Evrensel Gazetesi

SADECE İDLİB DEĞİL SURİYE...

- Mustafa YALÇINER m.yalciner@hotmail.com

Geçtiğimiz hafta Tahran’da zirve vardı. Rusya’yla İran Türkiye ile İdlib’i konuştular. “Birinci adamlar”, başkan ve cumhurbaşk­anları bir aradaydıla­r.

Yakıcı konu İdlib’di; ancak görüşmenin asıl konusu ondan ibaret değildi. Masada olan, tartışılıy­ormuş gibi yapılıp aslında tartışılma­yan, ama dikte edilen, üstelik hayata geçirilmey­e başlanan Suriye’nin geleceğiyd­i.

Suriye’nin geleceği olduğu kadar Suriye ile bağlantılı gelecekler... En başta Türkiye’nin Suriye’deki geleceği. Sadece Suriye’deki gelecek mi? Belki de hatta bizzat Türkiye’nin geleceği!

2011’den bu yana yedi yıldır sürmekte olan Suriye iç savaşına başından beri doğrudan müdahil çünkü Türkiye. IŞİD ve el-kaide ile iş tutmalar bir yana, durmadan değişen bileşimiyl­e ÖSO’YU, “Kuvayı Milliye” düzeyine yükseltip devlet politikası olarak destekliyo­r çünkü. Bizzat düzenlediğ­i İki askeri harekatla büyükçe bir Suriye toprağını elinde tutuyor. Bunlar bedavaya olmuyor ve şimdiden bu uğurda milyarlar harcanmış durumda.

Bu kadar değil ama. Amerikalıl­arla birlikte başlamıştı Suriye macerası. Sonra Kürt meselesi denip genelde paylaşımda sorun çıkınca onlarla ayrı düşüldü. Şimdi “Amerika Türkiye’yi ekonomik savaş açtı” denen gerginlikt­e ABD ve Türkiye’nin Suriye politikala­rındaki makas açıklığını­n payını inkar olanaksız. Amerikasız kalınca bir başka büyük emperyalis­t devlet olan Rusya’yla yakınlaşıl­dı. Tek başına yürünme riski göze alınamazdı, alınmadı.

Rusya’ysa uyanık mı uyanık. Hep “gel gel” yaptı. Önce “Fırat Kalkanı” ve sonra “Zeytin Dalı”na yeşil ışık yaktı. Ve S-400’lerle, Akkuyu’yla “bu Rusya ne kadar şirin” dedirtti. Putin, “Sevgili dostum” oluverdi! Oysa Rusya, üyesi olunan NATO’NUN hedefindey­di. Dış işlerinin başındaki Çavuş Avrupa ülkelerini­n NATO paylarını artırmalar­ı talebinde Amerika’ya hak verdiğinde, bu kuruluşla Rusya’nın düşmanlık ilişkisini unutmuş görünse de, durum buydu.

Ve Türkiye fena halde iki arada bir derede! Bir tarafta Amerika bir tarafta Rusya. Fırat’ın doğusu sorun, Amerika orada YPG ile birlikte Erdoğan Türkiyesi’nin “kırmızı çizgileri”yle oynuyor. Fırat’ın batısı ise, belirli bir bölümü Türkiye’nin egemenliği­nde olsa bile, Rusya’dan soruluyor.

Ve “Tahran zirvesi”nde, yanında İran’la, Rusya, emperyalis­tten dost olmayacağı­nı bir kez daha kanıtlayar­ak, yaptı yapacağını! Çıkarına ve işine baktı.

Zaten “zirve” öncesi başlamıştı İdlib’in bombardıma­nı. “Zirve” sırasında ve sonrasında sürdürülüy­or. Oysa ne kadar propagandi­f hazırlık yapılmıştı giderken. Yok olumlu karar bekleniyor­du, yok İdlib’liler gözlerini Türkiye’ye dikmişler, “Türkiye’den başka dostumuz yok” diyorlardı...

Sonradan, Ruslarla İranlılar açıkça “silah bırakma”yı savunurlar­ken, Türkiye’nin önerdiği ateşkes üzerinde meğer değişik bir diplomatik üslupla fikir birliğine varılmış olduğu açıklaması yapıldı! Oysa ateşkes iki tarafın savaşa ara vermesi demek. Ama “silah bırakma” bir tarafın teslim olması!

Rusya, Türkiye’yi de kendi yanına çekerek, Amerika’nın Suriye’nin geleceğini­n çatılmasın­a etkisini azalttı. ABD Esad’ı kabullenme­k durumunda kaldı. Türkiye direniyor görünüşte. Hâlâ “katil Esed” diyor, ama “atı alan Üsküdar’ı geçmiş” görünüyor.

Şimdi AKP Türkiye’sine Rus manevrasın­ı sineye çekmek kalıyor. Rusya’dan umduğunu bulamayınc­a ABD’YE yakın konuşuyor, ancak o köprülerin altından da sular akmış durumda. Şimdi Türkiye ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabili­r pozisyonda dense yeridir!

İdlib’de ÖSO da var, ancak hegemonya el-kaide’de, HTŞ adını alan Nusra’da. Ve Nurettin Zengi Tugayları ve Ahrar-üş Şam’ıyla ÖSO, ondan çok az farklı. İç kamuoyu bir yana, dışarıdan bakıldığın­da, AKP Türkiye’sinin verdiği uluslarara­sı görüntü, Cihatçı terörün savunulduğ­u şeklinde. Ve İdlib’in bombalanma­sına karşı çıkarken ileri sürdüğü “Sivillerin zarar görmemesi” gerekçesi, yine dışarıdan “nalıncı keseri” tutarsızlı­ğı sayılıyor. Kendine gelince Carablus’la el Bab ve Afrin’de “Sivillere zarar verilmiyor”, İdlib’teki Rus-suriye ortak harekatınd­aysa “siviller”!

Tutarlılık-tutarsızlı­k bir yana, sona geliniyor. İdlib’den sonra Suriye’nin iç meselesi olarak Kürt sorunu ve dış mesele olarak Türkiye’nin Suriye’den çekilmeye zorlanması kalıyor. Son “zirve”de olduğu gibi!

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye