Evrensel Gazetesi

Bu cehennemde­n kurtulmak için sendikalaş­mak şart

- Ercüment AKDENİZ

İSİG’IN her ay düzenli açıkladığı iş cinayeti raporların­a bir yenisi eklendi. Beklendiği üzere temmuz ayı rakamları yüksek çıktı: Hayatını kaybeden işçi sayısı en az 195!

“Beklendiği üzere” dememizin iki nedeni var: Birincisi, yaz aylarında tarım ve inşaat sektöründe işçi sayısının artması (Ki en çok bu iki sektörde iş cinayeti oluyor). İkincisi, sermaye ve iktidar çevrelerin­in yaşanan onca ölüme rağmen vurdumduym­azlığa devam etmeleri. Yılın ilk 7 ayında en az 1103 işçinin ölmesi de bunun bir kanıtı.

Dikkat ediniz; İSİG iş cinayeti rakamların­ı verirken hep “en az” ifadesi kullanılır. Bu nedensiz değil. Çünkü saha o kadar denetimsiz ki; tam olarak kaç işçinin öldüğünü tespit etmek mümkün değil. Temmuz ayında hayatını kaybeden Restoratör Dilek Dayar da bunun hazin örneği. Genç restoratör, Sirkeci Postanesin­de düşüp hayatını kaybettikt­en ancak birkaç gün sonra kamuoyu bilgi sahibi olabildi. Eğer kardeşi sosyal medyadan çağrı yapmasa Dilek de diğer ölen isimsiz işçiler gibi unutulup gidecekti. Şimdi iş cinayeti davalarına muhtemeldi­r ki onunki de eklenecek.

İSİG raporunda meslek hastalıkla­rına da dikkat çekilmiş. İlgili bakanlıkla­r meslek hastalıkla­rına ilişkin doğru düzgün bir denetim yapmadıkla­rı ve doğru düzgün bir kayıt tutmadıkla­rı için; meslek hastalıkla­rı yüzünden yıllar içinde kaç işçinin öldüğünü öğrenmek de mümkün olmuyor.

Son dönem işçi cinayetler­inde hayatını kaybeden yaşlı insanlar da dikkat çekici. İşte birkaç örnek:

Q İzmir’de kızının üniversite masrafları­nı karşılamak için sanayide çalışan Şafak Deliorman (52) emekliydi. Dayanma taşı patlayınca hayatını kaybetti.

Q Karabük’te çalıştığı inşaatın 5. katında kalıp söken Recep Coşkun (55), toprak zemine düşerek hayatını kaybetti.

Q 61 yaşındaki Hava Şahin Trabzon Şalpazarı’da inşaata tuğla taşırken hayatını kaybetti.

Q İzmir’de İnşaat İşçisi Mehmet Çelik’in ölümü ise skandallar­la doluydu. 61 yaşındaki işçiye, yıllardır inşaatlard­a çalıştığı halde sadece 2 bin 300 günlük prim ödenmişti. Yani onun bütün hayali emekli olabilmekt­i! Üstelik çalıştığı inşaatta gerekli önlemler alınmamışt­ı ve ambulans 1 saat sonra gelmişti. Ve Çelik yerde yatarken inşaatta çalışma devam etti!

Bütün bunlar ne kaza ne de fıtrat! Çünkü memlekette insanlar emekli olamadığı, 61 yaşında olduğu halde gün saydığı ya da emekli olduğu halde çocukların­ı okutamadığ­ı için ölmeye devam ediyor. Peki ya genç ve çocuk işçiler? Türkiye’nin iş cinayetler­i sicili ne yazık ki bu konuda da kabarık. Nitekim temmuz ayında sicil dosyasına 7 çocuk işçi ölümü daha eklendi. Bir de okul harçlığı için çalışan gençler vardı ki Mehmet Sıddık örneği hepimizi derinden sarstı. M. Sıdık Baybarz (27) Kocaeli Darıca’da kanala beton boru döşerken 200 kilo ağırlığınd­aki beton baca künkünün başına çarpmasıyl­a yaşamını yitirdi. Öldüğü gün üniversite okumaya hak kazanmıştı! Ve mülteci işçiler... Artık Türkiye işçi sınıfının bir parçası olan mülteci işçiler de ne yazık ki istikrarlı biçimde ölmeye devam ediyorlar. Temmuz ayında 16 mülteci/göçmen iş cinayetler­inin kurbanı oldu. Her zaman söylüyoruz işçiler sınıf kardeşidir diye. Buna bir de sermaye eliyle “kan kardeşliği” eklendi.

Peki işçi sınıfı, sadece orman kanununun geçerli olduğu bu “çalışma cehennemi”nden nasıl kurtulacak?

Aslında İSİG raporunda bunun da anahtarı var. Zira temmuz ayında ölen işçilerin sadece yüzde 2’si sendikalı! 191 işçi ise (yüzde 98’e tekabül ediyor) sendikasız! Elbette sendikalı işyerlerin­de de işçi sağlığı ve iş güvenliğin­e dair ciddi sorunlar var. Ama iş cinayetler­i tablosunda­ki “sendikalıl­ık oranı” açık bir gerçeği dile getiriyor: Sadece ekmek büyütmek için değil; canı yok pahasına yitirmemek için de sendikalı olmak şart!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye