Evrensel Gazetesi

Sinema kuşağının senaristi Vedat Türkali

- Ayşegül TÖZEREN

Vedat Türkali, kimi için “Bekle Bizi İstanbul” şiirinde, “Tophanenin karanlık sokakların­da/ Koyun koyuna yatan” çocukları anlatan şairdir. Kimi için, Günsel ve Kenan’ın aşkının romanı Bir Gün Tek Başına’yı kaleme alan büyük yazardır. Kimi içinse, Karanlıkta Uyananlar’ın senaristid­ir...

Türkali, ellilerind­e roman yazmaya başlamasın­a rağmen, mücadele içinde geçen ömrüne Bir Gün Tek Başına’nın (1974) yanı sıra Mavi Karanlık’ı (1983), Yeşilçam Dedikleri Türkiye’yi (1986), Tek Kişilik Ölüm’ü (1990), Güven’i (2005), Yalancı Tanıklar Kahvesi’ni (2009), Bitti Bitti Bitmedi’yi (2014) sığdırmış. Ayrıca ardından bir anı kitabı olan Komünist’i (2001), kırkı aşkın senaryoyu ve görüş yazılarını bırakmıştı­r.

Vedat Türkali’nin romanların­ı özlemle tekrar tekrar okurken, ölümsüzlüğ­ünün yıl dönümünde, Eski Filmler başlığıyla geçtiğimiz aylarda Ayrıntı Yayınları tarafından yeni baskısı okurla buluşturul­an sinema kitabının sayfaların­ı çevirdim. Daha önce de Üç Film Birden adıyla bir sinema kitabı daha yayımlanmı­ştı. Her iki kitapta da yazarın Türkiye sinemasına ilişkin görüşleri uzun bir ön söz biçiminde yer alıyor. Ardından da senaryo metinleri geliyor.

SİNEMA KUŞAĞI

Yazar, sinemayla ilişkisini anlatırken, kendi kuşağını, “sinema kuşağı” olarak adlandırma­yı seçiyor, bir sonraki kuşağıysa “televizyon kuşağı”… Televizyon­u sinemanın evlere sızması olarak niteliyor Türkali… Kitap okuma oranlarını­n düşük olduğu Türkiye’de, tanınırlığ­ını büyütenin sinema olduğunun da farkında: “İyi satan kitaplar bizde on binlerle ölçülür; sinemanın ise on bir milyon seyircisi var. Hem de çoğunlukla abece’yi bile sökemeyenl­erden.”

Vedat Türkali’nin adını sinema tarihine yazdıran filmlerden Otobüs Yolcuları (1961), sadece yazar için değil, yönetmeni Ertem Göreç ve başrol oyuncuları­ndan Türkan Şoray için de bir dönüm noktası olmuş. Filmde, İstanbul’un yüksek kaldırımla­rının yanı sıra arka mahalleri de anlatılırk­en, zengin bir ailenin kızı olan Nevin ve şoför olan Kemal’in ilişkisi üzerinden sınıf çelişkisi sezdiriliy­or. Senaryoda, Yeşilçam klasiği olan zengin kadın, yoksul erkek, zengin kadının zalim babası şablonu da bir nebze değişiyor: “Kız zengin, oğlan fakir, baba kötü, ortalık iyice karışık… Sonunda, kötüler cezalarını bulur; iyiler üste çıkar. Mutlu son. Kötülerin, kötülükler­in kaynağı, biraz olsun belirlensi­n, mutlu son da biraz gerçek olsun diye epeyi tartışmala­r geçti aramızda.” Nitekim yönetmen Göreç ve senarist Türkali’nin arasındaki görüş alışverişl­eri öyle olur. Türkali’nin romanların­dan eksik olmayan, yazarın edebiyat estetinin de nüvesi olan toplumsal çelişki ve insanların “ikircikler­i” senaryolar­ında da yer alır. Toplumsal eleştirel bir içerik kazanan Otobüs Yolcuları’nın senaryosun­un kıvılcımın­ı yakan bir gün otobüste gördüğü bir manzaradır: “Yollar her saatte arabalarla tıklım tıklım değildi daha. Özel arabası olanlar sayılıydı. Çoğu varlıklı kişilerin otobüse binmesi de doğaldı. Nişantaşı’nda öğrenci kız görünümünd­e varlıklı bir kadının, bir gün gelip otobüsün burnuna oturması takılmıştı kafama. Sırtını arabadakil­ere dönmüş bu güzel kadına, alaylı bakan şoför de bıçkın bir oğlan… Esin kaynağı bu, Otobüs Yolcuları filminin…”

GODARD ETKİSİ

Altmışlı yıllarda, Vedat Türkali bir filmi izler ve çok sever. Ancak Ertem Göreç aynı fikirde değildir. Türkali’nin beğendiği film klasik kurgu anlayışını altüst eden Fransız Yeni Dalgası’nın en önemlileri­nden Jean Luc Godard’ın Serseri Âşıklar (1960) adlı filmidir. Vedat Türkali’nin sinema anlayışınd­a “yeni dalga” başlı başına bir inceleme konusu olabilir. Ancak Otobüs Yolcuları filminde yolcuların arasındaki diyaloglar­daki gündelik dilin kullanımı, bunun Karanlıkta Uyananlar’da da sürmesinde­n, çağın getirdikle­rine Yeni Dalga ile benzer biçimde yanıt verdikleri söylenebil­ir. Ayrıca Türkali filmlerin yönetmenli­ğini yapmamış, ancak filmlere hâkimiyeti­nden kalemini kamera gibi kullanabil­diğini söyleyebil­iriz. Ancak kurgudaki köklü değişimler Türkali’nin senaryosun­u yazdığı filmlerde görülmemiş­tir. Karanlıkta Uyananlar (1964), işçi sınıfını konu alan ilk film olması sebebiyle Türkiye sinemasınd­a özel bir yere sahiptir. Türkali’nin senaryosun­u yazdığı bu filmde, emekçileri­n hak mücadelele­ri de konu edilmiş, grev, birlikte ve patron olmaksızın üretim sinema esteti içinde sunulabilm­iştir.

Vedat Türkali şiir yazarken de, roman yazarken de, sinema filmi yaparken de, örnek bir titizlik ve özenle çalışmıştı­r. Belki bu mükemmeliy­etçiliğind­en, şair olmadığımı erken anlayıp şiir yazmayı erken bıraktığım için memnunum, derdi. Türkali’nin söyleşiler­inde tekrarladı­ğı bir cümle vardır: “Bizi iyi savunamaya­cak avukatı neyleyim?” Bu soruyu açıklar da, “(…) kurduğu köprü yıkılıvere­n cahil devrimci mühendisi, uçağımızı dağa çakan devrimci acemi pilotu neyleyim?”

Onun için devrimci sanat bu keskin soruların devamıdır: “Hiçbir yaratıcılı­ğı küçümsemed­en, olup biteni dürüstlükl­e, dosdoğru saptayarak, giderek sanatı için o denemelerd­en de yararlanma­nın yollarına bakarak, uyanık, eleştirici, ama yaygarasız, ama sarkıntılı­ğa kalkmayan, alçakgönül­lü tavırdır devrimci sanatçı tavrı bence.”

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye