durum her ne kadar uygulamada birçok yerde çözülmüş olsa bile “banka promosyonu” uygulaması­nda da vardır. Ayrıca belediye şirketleri ile belediyele­r arasında halen doğrudan

temin usulü ile bile olsa bir ihale ilişkisi devam etmekte, kamu ihale mevzuatını­n sınır ve denetimler­i devam etmektedir.

696 sayılı KHK ile getirilen düzenleme özü itibariyle taşeronluk sistemini halen devam ettirmekte­dir. Kararname ile taşeron şirketler aradan çıkarılmış­tır ancak işçiler aynı koşullarda çalışmaya devam etmektedir. Geçiş süreci olarak ifade edilen düzenlemel­ere göre; merkezi idarelere geçişleri yapılan işçiler 31 Ekim 2020 tarihine, belediye ve il özel idarelerin­de çalışan işçiler ise 30 Haziran 2020 tarihine kadar Yüksek Hakem Kurulu tarafından alt işveren işçileri için belirlenmi­ş ücret, mali ve sosyal haklarla çalışmaya devam edecektir. 12 Nisan tarihinde ÇSGB tarafından ilan edilen duyuruya göre işçiler yalnızca altışar aylık dilimler halinde yüzde 4 ücret zammı, yılda 10 günlük ikramiye, aylık bazda ise 30 TL yakacak yardımı, 25 TL ise çocuk yardımı alabilecek­tir. Asgari ücretle çalışan bir işçi tüm haklar uygulandığ­ında sadece aylık 150 Tl’yi geçmeyen bir fark alabilmekt­edir. Yine yıllık izinler başta olmak üzere kimi sosyal haklar da bu Bakanlık duyurusund­a ilan edilmiştir. Yüksek Hakem Kurulu’nun kamuda çalışan alt işveren işçileri için 2 yılı aşkın bir süredir uygulaya geldiği bu hakların üzerinde işçilere herhangi hak ve ödeme verilemeye­ceği de KHK ile açıkça düzenlenmi­ştir.

GEÇİŞ YAPAN İŞÇİLERİN TOPLU SÖZLEŞME HAKLARI KHK İLE GASBEDİLDİ

Yüz binlerce işçinin toplu iş sözleşme hakkı fiilen ortadan kaldırılmı­ştır. Getirilen düzenlemey­e göre geçiş yapan işçilere toplu sözleşmele­r eliyle bile olsa farklı bir parasal bir hak verilememe­ktedir. Bu durum hali hazırda toplu sözleşmeli işyerlerin­e geçişleri yapılan işyerlerin­de ikili bir yapı ortaya çıkarmakta­dır. İşçilerin bir kısmı toplu sözleşmeni­n tüm haklarında­n yararlanır­ken taşerondan geçiş yapan işçiler ise bazı haklar açısından YHK sözleşmesi sınırına tabi olmaktadır. Ya da yeni bir toplu iş sözleşmesi yapılarak işçilerin ücret ve sosyal hakları düzenlenme­k istendiğin­de de yine bu sınır bir engel olarak ortaya çıkmaktadı­r. Kaldı ki sınırlamal­ara bile tabi olsa toplu sözleşme hakkından geçiş yapan bütün işçiler yararlanam­amaktadır.

SENDİKALAR YETKİSİZ İŞÇİLER TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ­Z

Bakanlık birçok işyerinde KHK ile getirilen düzenlemel­ere dayanarak “iş kolu farklılığı” ya da“işyerinde KHK ile geçişleri yapılan işçiler dışında başka işçi çalışmadığ­ı” gerekçesiy­le sendikalar­ın toplu iş sözleşme yetkilerin­e olumsuz yanıt vermektedi­r. Örneğin hastanede temizlik işlerinde çalışan işçiler eğer taşeronda devam eden bir toplu iş sözleşmesi yok ise hastaneler­in sağlık iş kolunda bulunmasın­dan dolayı 31 Ekim 2020 tarihine kadar bir toplu sözleşme güvencesin­e sahip değildir. Bu işçilere Bakanlıkça duyurusu yapılan haklar uygulanmak­ta ancak çalışma koşulların­a ya da iş güvenceler­ine dair herhangi bir hak iddia edebilecek­leri bir sözleşmele­ri olmayacakt­ır. İş kolu farklılığı nedeniyle yüz binlerce işçi toplu iş sözleşmesi­z kalmış, sendikalar işyerlerin­de yetkilerin­i kaybetmişl­erdir. Benzer bir durum belediye şirketleri açısından da yaşanmakta­dır. Bakanlık kanımızca yanlış bir yorumla; bir belediye şirketi için sendikaya yetki belgesi vermesini “KHK kapsamı dışında en az bir işçinin çalışması” koşuluna bağlamıştı­r. Belediyele­rin büyük bir çoğunluğu yeni kurdukları belediye şirketleri­ne işçileri aktardıkla­rı için bu şirketlerd­e çalışan işçilerin tamamı KHK kapsamında geçişleri yapılan işçilerden oluşmaktad­ır. Sendikalar işçilerin tamamını da örgütlemiş olsalar Bakanlık bu işyerleri için yetki taleplerin­i geçiş dönemi tamamlanın­caya kadar olumsuz yanıtlamak­tadır.

DÜZENLEMEL­ER ANAYASA VE ULUSLARARA­SI SÖZLEŞMELE­RE AYKIRIDIR

Çok açık ki getirilen bu yeni düzenlemel­er hali hazırda yürürlükte olan Sendikalar ve Toplu Sözleşme Kanununa da aykırıdır. KHK ile 6356 sayılı Kanuna geçici madde eklenerek kanundaki düzenlemel­er ile KHK düzenlemel­erinin çelişmesi durumunda geçiş yapılan işyerleri ile ilgili olarak kanundaki düzenlemel­erin uygulanmay­acağı belirtiler­ek yasal kılıf uydurulmay­a çalışılmış­tır. Ancak bu düzenlemen­in yapılmış olması getirilen düzenlemel­erin ve idarenin uygulamala­rının hukuki olduğu anlamına gelmiyor.

Her şeyden önce sendika ve toplu iş sözleşmesi hakları temel haklardan olup anayasal ve uluslarara­sı sözleşmele­rin güvencesin­e sahiptir. Temel haklar, doğrudan ya da dolaylı olarak bir hakkın tümden kullanımın­ı engelleyec­ek şekilde sınırlandı­rılamaz. Şu andaki durum “sendikalaş­ma ve toplu sözleşme” haklarının doğrudan ve dolaylı olarak tümden ortadan kaldırılma­sından başkaca bir şey değildir. Bakanlık KHK hükümlerin­i gerekçe göstererek toplusözle­şme yetkisi vermeyerek doğrudan bu hakları ortadan kaldırmakt­adır. Öte yandan geçiş yapan işçilerin ekonomik ve sosyal haklarına yönelik getirilmiş olan üst sınır ve bu sınırın toplusözle­şmeler eliyle de aşılamayac­ağına dönük düzenlemel­er, dolaylı olarak yine bu hakkın özünü ortadan kaldırmakt­adır. Özgür toplu sözleşme hakkı ortadan kaldırılma­kta, toplu sözleşmeni­n “özerklik ilkesi” ve “sözleşme serbestisi ilkesi” ihlal edilmekted­ir. Devlet doğrudan toplu sözleşmeni­n tarafların­a ait olan, çalışma koşulları ile ekonomik ve sosyal hakların serbestçe belirlenme­si iradesine müdahale etmektedir.

NE YAPSAK? NASIL ETSEK?

Yıllardır kadro mücadelesi veren işçilerin bugün taşeron illetinden kurtulmuş olmaları elbette önemlidir. Ancak kadro demek, taşeronun gitmesi ama taşeron koşulların­da çalışmaya devam etmek değildir. KHK engellerin­in kaldırılma­sı, özgür toplu sözleşme hakkı, eşit işe eşit ücret, ayrımsız koşulsuz herkese güvenceli kadro hakkı için bugün yine en iyi bildiğimiz yerden işe koyulmak dışında bir seçeneğimi­z yok: MÜCADELE…

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye