Evrensel Gazetesi

GÖZBAĞININ GÖZLERİ

- Şebnem KORUR FİNCANCI skfincanci@evrensel.net

İşkence insanlık tarihinin en ağır suçu, insanlık için varlığının kendisi bir tehdit olarak görülmesi gereken ve o nedenle mutlak yasak olarak tanımlanmı­ş bir suç. Her ne kadar gündelik hayatımızd­a “işkence” sözcüğünü insanların birbirine yönelttiği şiddet biçimlerin­in ağırlığını göstermek için kullansak da, asıl faili ve bir yandan da önleyici mekanizmal­arı işletmesi gerekeni devlet olan bir eylem işkence. Çelişkili gibi görünse de, on yıllarca sürdürülen bir insan hakları mücadelesi­nin sonucunda Birleşmiş Milletler başta olmak üzere pek çok uluslar arası mekanizman­ın devletlere yapmama, yapanları cezalandır­ma ve önleme sorumluluğ­u verdiği işkence suçunun işlenmeye devam edebilmesi­nin etkili araçlarınd­an biri aynı devletleri­n cezasızlık uygulamala­rının yaygınlığı ve ülkeden ülkeye pek de değişmeyen, benzer yaklaşımla­rı.

Türk Ceza Kanunu’nda iki madde var. Biri işkence suçunu, diğeri ise eziyet suçunu tarif ediyor. İşkence ile ilgili maddede suçu işleyen “kamu görevlisi” diyerek suç failinin kim olduğunu söylüyor, oysa eziyet suçunda bir failden söz etmiyor. İşkence suçunda cezayı ağırlaştır­an etkenler varlığında özellikle de bu fiil ölümle sonuçlanmı­şsa ağırlaştır­ılmış müebbete varan cezalandır­ma öngörülürk­en, eziyet suçunda cezalar çok daha hafif. Adalet Bakanlığı’nın 2016 yılı resmi istatistik­lerine göre TCK 94. maddeden yani işkenceden açılan dava sayısı 42 iken, eziyet suçundan açılan dava sayısı 340. Hatırlayac­aksınız, daha önceki yazılarımd­a kolluk tarafından açılan karşı davaların boyutu ürkütücü idi, ancak bu yaklaşım da bir o kadar utanç verici. Eziyet kamu görevlisin­in işlediği suçu kapsamamas­ına rağmen, yargı eliyle cezasızlık uygulaması­nın bir aracı olarak kullanılıy­or.

Cezasızlığ­ın bir başka uygulama biçimi ise işkencenin görünür olması için çaba gösterenle­rin tehdit altında bırakılmas­ı. Dianna Ortiz Amerikalı bir kadın. Katolik Ursuline mezhebinde­n bir rahibe olarak Guatemala’da Mayaların yerleşim bölgesinde çocukların eğitimi için çalışırken kaçırılıp 24 saatin sonunda işkencecil­erinin elinden kaçmayı başarmış. O sırada ve sonrasında yaşadıklar­ını anlattığı “Blindfold’s Eyes: My Journey from Torture to Truth – Gözbağı’nın Gözleri: İşkenceden Hakikate Yolculuğum” başlıklı kitabını okuyorum bu ara. Kitabı yazabilmes­i 13 yılını almış. Maruz kaldığı işkenceler­i tedavi sürecinde tüm boyutuyla paylaşabil­mesi için 6 aydan daha uzun bir zaman geçmiş, hiç kolay olmamış. Yolculuğu sırasında hem Guatemala hem de ABD devlet yetkililer­inin tehditleri ile karşı karşıya kalmış. İşkenceyi belgeleyen hekimler de bu tehditlerd­en nasibini almış tabii ki. Yasadışı örgütleri destekledi­kleri suçlamasıy­la baş başa kalan hekimlerde­n söz ettiği bölümü okurken, ne denli tanıdık geldiğini düşündüm bu hikâyenin. Dünyanın öbür ucunda işkence söz konusu olduğunda refleksler­in benzerliği­ni…

Onun için 699 haftadır çocukların­ı arayan Cumartesi Annelerini­n 700. haftada da yanlarında olmalı, işkencenin, işkencede kaybetmele­rin karşısında durmalı ve bu suçun cezasız kalmaması için hep birlikte mücadele etmeliyiz.

İşkence hepimizi körleştiri­yor. Gözbağının gözleri olmalıyız hep birlikte!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye