HABERİN İÇİNDEN
Cumhurbaşkanı Erdoğan son iki günde iki önemli kararname yayımladı.
Bunlardan birincisi; bir yıl, hatta altı ay önce “Böyle yapacaklar” dense, herhalde vatandaşların büyük bir çoğunluğunun “Yok artık, o kadarını da yapmazlar!” diyecekleri türdendi. Bu kararnameyle Erdoğan, Türkiye Varlık Fonu Yönetim Kurulu Başkanlığına kendisini, Başkan Vekilliğine ise damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı atadı! Üyeliklere ise TOBB Bakanı Hisarcıklıoğlu ile Erdoğan ve Albayrak’ın yakını (arkadaşlık ve akrabalık ilişkisi içindekiler) denilen kişiler atandı.
Varlık Fonu, şu anda 200 milyar dolarlık aktif büyüklüğü ve 40 milyar dolarlık varlık değeriyle; Thy’den ÇAYKUR’’A, Ziraat Bankası ve Halkbank’tan Türk Telekom’a, PTT’YE, BOTAŞ’A kadar en büyük devlet firmalarını bünyesinde toplayan Türkiye’nin en büyük sermaye kuruluşudur. Ve bu devasa sermaye, Sayıştay ve Meclisin denetimi dışındadır. Yönetim kurulu neye karar verirse bu büyük mali imkanlar onların hizmetine sunulacak. Bunu okuyucular, “Cumhurbaşkanı bu büyük fonun imkanlarını kime isterse ona tahsis edecek” diye de anlayabilirler.
VARLIK FONU’NUN İMKANLARI YANDAŞLARA!
Dün sabah yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle de “Türk lirasının değerinin korunması” amaçlanıyor!
Buna göre, döviz üzerinden yapılan menkul, gayrimenkul alım satım ve kiralama sözleşmeleri 30 gün içinde Türk lirasına dönüştürülecek.
Söz konusu kararnamede, “Türkiye’de yerleşik kişilerin”, “İlgili bakanlıkça belirlenen haller dışında, kendi aralarındaki menkul ve gayrimenkul alım satım, taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama, leasing ile iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme bedeli döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayacak...” deniyor.
Ülkenin en büyük firmalarının içinde toplandığı bu büyük fonun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlanması, dahası fonun yönetiminin dost, akraba, yakınlardan oluşturulması; ”tek adam rejimi inşası”, “keyfi yönetim”, “hanedanlık”, “Devletin kuruluşlarını aile şirketine dönüştürme”,...gibi eleştirilerle karşılanabilir. Bu eleştiriler medyada ve muhalefet partileri tarafından da yapılıyor zaten. Ancak gerek Varlık Fonu işçilere yıkılmasını” “Faturayı krizi çıkaranlar ödesin” gerekse “Tl’nin değerini koruma amaçlı” denilen kararnamelerin güncel yanının, ekonominin içine sürüklendiği kriz ve kriz önlemleriyle ilgili olduğu da apaçık.
Şu açık ki, Varlık Fonu’nun doğrudan Erdoğan ve yakın çevresine bağlanması, fonun imkanlarının da Erdoğan’a en yakın sermaye kliğinin hizmetine sunulacağı anlamına geliyor.
Özellikle son yıllarda devlet ihalelerinin bile 5, bilemediniz 10 firma ile sınırlandığı da dikkate alındığında; Varlık Fonu’nun bu firmalar ile iktidara ideolojik yakınlığı olan (örneğin MÜSİAD üyesi) firmalara aktarılması için bir hamle olarak görülmesi yanlış olmaz.
TL’Yİ DEĞİL YANDAŞ SERMAYEYİ KORUMA KARARNAMESİ
Bu elbette ki büyük sermaye ve onlarla bağlantılı KOBİ’LER içinde sert mücadelelere yol açacak bir gelişmedir. Ve krizin etkisi arttıkça bu çatışma da gözle görülür hale gelecektir.
İkincisi ise; “Tl’nin değerinin korunması amaçlı” kararnameyle daha çok Avm’lerde dolar ve avro ile yapılan kira sözleşmelerini ve
*** Her iki kararnameyle hükümet, kendisine yakın sermaye kliğinin krizi fırsata dönüştürme yolunu açarken, iktidarın istikrarı için olmazsa olmaz gördüğü üst orta sınıfın kriz tarafından vurulmasının etkisini de azaltmayı amaçlamaktadır.
Bu önlemlerin, sermayenin çeşitli kesimleri arasındaki kavgayı ne ölçüde etkileyeceği de yakında görülecektir.
Ancak hükümetlerin krizi kimlerin sırtına yıkmak istediğini göstermesi bakımından bu iki kararname ayrıca önemlidir.