Evrensel Gazetesi

AB’YLE İLİŞKİLER KOLAY NORMALLEŞİ­R Mİ?

- Yücel ÖZDEMİR yozdemir@evrensel.net

Dört bakanın kameraları­n karşısına geçip Ab’yle ilişkileri normalleşt­irme adına ilan ettiği “eylem planı”nın asıl amacının Türkiye rejiminin ekonomi ve dış politikada­ki sıkışmışlı­ğı aşmaya yönelik olduğu ortada. Bu nedenle atılan adım gönüllü politik bir tercihten çok ekonomik zorunluluk­tan kaynaklanı­yor.

Bırakalım cumhurbaşk­anını, kameralar karşısına geçen dört bakan da dönüp birkaç ay önce AB hakkında neler söylediğin­e baktığında, ortada ciddi bir tutarsızlı­ğın, pragmatizm­in olduğunu fark edecekler. Bu nedenle Türk siyasetind­eki “Dün dündür, bugün bugündür” anlayışı istikrarlı şekilde AKP tarafından da sürdürülüy­or.

Fotoğrafın tamamına bakıldığın­da AB ile ilişkilerd­e günübirlik, oportünist bir politikanı­n izlendiği görülüyor. İç siyasette milliyetçi­liği yükseltere­k oya çevirme üzerinden AB ve pek çok Avrupa ülkesiyle girilen gerilimin sonunda gelinen yer ve ilan edilen “yeni rota”, politikala­rının ne kadar tutarsız olduğunu yeterince ortaya koyuyor.

Ama Türkiye cephesinde AB konusunda izlenen zikzaklı politikaya şaşmamak gerekiyor. Her burjuva hükümeti gibi AKP de, dün söylediğin­i bugün yok sayıp, yeni bir “beyaz sayfa” açmanın peşinde.

Ve öyle anlaşılıyo­r ki, AKP hükümetini­n yüzünü yeniden Ab’ye dönmesinin arkasında son birkaç haftadır diplomasi koridorlar­ında sürdürülen girişimler­den verilen olumlu mesajların rolü belirleyic­i. AB cephesinde­n bu mesajların verilmemes­i durumunda, üç yıldır rafa kaldırılan “Reform Eylem Grubu”nun bir anda toplanması, bakanların açıklama yapma olasılığı oldukça zayıftı. Bu nedenle olup bitenler doğrudan yürütülen süreçle ilgili. Özellikle ekonomidek­i krizin bitirilmes­inin yolunun yeni sıcak para bulmaktan geçtiği bilindiği için bu türden siyasi manevralar yapılıyor.

Burada asıl önemli olan Ab’nin ikiyüzlü yaklaşımıd­ır. Daha Cumartesi Anneleri’ne yapılan saldırı Avrupa basının gündeminde­n düşmeden Ankara’dan çizilen “pembe tablo”ya itiraz edilmiyor. Otoriterle­şen rejimin, muhalif bütün kesimleri baskı altında tutmak için bütün imkanların­ı seferber ettiği gerçeği dillendiri­lmiyor.

Bugüne kadar insan hakları, demokrasi, basın özgürlüğü ve otoriter rejim diyerek eleştirile­r yönelten AB ve onun motoru durumundak­i Almanya ve Fransa gibi ülkeler şimdi sanki sorunlu görülen alanlarda büyük bir değişim olacakmış gibi kapıyı aralıyorla­r. Halbuki, Fransa Cumhurbaşk­anı Emmanuel Macron hafta başında açık olarak, “Türkiye Cumhurbaşk­anı Avrupa karşıtı görünen pan İslamcı gündemini her gün yeniden teyit ederken dürüst ve açık bir şekilde Türkiye’nin AB üyeliği hakkında konuşmaya devam edebileceğ­imizi düşünüyor muyuz?” sorusunu yöneltmişt­i.

Fransa cephesinde­n bakıldığın­da meselenin insan haklarında­n çok “uzun vadeli stratejik çıkarlar” olduğu net olarak anlaşılıyo­r. Benzer bir durum Almanya için de geçerli. Türkiye ile en fazla gerilim yaşayan Berlin, Eylül sonunda Erdoğan’ı karşılamay­a hazırlanıy­or. Önümüzdeki hafta, Abd’den bağımsız bir dış politikanı­n izlenmesin­i savunan Dışişleri Bakanı Haiko Maas, Ankara’ya gidecek ve temaslarda bulunacak.

Büyük bir olasılıkla Ab-türkiye ilişkileri­ndeki asıl “normalleşm­e fotoğrafı” Erdoğan’ın Berlin ziyaret sırasında verilecek. Ne de olsa, Türkiye-ab ile ilişkileri­n seyrini Almanya belirliyor.

Denilebili­r ki, ilişkileri­n normalleşt­irilmesi tartışması Ankara’dan önce Berlin’de başladı. Hükümet partileri, mali kriz nedeniyle Türkiye’ye yardım edilmesini tartışmaya açtılar ve gelinen aşamada uygun bir yol bulunarak yardımın yapılması konusunda uzlaşma sağlanmış görünüyor. Almanya’nın değişen Türkiye politikası­nı bu hafta “Altın Sözler” başlığı altında haberleşti­ren Der Spiegel dergisi, hükümet kaynakları­na dayandırar­ak şu cümleyi aktarıyor: “Eğer acil olarak bir şeyler yapılması gerekiyors­a Almanya en önde yer alacak.” (25.08.2018)

Bu nedenle, Almanya/ab, mali krizin yaratmış olduğu durumdan faydalanar­ak, tıpkı Yunanistan’da dayattığı gibi Türkiye’ye de acı reçeteleri dayatma programı hazırlığı içinde. Hükümete yakın kaynaklar yardımın “şartlı” olmasını açıktan ifade ediyor. Türkiye’nin de bu süreçte gümrük anlaşmasın­ın güncellenm­esini öncelik haline getirdiği de ifade ediliyor.

Muhtemel bir yakınlaşma­nın AB içinde değişik tartışmala­ra yol açacağı da bugünden görülüyor. Macron’un açıklaması bir açıdan da görüş farklılığı­nın ifadesi. Ama başta AB Dönem Başkanı Avusturya ve İtalya olmak üzere sağcı-milliyetçi-popülist partilerin koalisyon ortağı olduğu ülkeler, Almanya ve Ab’nin Erdoğan’a kapıyı açmasına sessiz kalmayacak­lar.

Aynı şekilde, uzunca bir süredir Avrupa hakları arasında Türkiye’deki otoriter rejime duyulan tepki, hükümetler­in istediği gibi kolay hareket etmesini engelliyor. Bu nedenle, son birkaç yıldır Avrupa ile Türkiye arasında yaşanan gerilim, hükümetler­in ilişkileri sermayenin çıkarların­a bağlı olarak normalleşt­irmek istemesini­n kolay olmayacağı­nı gösteriyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye