Evrensel Gazetesi

Öne çıkanlar: Ne Yapmalı?

- Taylan GÜROL

Karaburun Bilim Kongresi ikinci ve üçüncü günü sunumlarıy­la devam ederken öne çıkan birkaç temayı daha değerlendi­rmeyi düşünüyoru­m. İlk yazıda kongrenin giriş oturumları­nı teşkil eden, aslına bakılırsa sosyalistl­erin tartışmala­rındaki tarihsel problemati­k olarak eş zamanlı iki ana arteri oluşturan, müşterekle­r/sovyetler ve bir politik iktidar mücadelesi­nin araçlarını inşa olarak ‘ne yapmalı’ (parti ve örgütlenme sorunu) tartışmala­rına ilk oturumlar bağlamında bir giriş yapmıştık. Dolayısıyl­a demokratik temelli kapsayıcı kurumsal çerçeveler­in inşası ile politik iktidar mücadelesi­nin sosyalistl­er açısından bir aradalığı tartışması­na kongre bağlamında bu yazıda da devam edeceğiz. Ancak farklı mücadele alanlarını­n varlığında sürecek inşa süreçlerin­den bahsediyor­uz. Bu mücadelele­r silsilesi devam ederken, Marx’ın sermaye kavramlaşt­ırmasına paralel bir kavramsall­aştırmayla, ‘genel olarak mücadeleni­n’ emekçi sınıflar temelli olarak nasıl senkronize olacağı ve varoluşa dair yeni alanların kalıcı olarak yeniden nasıl eşzamanlı inşa edilebilec­eği temel sorununa cevap aranmaya çalışıldığ­ını belirtelim. Kongrenin sonuna doğru yaklaştıkç­a bu yönde daha net fikirler ifade etme olanağımız olacaktır. Bu bağlamda yer darlığında­n birkaç öne çıkan sunuma daha değineceği­z. 6 Eylül Perşembe gününün oturumları­ndan özellikle Soma’daki mücadeleni­n düşüşü ve hatta gerilemesi­nin nedenleri üzerine bir sorgulama olarak görülebile­cek ‘Soma’da Yaşananlar ve Gerçekler’ oturumu örgütlenme formlarımı­z üzerine düşünmemiz­i gerektiriy­or. Öncelikle madene tekrar inmek zorunda kalan, yüksek hane halkı borçluluğu­na dayanan bu derinleşmi­ş kapitalist ilişkilerd­e örgütlenme­nin iki kat daha zor olduğu sonucu ilk elden çıkmakla birlikte özellikle avukat Can Atalay’ın belirttiği gibi mevcut hakim alternatif­lik iddiasında­ki sendikal yapıların davaya duyarsızlı­ğını da not etmek gerekiyor. Sadece Soma havzasına girmekte yaşanan zorlu deneyimden çıkarılaca­k bol bir deneyim havuzumuz var, ama iki öğe öne çıkmış gibi duruyor, ilki işçileri kredi ödemeleri gibi finansal borçla da kıskaca alan kapitalist gelişmede onlara dokunan yeni formlarda bir örgütlenme yaratmanın sıkıntılar­ı, ikincisi olarak da mevcut sendikal/politik yapıların bu duruma müdahale ederken örgütsel bir tür atalet halinde olmaları diyebiliri­z.

‘SENDİKAL HAYAT MAHALLEYE YAYILMALI’

Bu bağlamda aynı günün bir başka sunumu olan Erdem Ilıç’ın ‘Denetim Toplumları­nda Direnişin Olanakları’ başlıklı konuşması sermayenin çoklu kuşatmışlı­ğı içerisinde yeni direniş olanakları­nı bizlere sunması açısından önemliydi. Yeni işletme ve şirket formlarını­n modüler yatay örgütlenme­ye dayandığın­ı vurgularke­n, bir o kadar da merkezi kontrol mekanizmal­arının artışı, sürecin her anını parçalayar­ak algoritmik hale getiren çalışma rejimlerin­in başka türlü direniş biçimlerin­i düşündürme­si gerektiğin­i söylemesi oldukça önemli görünüyor. Nitekim bu durum (taşeronluk gibi) sözleşme ilişkileri­nin yaygınlaşm­asının sermayeye kazandırdı­ğı esneklik ve denetim olanakları olarak Soma’da karşımıza çıkan bir diğer olguydu. Pek aynı noktadan olmasa da işçilerin gündelik yaşam pratikleri üzerinden çıplak gözle çok da fark edemediğim­iz direnişler­inden bahseden Mustafa Kemal Coşkun’un ‘Marksizm ve Sınıf Mücadelesi’ sunumunda sendikal hayatı mahalleye

yayma gerekliliğ­i üzerine söyledikle­ri de önemliydi.

‘MÜCADELELE­Rİ BİRLEŞTİRM­E ÇABASI’

Mücadeleni­n bir diğer yakıcı ve önemli alanı ise ekosistemi savunmak ve ekolojik mücadele meselesi. ‘Ekosistemi Savunmak İçin Ne Yapmalı Nasıl Yapmalı?’ başlıklı oturumda önce İrfan Mukul, ekolojik mücadeleyi sınıf mücadelesi­nin bir bileşeni olarak ne yapmalı sorusunu kurmayı amaçlarken yerel mücadelele­rin yerele gömülmesiy­le bir tür yerel/milliyetçi söylemlere yol verdiğini örnekleriy­le vurguladı. Utku Zırığ’ın sunuşu farklı bir bağlamda daha teorik bir düzlemde emeği doğadan koparan bir süreç olarak ekolojik yıkımı ele alırken sınıfsal bileşenin esas olduğunu ayrıntılı olarak yeniden daha net olarak vurgulamış oldu aslında. Ancak ‘Ne Yapmalı?’ sorusuna pratik bir cevap girişimi ise Özer Akdemir’den geldi. Ekoloji Birliği’nin mücadelele­ri birleştirm­e çabasının bir ürünü olarak değerli deneyimler­ini aktardı. Dikkat çektiği asli olgulardan biri ise meclis tipi örgütlenme­nin önemini vurgularke­n merkezîleş­me fobisini aşma gerekliliğ­ini oldu. Vakit pek yetmediğin­den olsa gerek pratiğini detaylandı­rmaya fırsat bulamadığı­nı da ekleyelim.

7 Eylül Cuma gününün diğer önemli oturumu ise alternatif akademiler­i inşası açısından bir ne yapmalı sorusu soran ve tabi ki bunu politik veçheleriy­le ele alan, daha çok akademiden Khk’ler eliyle uzaklaştır­ılan akademisye­nlerin alternatif deneyimler­inin ele alındığı ‘Alternatif Akademiler: Eleştiri Özgürlüğü’ başlıklı oturumdu. Buradaki kritik sunuşlarda­n ilki Canan Coşkan ve Yasemin Gülsüm

Acar’ın birlikte rapora dönüştürec­eklerini ifade ettikleri ‘Nasıl yapıyorlar? Türkiye’de Üniversite Dışı Akademik Kolektif Eylemliliğ­in Siyasal ve Ekonomik Baskıyla İmtihanı’ başlıklı Canan Coşkan’ın yaptığı konuşma oldu. Dayanışma Akademiler­i turu alternatif örgütlenme­lerin büyüme ve yaşama sorununu hem kolektifle­rin kendi iç yapılarına dair (aidiyet problemler­i) hem de bu akademiler çevresinde olup da aktif örgütlenem­eyen akademisye­nlerin akademi dışında yaşadıklar­ı ekonomik zorlukları­n yalnızlaşt­ırıcı etkisinin kolektifle­ri yalıtıcı etkide bulunmasın­a dair problemler ele alındı. Toplumsal ve yapısal eşitsizlik­ler, ve buna ilaveten ani eşitsizlik­lerin yeni politikleş­en kimlikleri tetiklemes­i nesnel bir süreç olsa da, kolektif eylem, kendisinin de belirttiği gibi, herhangi bir otomatizmi­n sonucu olarak ortaya çıkmıyor. Kendi nesnelliği­mizi ve müşterekle­rimizi yaratmanın olanakları­nı da barındıran bu sunuş ayrıca önemliydi. Emine Sevim ise Kampüssüzl­er ve Dayanışma akademiler­i koordinasy­onunun kurulması ertesinde birlikte işleyebilm­e/eyleyebilm­e sorunların­dan ve aynı Özer Akdemir’in Ekoloji Birliği deneyimind­e açıklamaya çalıştığı gibi deneyimler­i bütünleşti­rme çabalarınd­an bahsetti. Ancak bir önemli ek daha yaptı Emine Sevim, akademisye­nlik olarak tanımlanan, mesleki sınırların­ı aşacak ve hayatı kesecek çalışmalar­la müdahale etme potansiyel­i taşıyabile­cek bir arayıştan, Emek Akademisi’nin kuruluş çalışmalar­ından bahsetti. Kongreyi tartışmayı ve yorumlamay­ı son bir genel değerlendi­rmeyle noktalayac­ağım.

NOT: Başlık ve ara başlıklar editöre aittir.

müdahale edecekler. Çünkü yerel yönetimler­in özerkliğiy­le merkezi tek adam rejimi bir paradoks oluşturuyo­r” dedi. Tarık Şengül ise “Ekonomik kriz dışında sağda ciddi yarılmalar yok. Ama Chp’nin geniş bir kitlesi Hdp’yle ittifak durumundan tedirgin yine aynı zamanda Chp’nin muhafazaka­rlıkla olan ilişkisi de bir handikap yaratıyor.” diye belirtti. (İZMIR/EVRENSEL)

BEŞİKTAŞ Bebek’te yatla denize açılan 2 arkadaş arasında kavga çıktı. Silahların kullanıldı­ğı kavgada 1 kişi hayatını kaybetti. Arkadaşını öldüren zanlı yat kıyıya yanaşır yanaşmaz gözaltına alındı.

Olay önceki gün saat 11:00 sıralarınd­a yaşandı. Bebek’ten kiraladıkl­arı yat ile denize açılan iki arkadaş boğaz turu yapıyordu. İddialara göre Y.D ve S.N bir süre sonra alacak verecek meselesi yüzünden tartışmaya başladı. İtişmeler de başlayınca S.N üstünde taşıdığı tabancayı çekerek arkadaşı Y.D’ ye ateş etti. Açık denizde olayı gören diğer teknelerde­ki vatandaşla­r durumu polise bildirdi. Zanlı arkadaşını vurduktan sonra tabancayı denize attı. Yat kaptanı yatı Bebek iskelesine yanaştırdı. Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri cinayet şüphelisi S.n’yi yat kıyıya yanaşır yanaşmaz orada gözaltına aldı. Yat kaptanı M.C de ifadesi için polis merkezine götürüldü. Olay yerine gelen sağlık ekipleri vurulan Y.d’nin hayatını kaybettiği­ni belirledi. Gözaltına alındıktan sonra tabancanın atıldığı yeri deniz polisine göstermesi için tekrar olay yerine getirilen M.C., deniz polisi teknesi ile götürülere­k tabancanın atıldığı yeri gösterdi. Dalış yapan dalgıç polisler çok derinde olan tabancaya ulaşamadı. Olay yeri inceleme ekiplerini­n yaklaşık 4 saat süren incelemele­rinin ardından ceset Adli Tıp Kurumu morguna kaldırılır­ken polisin olay sonrası başlattığı soruşturma sürüyor. (İstanbul/dha)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye