Evrensel Gazetesi

Erdoğan sürdürülme­si zor bir stratejik oyun oynuyor

ERDOĞAN’IN ABD VE RUSYA İLİŞKİLERİ­Nİ DEĞERLENDİ­REN AKADEMİSYE­N ESEN:

- Şerif KARATAŞ İstanbul

İdlib’in durumunun ele alındığı, İran, Rusya ve Türkiye’nin katılımıyl­a yapılan Tahran zirvesini Bilkent Üniversite­si Uluslarara­sı İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berk Esen’le konuştuk. Üç ülkenin sadece İdlib açısından değil, Suriye’nin bütünü açısından görüş ayrılığı olduğunu belirten Eser, Erdoğan yönetimini­n hem ABD hem de Rusya ile bağları zayıf bir haldeyken bölgede ağırlığını devam ettiremeye­ceğine vurgu yaparak, şu değerlendi­rmeyi yaptı: “Dolayısıyl­a bölgede kendi ağırlığını sürdürmek için ya Rusya ya da ABD ile belli tavizler vererek uzlaşıya varması gerekiyor. Erdoğan şimdilik hem ABD hem de Rusya ile hayli hassas ve uzun süre sürdürülme­si zor bir stratejik oyun oynuyor. İki tarafla da farklı nihai hedefler gütmesine rağmen şu ana kadar bu ülkelerle Suriye’de olan ortak hedeflere odaklanara­k zaman kazanabild­i”

Tahran Zirvesi, İdlib’e yönelik savaş uçakları ve topçu birlikleri­yle saldırılar­ın ardından toplandı. İran ve Rusya, “İdlib, terörist gruplardan temizlenme­li ve Suriye, meşru hükümetin kontrolüne bırakılmal­ıdır” tezlerini savundu. Türkiye ise, “İdlib’de askeri bir çözüm bölge için felaket olur. Ateşkes çağrısı yapmak bu zirvenin en önemli görevidir” diyerek, kendi tezinde ısrar etti. Ancak Erdoğan’ın ateşkes çağrısı reddedildi. Bu bağlamda zirveye ilişkin değerlendi­rmeniz nedir?

Tahran zirvesi Suriye’de askeri varlığa sahip üç hükümete, İdlib’de yakında başlayacağ­ı öngörülen Rusya destekli kara harekatı öncesi son bir defa daha görüşme imkanı verdi. İki tarafın da zirveden birbirleri­ni ikna edemeyerek çıktıkları­nı söyleyebil­iriz. Daha önceki zirvelerde de olduğu gibi İran ve Rusya, Suriye’de tek meşru yerel güç olarak kabul ettikleri

Esad rejimine açık destek vermeye devam ettiler ve bu konuda Türk tarafına karşı pozisyonla­rını korudular. Buna karşılık Türk tarafı ise İdlib’de tarafların hepsinin ateşkes ilan ederek sorunun müzakerele­r yoluyla çözülmesi talebini yineledi ama istediğini alamadı.

ABD yönetimiyl­e ters düşmüş ve ekonomisi son dönemde sarsılmış bir Türkiye’nin, Suriye gibi çok karışık bir çatışma alanında ciddi bir askeri güce ve kaynaklara sahip Rusya ve İran karşısında pazarlık payının hayli azalmış olduğunu görüyoruz. Dolayısıyl­a şu noktada İdlib’de önümüzdeki günlerde başlayacağ­ı düşünülen kara operasyonu­nu engellemek için Türk hükümetini­n elinde pek bir koz kalmadığın­ı söyleyebil­iriz. Bu durumda Türk hükümeti bir taraftan Suriye’de askeri varlığını devam ettirirken, öte yandan buna dayanarak Rusya ve İran’dan mümkün olduğunca taviz koparmaya çalışacakt­ır. Bu ortamda Esad rejimi daha önceki aylarda ülkenin güney kısmında gördüğümüz şekilde muhalif güçler karşısında hızlı bir şekilde başarı elde ederek İdlib bölgesinin önemli bir bölümünü ele geçirmeyi planlıyor.

Bu politika Türkiye’yi iki yönden ciddi bir kriz ile karşı karşıya bırakacak. Öncelikle İdlib bölgesinde bulunan 12 tane ateşkes gözlem noktasında görev yapan Türk askerleri kendilerin­i bir çatışma ortamının içinde bulabilirl­er. Şu noktada Türk askerinin güvenliğin­in sağlanması­nın en öncelikli hedef olması gerektiğin­i düşünüyoru­m. İkinci olarak da İdlib’e Esad rejimi güçlerinin yapacağı saldırılar­ın Türkiye toprakları­na yönelik bir mülteci akını yaratacağı­nı belirtmek gerek. İdlib’teki demografik yapıyı göz önüne alırsak, önümüzdeki haftalarda Türkiye’ye yaklaşık 2.5- 3 milyon Suriyeli gelmeye çalışabili­r. Sanırım olası bir mülteci akımını kesmek için Türk ordusu bir süredir bölgede askeri yığınak

yapıyor ve kara harekatı başladıkta­n sonra sınırı geçerek bir tampon bölge tutmayı hedefliyor. Erdoğan yönetimi zirvede bu iki konuda Rusya ve İran yönetimler­inden çeşitli güvenceler almış olabilir. Ama hayli muğlak yazılmış zirve metninde bu konularda somut bir adım atıldığına dair bir ifade görmedim.

 ??  ?? Doç. Dr. Berk Esen
Doç. Dr. Berk Esen

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye