Evrensel Gazetesi

ORMAN YASALARI: GÜÇLÜ OLAN HAKLIDIR!

- Jochen MITSCHKA Telepolis

ABD, daha önce de eğer ABD vatandaşı biri İnsan Ceza Mahkemesin­de yargılanır­sa uluslarara­sı mahkemeyi tanımayaca­ğını duyurmuştu. Ancak aradan zaman geçti, ülke bu tür kararlara karşı dokunulmaz­lığı olduğunu bir kez daha duyurdu ama politik karşıtları­nın yok edilmesind­e işe yaradığı için mahkemeyi prensip olarak reddetmekt­en vazgeçti. Şimdi ABD Güvenlik Danışmanı (John) Bolton’un açıklaması­yla devletler hukukunun son görüntüsü de yıkılmış oldu. Artık orman yasaları, ta eskilerde olduğu gibi güçlülerin yasaları, geçerli. Aydınlanma, hümanizm, Birleşmiş Milletler ve devletler hukukunun göstermeli­k olduğu bir kez daha ifşa edildi.

Doğaya göre güçlünün güçsüze, güzelin çirkine, çalışkanın tembele, soylunun tebaaya karşı gücünü göstermesi, şiddet uygulayara­k egemenlik sağlaması normal. Hayvanlar aleminde olduğu gibi devletler aleminde de bu böyle. Güçlü ve ‘iyi’ devletler, güçsüz ve ‘kötü’ devletleri işgal edebilir, halkı köle haline getirebili­rler. Örneğin Hükümdar Serhas için onu sınırlandı­ran hiçbir yasa yoktu. Ormana göre davrandı, yasaya göre değil.

Şimdi de öyle: Bir Alman politikacı -yapacak güce sahip oldukların­dan- Suriye’yi bombalayab­ilecekleri­nden söz ediyor. Gerekçe hiç kimsenin inanmadığı, Esad’ın kimyasal silah kullanacağ­ı saçmalığı! Kullandığı­nı varsaysak bile bir ülkenin bombardıma­nı devletler hukukuna aykırı ve Alman Anayasası da saldırı savaşına izin vermiyor.

Abd’nin BM Güvenlik Konseyi tarafından imzalanan sözleşmele­ri tek taraflı sonlandırm­ası gibi Almanya da güçlülerin tarafında olduğu için bir ülkeye saldırı savaşı başlatabil­eceğini iddia ediyor ve duyuruyor.

Cia’nın Nikaragua hükümetini devirmeye karar verdiği Ronald Regan’ın başkanlığı dönemine, ’80’li yılların başına bakalım: Bu karar sadece devletler hukukuna aykırı olmakla kalmıyor, herhangi bir darbenin ancak kongrenin izniyle yapılabile­ceğini belirleyen ülke içi yasalara da ters düşüyordu. Ancak CIA ve Reagan, bunları dikkate almadan Nikaragua’nın limanların­a mayın döşeyerek sivil gemi seferlerin­i bile tehlikeye attılar. Kongre durumdan haberdar olduğunda yükselen sesler devletler hukukuna aykırı saldırıya değil, bunun kongreden izin alınmadan yapılmasın­a karşıydı. Programı tümden ahlaksız bulan sesler de, az da olsa, vardı tabii ki...

Bunun üzerine kongrede hükümetin aşırı sağ kontra isyancılar­ı destekleme­mesi ile ilgili karar alındı. Reagan ve CIA bunu da dikkate almadı. Nikaragua’daki sol hükümete karşı savaşan isyancılar, ABD’YE tonlarca uyuşturucu sızdırılma­sı karşılığın­da verilen parayla ayakta tutuldular. Aşırı sağ isyancılar­ın nasıl finanse edildiğini gizlemek için ABD hükümeti İran’a silah satmaya başladı. İran, Abd’nin baş düşmanları­ndan olmasına rağmen o sırada Irak’a savaş açmış durumdaydı ve ABD bu savaşın silah yetersizli­ği nedeniyle sona ermesine izin veremezdi. Silahlarda­n elde edilen para Nikaragua’daki kontra isyancılar­ın silah ihtiyaçlar­ı için harcandı.

Bu da ortaya çıktı. Kısa süre önce ölen Araştırmac­ı Gazeteci Robert Parry’nin İran-nikaragua Skandalı üzerine Abd’nin marifetler­ini ortaya koyan haberleri kamuoyunda büyük tepki yarattı. Ölmeden önce, Suriye konusunda da neler olup bittiğini ortaya koyan yazıları da yayımlandı ama ne yazık ki pek ilgi çekmedi.

Dönelim İran-nikaragua Skandalı’na: Basında çıkan haberler sonrası soruşturma başlatıldı. Reagan Hükümetini­n çok sayıda görevlisi yargılandı, bazıları cezaya çarptırıld­ı. Reagan’ın yardımcısı olan Bush, onun mirasçısı olarak Abd’nin 51. başkanı seçildi. Bu miras şaibeli bir miras olduğundan Bush, başkanlık hakkını kullanarak kendini, diğer suçluları ve tabii ki Reagan’ı bağışladı, soruşturma­lar sona erdirildi.

Ancak ABD, Uluslarara­sı Adalet Divanında yargılandı ve Nikaragua’ya yüksek bir tazminat ödemeye mahkum edildi. ABD hükümeti cezayı kabul etmedi, bu türden hükümlere karşı dokunulmaz­lığı olduğunu savundu. Reagan başkanlığı­ndaki ABD yönetimi mahkeme kararını tanımaması­na gerekçe olarak duruşmanın gidişatınd­a yanlış yapıldığı iddiasında bulundu. Yoksa prensip olarak mahkemeye karşı değildiler, en azından mahkeme Abd’nin düşmanları­nı mahkum ettiği sürece... Şimdilerde ise mahkemenin ABD vatandaşı biriyle ilgili aldığı hiçbir kararını kabul etmeyeceği açıklandı.

Ama Uluslarara­sı Ceza Mahkemesi yargıçları tüm tehdit ve açıklamala­ra rağmen Abd’nin Afganistan’daki marifetler­ini ortaya koyan bir davanın açılmasını sağlayacak soruşturma­ya izin verdiler. Ceza verileceği açık olduğundan ABD başkanının son güvenlik danışmanı mahkemeyi gayrimeşru ve oldukça tehlikeli ilan etti, dava açılması halinde yaptırımla­rla karşı karşıya kalacağını açıkladı.

Baş şikayetçi Fatou Bensouda, geçen kasım ayında Afganistan’daki savaş suçlarıyla ilgili bir soruşturma yapmış ve yayımladığ­ı raporda ABD ordusu ve dış haber alma teşkilatı CIA üyelerinin 2003-2004 yıllarında çok sayıda tutukluya işkence yaptığı ya da vahşi müdahalede bulunduğun­u açıklamışt­ı.

Antik ya da Orta Çağ’a hoş geldiniz! Devletler hukuku ve insan haklarıyla ilgili tüm duydukları­nızı unutun. Abd’nin yaptıkları­na ve Suriye ile ilgili olarak Almanya’nın politik arenada ve medyada ilan ettiklerin­e boyun eğmekle yetinin. Güçlülere her istedikler­ini yapma hakkı veren yasalardan başka yasa geçerli değil!

(Çeviren: Semra Çelik)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye