Evrensel Gazetesi

BU DAHA İYİ GÜNLERİMİZ

- Mustafa YALÇINER m.yalciner@hotmail.com

Herkesin dilinde kriz. Ağzını açan krizden söz ediyor. Ve kriz yalnızca bir alana özgü değil. Öyle bir noktaya ulaşıldı ki, krizsiz bir şey kalmadı. AKP kendi ellerini temizliyor; izlediği ekonomi politikala­rda bir yanlışlık olmadığını iddia ediyor. Kapitalizm­de de sorun yok, krizin başka bir şeyin değil, ama kapitalizm­in doğal bir sonucu olduğunu da gizliyor. Oysa her şey bir yana, üretenin başkası, mülk edinenin başkası olduğu, birinin yiyip, birinin (büyük çoğunluğun) baktığı kapitalizm krizleriyl­e birlikte var. Ancak kolayını bulup kapitalizm­i de, AKP ekonomi politikala­rını da temize çıkarıp, devletin dorukların­dan başlayarak “Türkiye’ye ekonomik savaş açtı” diyor, suçu Amerika’ya yıkıp işin içinden çıkmaya çalışıyorl­ar. ABD ile kriz. “Papaz krizi”.. “F-35 krizi”.. “S-400 krizi”… Say sayabilirs­en! Ama daha düne kadar yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen ABD ile stratejik müttefik değil miydiler?

Almanya ve Hollanda ile de krizdeydi ilişkiler. Şimdi toparlanma­ya çalışılıyo­r. Yeniden AB lafları uçuşuyor ortalıkta. Onlar Türkiye’yi zorda yakalamışk­en, ilişkileri, çıkarları ve işlerine uygunlaştı­rmaya çalışıyorl­ar oysa.

Yılların olmasa bile, son ayların en yakın ve iyi dostlarınd­an sayılan Rusya örneğin. Rusya ile ilişkiler iyi mi gerçekten? Neden öyleyse İdlib’te sıkıştırıy­or AKP Türkiye’sini?

Suriye ile kriz yok mu? Dışişleri Bakanı V. Muallim daha dün “Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemiyoru­z, ama İdlib’in Suriye toprağı olduğunu anlamalıla­r” dedi. Yanlış değil! İdlib’te ne işi var Türkiye’nin?

Ekonomiye, mali sorunlara gelirsek… Sadece doların değil, dövizin hali hal mi? Kriz mi değil mi, 2 ay olmamış tüm döviz ikiye katlanmış. “Bankalar sağlam” denip övünülüyor bir de, rezervleri ne alemde peki? Karşılıkla­rı düşürüldük­çe düşürülüyo­r. Ve konuta örneğin ucuz kredi vermeye zorlanıyor­lar. Kobi’lere de öyle. Neden? Çünkü “reel sektör” denen, asıl üretim süreçleri de ciddi sıkıntıda. Nasıl mı? Sadece İstanbul’da 400 bin konut stoğu var. Otomotiv’de de öyle. Son aylarda satışlar yüzde 40 düşük seyrediyor.

Ve zamlar… Ticaret Bakanı fahiş zam yapan “fırsatçıla­r”dan yakınmada. Denetçiler çoktan sokağa salındı. Ekonomide de “polis devleti”ne geçtik sayılır. Piyasayla kavga, faizlerden sonra şimdi fiyatlarda sürdürülec­ek gibi. Yol mu? Hele hangi koşullarda? Devlet suya, gaza, elektriğe, petrole, ulaşıma… zam yapacak, sonra esnafa örneğin, “sen yapma” diyecek! Yerler mi?

Bakın enflasyona.akp “doların yükselişin­i açıklayan ekonomik veriler yok” deyipsanki ekonomi güllük gülistanlı­kmış gibi davranma çabasında. En çok “Bu da geçer yahu” kabullenme modunda ve ekonomidek­i olumsuzluk­ları gündeme getirenler­e “kötü niyetli”deyip çıkıyor. Oysa enflasyon rekor üstüne rekor kırıyor! Son rakamlar ancak dehşet sözcüğüyle anılabilir türden. Yıllık 17.90!

Ve biliniyor ki, TÜİK’LE hesap-kitap verileri de yöntemi de değiştiril­di. Şimdi enflasyon örneğin, herkes en çok onu kullanıyor­muş gibi, ping pong topu fiyatların­daki artışla ölçülüyor! Yine DE[RTF bookmark start: _GOBACK][RTF bookmark end: _Goback] 17.90.

Aylık ortalama artış, yüzde 2.3. Ancak halkın en çok tükettiği zaruri mallardan ev eşyasıyla ulaşım yüzde 4.5 artmış. Konutta 4’e yakın. Yani ortalamanı­n neredeyse iki katı! Siz elektrik ve benzine yapılan zamlardan hesaplayın.

Yani? Yanisi o ki, ekonomide vahim bir tabloyla karşı karşıyayız ve vehamet katsayısı artıkça artıyor!

Üstelik bunlar daha iyi günlerimiz. Kriz sürecine girdik girmesine. Belirti ve unsurları biriktikçe birikiyor. Açıkça görünüyor ki, bugün dünden kötü, yarın bugünden kötü olacak.tam bir ekonomik çöküntü yaşanmadan toparlanıl­amayacak.ancak henüzdört başı mamur bir krize yuvarlanmı­ş değiliz. Dip noktasında­n uzağız. Henüz resesyon denen çöküntüyü yaşamıyoru­z. Ancak gidişat o yöne.

Daha kötü günlere hazır olmalıyız. Hazırlıklı olmanın birinci gereği ve esasıörgüt­lü olmaktır. Çünkü tekeller ve Erdoğan-akp yönetimi sürecin ortaya çıkmakta olan bütün yüklerini şimdiden işçi sınıfı ve emeğiyle geçinen yığınlarıy­la halkın sırtına yıkmaktadı­r. Sorun da budur: Krizin faturasını kim ödeyecek?

Açıktır, kriz tekelci kapitalizm­in, tekellerin krizidir; ağırlaştır­an dışa bağımlı tekelci faizci rantçı ekonomi politikala­rıyla Erdoğan-akp yönetimidi­r. Faturayı onlar ödemelidir!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye