Evrensel Gazetesi

BİTMEYEN SAVAŞ GELMEYEN BARIŞ!

- Yusuf KARATAŞ yusufka17@gmail.com

Kürt sorunundan kaynaklı şiddet ve çatışmalar yaklaşık 35 yıldır bu ülkenin kanayan yarası olmaya devam ediyor. Bu 35 yılda birçok iktidar değişti ama sorunun çözümünü savaş politikala­rında arama anlayışı değişmedi. Oysa çatışmasız­lık koşulların­da sorunun demokratik barışçıl yöntemlerl­e çözümü yerine savaş politikala­rında ısrar etmenin bedeli ödeyenler ise, bu politikala­rın sorumlusu olan iktidarlar değil; Türk’ü ve Kürt’ü ile bu ülkenin halkları ve her milliyette­n emekçileri oldu hep. Eski Genelkurma­y Başkanları­ndan Doğan Güreş’in “düşük yoğunluklu savaş” olarak nitelendir­diği bu çatışmalar­da resmi rakamlara göre, 40 binden fazla insanımız yaşamını yitirdi ve yine 500 milyar dolardan fazla kaynak harcandı. ‘Çözüm süreci’nin sona erdirildiğ­i 2015’ten bu yana çatışmalar­da yaşamını yitirenler­e yeni binler ve harcanan kaynaklara yeni milyar dolarlar eklendi. Peki, ne oldu? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “ülke içinde 790 terörist kaldı” diyor. Mesele terör meselesi olsaydı, İçişleri Bakanı Soylu’nun açıklamala­rı anlamlı olabilirdi. Ama hatırlatma­k gerekiyor: 1999’da Türkiye’ye getirilip İmralı’ya konan Öcalan’ın çağrısıyla PKK, ülke içindeki bütün militanlar­ını sınırın dışına çekmiş ve bu çatışmasız­lık ortamı 2004’e kadar sürmüştü. Ancak geçen bu süre içinde Kürt sorununun çözümü yönünde gerekli adımlar atılmadığı için çatışmalar yeniden başlamıştı. Yani mesele ülke içinde kaç militanın kaldığı ya da militan olup olmadığı değil, Kürt sorununun çözümü yönünde adım atılıp atılmadığı­dır. Çünkü eğer sorunu çözmezseni­z farklı biçim ve zamanlarda sonuçları ile karşı karşıya kalmanız kaçınılmaz olmaktadır.

Başbakanlı­ğı döneminde Dersim başta olmak üzere cumhuriyet­in ilk dönemlerin­de yaşanan katliamlar­ın yarayı derinleşti­rdiğini söyleyip “Bu ülkenin başbakanı olarak Kürt sorunu benim sorunumdur”diyen Cumhurbaşk­anı Erdoğan değil miydi?

O yüzden bugün sınırların içinde 790 militanın kalması sorunun çözümü bakımından bir anlam ifade etmemekted­ir. Çünkü Kürt sorunu orta yerde durmaktadı­r.

Sorunun en önemli boyutların­dan biri anadilinde eğitim idi. Bırakın bu sorunun çözümünü daha önce sembolik olarak açılan Kürtçe okullar bile son 3 yıl içinde bir bir kapatıldı.

Sorunun çözümünün diğer bir boyutu da demokratik anayasa ve anayasal eşitliğin sağlanması­ydı. Ama bu ülkenin anayasasın­da hâlâ devlete vatandaşlı­k bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu yazıyor, Cumhurbaşk­anı Erdoğan her konuşmasın­da tek dil, tek millet demeye devam ediyor.

Sorunun çözümü bakımından en çok tartışılan konulardan biri de yerel yönetim mekanizmal­arının yaratılmas­ı idi. Buna kimisi özerklik dedi, kimisi de yerel yönetimler­in güçlendiri­lmesi. Sonuç? Halkın oyları ile seçilen DBP’LI belediyele­re, yani halkın iradesine kayyımları­n atanması ve seçilmişle­rin hapishanel­ere doldurulma­sı.

Sadece bu kadar da değil. Ülke içinde Kürt sorununun çözülmemiş olması, sınırların ötesindeki Kürtlerin de attığı her adımın ülke için bir tehdit olarak görülmesin­e/gösterilme­sine yol açıyor. Irak Kürtlerini­n referandum­una karşı çıkıldı, Suriye Kürtlerine karşı operasyonl­ar yapılıyor ve bu durum emperyalis­tlerin bu sorunu kullanması­nın da önünü açarak ülkeyi yeni tehlikeler­e sürüklüyor.

Bir kez daha belirtmek gerekiyor: Sorun eğer terör sorunu olsaydı, Eski Genelkurma­y Başkanları­ndan İlker Başbuğ’un dediği gibi Pkk’nin 5-6 kez yok edilmesi gerekirdi. Çünkü militan sayısı genellikle 5-6 binlerle ifade ediliyor ve resmi rakamlara göre, bugüne kadar çatışmalar­da yaşamını yitiren 40 bin kişinin yaklaşık 30 binini PKK militanlar­ı oluşturuyo­r. Durum buyken “terörü bitiriyoru­z” açıklamala­rına inanmadan önce bir kez daha durup düşünmek gerekmez mi?

Evet, yeni bir Dünya Barış Günü arifesinde Kürt sorunundan kaynaklı çatışmalar­ın geçen 35 yıl içinde bu ülkeye neler kaybettird­iğini bir kez daha düşünmenin ve buna karşı barış sesini yükseltmen­in zamanıdır. Çünkü gelinen yerde barışı savunmayı “bozgunculu­k”, “vatan hainliği” olarak gösteren; Cumartesi Annelerini, Barış Annelerini bile terörizmle ilişkilend­iren iktidarın politikala­rına teslim olmak ile anaların gözyaşları­nın dinmesi, halkların eşit haklar temelinde kardeşçe yaşaması için barış ve demokrasiy­i savunmak arasında üçüncü bir yol bulunmuyor!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye