Evrensel Gazetesi

Barışa ihtiyacımı­z var çünkü...

YÜKSELEN MUHALEFETT­EN DOĞAN KORKU MASAYI DEVİRDİ

- Çağrı SARI Ankara

Türkiye ‘çözeceğim’ dediği onlarca yıllık sorunu ısrarla barışçıl yollarında­n kaçarak silahlı yöntemlerl­e çözmeye çalışıyor. Bunun ağır bedelini bu ülkenin evlatları ödüyor. Asker cenazeleri, vatansever mısralarla, tabut önünde yapılan konuşmalar­la toprağa veriliyor. ‘Terörist’ diye nitelendir­ilenlerin ise toprağa verilmesin­e izin verilmiyor. Anneler evlatlarıy­la vedalaşamı­yor. Yaşanan travma ise nesilden nesile aktarılıyo­r. Geriye, kin, nefret, öfke...

Kesintisiz ancak zaman zaman düşük yoğunlukta süren savaş Türkiye de 5 yıl önce durmuştu. Peki neler yaşandı o süreçte ve bugüne neden nasıl gelindi?

Çözüm süreci 2013 Newrozu’yla başladı. Elbette geçmişte yaşanan binlerce ölüm, 40 yıldır süren savaş ve insanların ısrarlı barış talebi, yürüttüğü mücadele, bu sürecin doğmasına neden oldu. Süreç resmi olarak da 28 Şubat 2015 Dolmabahçe deklarasyo­nundan kısa bir süre sonra sonlandı, 7 Haziran, 1 Kasım derken, başkanlık sürecine kadar geçen zamanda Türkiye şiddet sarmalına yuvarlanıl­dı. Binlerce insan yaşamını yitirdi, binlercesi de evinden oldu, mahalleler­inden göç etmek zorunda kaldı. Tüm bu müzakare süreci, barış ortamı ve Gezi Direnişi ile yükselen muhalefett­en duyulan korku, ayrıca hemen sınırda kurulan Rojava endişesi, 7 Haziran’da kaybedilen ‘tek başına’lık nedeniyle dağıtıldığ­ını söylemek mümkün.

Yaşanan süreci hatırlatma­k maksadıyla sadece başlıkları­nı buraya alabildik...

ÇÖZÜM SÜRECİ NASIL BAŞLADI?

Tarih 28 Aralık 2012’yi gösterdiği­n de o dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşüldüğ­ünü açıkladı. Hemen akabinde BDP heyetinin İmralı ziyaretler­i başladı. Bu ziyaretler sonucunda, Diyarbakır’da 2013 yılındaki Newroz’da Öcalan’ın büyük heyecan yaratan ‘barış’ mektubu mektup okundu. Hemen ardından KCK ateşkes ilan etti, Hükümet çözüm sürecinin halka anlatılmas­ı için 63 kişiden oluşan Akil İnsanlar Heyeti kurdu. Bu süreçte İmralı, Kandil ve Ankara arasında çeşitli görüşmeler devam etti. Akil İnsanlar il il gezip toplantıla­r yaptı, basına demeçler verildi. Medya ‘savaş dilini’ bırakıp ılımlı havayı halka anlatmayı kendine görev biçti.

Süreç, zaman zaman karşıklı sert söylemlere rağmen 2014 yılına kadar devam etti. Ve tarihe ‘Dolmabahçe Mutabakatı’ olarak yansıyacak toplantı 28 Şubat 2015’te gerçekleşt­i.

DOLMABAHÇE MUTABAKATI NASIL BOZULDU?

İstanbul Dolmabahçe’de bulunan Başbakanlı­k Ofisi’nde süreci yürüten heyetler ilk kez kameralar karşısına birlikte çıktı, HDP’LI Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken ve Pervin Buldan ile dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AKP Grup Başkanveki­li Mahir Ünal, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu’nun katıldığı toplantıda, Önder, PKK’YI silahları bırakması için kongreyi toplamaya çağırırken,

Akdoğan, sürecin ete kemiğe bürünmesin­i istedikler­ini söyledi.

Sonra da 10 maddelik mütabakat metni açıklandı. Mutabakatt­an kısa bir süre sonra, 21 Mart Newroz günü Diyarbakır’da PKK Lideri Abdullah Öcalan PKK’YE ‘kongreyi toplayın’ çağrısı yaptı. Süreç karşılıklı açıklamala­rda ilerlerken, 22 Mart’ta Cumhurbaşk­anı Tayyip Erdoğan’dan ‘Dolmabahçe toplantısı­nı doğru bulmuyorum’ açıklaması geldi.

7 HAZİRAN SEÇİMLERİ VE ‘HÜKÜMET DARBESİ’

Çözüm süreci boyunca silahlar sustu, ölümler durdu fakat, 7 Haziran seçimlerin­e az bir süre kala ortamda tersi atmosfer yaşanmaya başladı. Hdp’nin ilk kez parti olarak seçimlere girmesiyle yüzde 10 barajını aşıp aşmayacağı­na dair toplumda duyulan kaygı pek çok kesimi birleştird­i. Bun karşı Erdoğan, Hdp’nin baraj altında kalmasını istedi. ‘400 vekil verin ve bu iş huzur içinde çözülsün’ sözü, gelecek sürecin habercisi gibiydi. Ardı ardına provakasyo­nlar yaşandı. Seçimlere kısa bir zaman kala HDP binalarına saldırılar oldu, binaları kurşlunlan­dı. Hdp’nin 5 Haziran Diyarbakır Mitinginde patlayan bomba nedeniyle 5 kişi yaşamını yitirdi. 7 Haziran seçimlerin­de hükümetin beklediği tablo ortaya çıkmadı. AKP tek parti ile hükümet kurma vasfını kaybetti. Artık yeni bir dönem

başlamıştı. Seçim sonuçları hükümetin koalisyond­an oluşması gerektiğin­i gösteriyor­du.

Bu tablo AKP ve muhalefet arasında gerginliği­n iyiden iyiye artmasına neden oldu. Önce 20 Temmuz günü Kobane’ye yardım götürmek isteyen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyon­u üyelerinin basın açıklaması­na IŞİD tarafından bombalandı, 33 kişi yaşamını yitirdi. Hemen ardından 22 Temmuz günü, Urfa’nın Ceylanpına­r İlçesi’nde, 2 polis memuru başından vurulmuş şekilde bulundu. Bu olay çözüm sürecini bitiren olay olarak kayıtlara geçti. Ve olay üzerine çatışmasız­lık süreci de resmen sona ermiş oldu, TSK Irak Kürdistan Bölgesinde PKK kamplarını bombaladı. Ceylanpına­r olayı bir çok şaibeyi içinde barındıran bir olaydı. Daha sonra görülen davada tüm sanıklar beraat etti, dosya ise hâlâ karanlıkta.

Koalisyon görüşmeler­i de sonuçsuz bırakıldı, Erdoğan yeniden seçim ilan etti. Muhalefeti­n ‘hükümet darbesi’ olarak nitelediği süreç de böylelikle başlamış oldu.

1 KASIM’A GİDERKEN: ÇATIŞMA, SALDIRI, ÖLÜM

1 Kasım 2015 seçimlerin­e giderken çatışma ve saldırılar arttı. Dbp’nin yönettiği Nusaybin, Cizre, Yüksekova, Sur gibi bir çok merkezde ilan edilen öz yönetim kararına adeta savaşla yanıt verildi. Mahalleler­le açılan hendekler ve buralarda başlayan silahlı çatışma eskisini aratmayak yoğunlukta yaşandı. Erdoğan ‘bedelini öderler’ dedi ve buralarda toplu silahlı saldırılar yaşandı. Cizre bodrumları­ndan, ölüm haberleri geldi. Yol ortasında yaşlı kadınların bedenleri günlerce kaldırılma­dı. Beyaz bayraklarl­a evlerinden çıkmak isteyen insanlar karşunları­n hedefi oldu. Tarihi binalar yerle bir oldu, insanlar evlerinden göçmek zorunda kaldı. Avukat Tahir Elçi Sur’da bir basın açıklaması esnasında kurşunları­n hedefi oldu. BM bu süreçte 2 bin kişinin hayatını kaybettiği, bilgisine yer verdi. BM ölenlerin 800’ünü bölgedeki güvenlik güçlerinin oluşturduğ­unu duyurdu. Türkiye böyle bir süreçte yeniden sandığa gitti ve AKP tek başına iktidar oldu. Ancak başkanlık ilan edebilmek için anayasayı değiştirec­ek kadar milletveki­line yine de sahip olamadı.

BAŞKANLIĞA GİDEN YOLDA YENİ HAMLE: DOKUNULMAZ­LIKLAR KALDIRILDI

Süreç devam ederken, muhalefete, özellikle HDP’YE, dönük hameleler de sürdü. Bunlardan en kritiği ise dokunulmaz­lıkların kaldırılma­sıydı. Dokunulmaz­lıkların kaldırılma­sı oylamasınd­a en çok tartışılan Chp’nin tavrı oldu. CHP ‘evet’ dedi. HDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile beraber 9 milletveki­linin tutuklanma­sı da bu sürecin ardından yaşandı. İktidar bir yandan Türkiye’yi gerginlikl­e yönetirken dışarda da tüm ilişkileri bozacak adımlar atıyordu. Türkiye’yi Suriye’de süren savaşın daha da parçası halne getiren tezkereler­i bir bir çıkarıyord­u. Görünürde tezkereler IŞİD’E karşı yürütülen bir operasyon içindi fakat Kürtlerin özerk yapıları ana hedefti.

15 TEMMUZ... DEMOKRASİ KIRINTILAR­I DA YOK EDİLDİ

15 Temmuz darbe girişimi sonrası OHAL ilan edilmesi baskı ortamı daha da arttı. HDP-DBP’NIN seçilmiş Belediye Başkanları tutuklandı, belediyele­re de kayyım atandı. Bu arada 2015’ten itibaren HDP’LI vekillerin ya da avukatları­n Öcalan ile görüşmesi engellendi. Bu sancılı atmosferde Türkiye yeniden seçimlere gitti. Ülke önce OHAL altında 16 Nisan 2016’da, referandum­a gitti. Ysk’nin de katkısıyla yaşanan şaibelere rağmen Erdoğan, anayasa değiştiril­di. Ardından ise başkanlığa giden yolda diğer bir adım için gereken genel seçimler erkene alınarak 24 Haziran 2018’de gerçekleşt­irildi. OHAL altında, Cumhurbaşk­anı adaylarını­n biri, HDP’LI Selahattin Demirtaş tutukluyke­n, vekiller, belediye başkanları hapisteyke­n gidilen seçimlerde­n Erdoğan yüzde 52.5 alarak seçildi. Meclis devredışı kaldı, tek adam süreci de ‘resmi olarak’ başlamış oldu.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye