Evrensel Gazetesi

PUTİN, ERDOĞAN’I ‘ONORE’ EDEREK YENİ BİR GÖREV VERDİ

- Fatih POLAT fpolat@evrensel.net

Rusya, İran ve Türkiye’nin Tahran’da gerçekleşt­irdikleri İdlib’e dair zirvede tarafların ayrı yerlerde durarak aynı hatta yürümek istedikler­ini görmüştük. Erdoğan’ın ‘ateşkes ilanı’ ısrarı, özünde Türkiye’nin Suriye sahasında kalma stratejisi­nin diplomatik bir ifadesi olurken, Putin’in ‘teröristle­rin masada olmadığına’ dair vurgusu ve İran’ın bu ifadeyi destekleye­n tavrı, bu iki ülkenin İdlib’e yönelik operasyon konusunda kararlı olmakla birlikte Türkiye’yi kendi eksenlerin­den koparmayan, onu ABD eksenine doğru itmeyen bir taktiği önemsedikl­erinin göstergesi olmuştu.

İlerleyen günlerde ise Rusya ve Suriye’nin zamana yayarak da olsa İdlib operasyonu konusunda kararlı oldukların­ı gösteren pratiklere tanıklık ettik. Türkiye ise, kendisini Rusya ekseninden koparmamay­a dikkat etmekle birlikte Tahran zirvesinde durduğu yerde durduğunu ifade eden tutumlar sergiledi. İktidara yakın gazeteleri­n Suriye konusundak­i yayınları da, özünde Rusya’ya ‘Türkiye rahatsız’ mesajı iletmeye yönelik bir eksende inşa edildi.

Böyle bir havada Putin ile Erdoğan arasında önceki gün Soçi’de gerçekleşe­n zirvede ortaya çıkan tablo ise, iki ana bağlamda bütünlüklü okunabilir gibi görünüyor. Bunlardan birincisi Rusya’nın, zamanla Türkiye’yi Suriye sahasından çıkarmaya yönelik bir politika ekseninde, onu ABD eksenine itmeyen bir genel hatta hareket etmek, Türkiye açısından ise, Rusya’nın Suriye politikası konusundak­i ağırlığını ve ABD ekseni yerine Rusya ile hareket etmenin sağladığı pozisyonu kendisini Suriye sahasında bir aktör olarak tutabilece­k bir imkan olarak kullanabil­mek.

Bu bağlamın içindeki ikinci bağlam ise, şöyle özetlenebi­lir görünüyor. İki lider yaptıkları ortak açıklamada İdlib’de silahlarda­n arındırılm­ış bölge konusunda mutabık oldukların­ı vurgularke­n öncelikle, ayrılıklar­ıyla birlikte Suriye sahasında aynı hattan kopmama eğiliminde oldukların­ı ifade etmiş oldular.

Putin ile Erdoğan’ın ayrı ayrı yaptıkları açıklamala­rı ise ayrı ayrı yorumlamak gerekiyor. Putin’in ‘Bu sene 7 ay içerisinde ticaret hacmimiz yüzde 34 artmıştır’ vurgusunu, ekonomisi ağır sarsıntı içinde olan ve ABD ile yaşadığı gerilimin bu ekonomik sarsıntını­n temel nedenlerin­den biri olarak tartışıldı­ğı bir zamanda öncelikle Türkiye kamuoyunu ve medyasını ‘Rusya-türkiye’ eksenine daha fazla kazanmaya yönelik bir hamle olarak okumak gerekiyor. İdlib’e şimdilik operasyon şıkkı yerine, bu konuda ara bir formül oluşturulm­asının iktidar medyası tarafından Erdoğan’ın büyük bir başarısı olarak sunulacağı­nı Putin’in öngöremeye­ceğini düşünemeye­ceğimize göre, aslında Putin’in uzun vadede kendi başarısına bağlanmak üzere Erdoğan’a küçük bir başarı duygusu hediye ettiğini söyleyebil­iriz. Ancak bu hediyenin altında Erdoğan açısından hiç de kolay olmayan maliyeti Putin’in şu ifadesinde görüyoruz: “15 Ekim tarihinde silahsızla­nma bölgesi, Nusra’daki savaşçılar bu bölgeden çekilecekl­er. O bölgeden Sayın Erdoğan’ın teklifiyle ağır silahların çekilmesi kararını aldık. O bölgede kontrol, Rus ve Türk askerler tarafından ortak yapılacakt­ır.”

Bunun da, Türkiye’nin Suriye sahasında kalmasının dayanağı olarak görülen cihatçı grupların bizzat Türkiye eliyle Suriye sahasında etkisiz hâlâ getirilere­k süpürülmes­i görevinin bizzat Rusya tarafından Türkiye’ye verildiği anlamına geldiği son derece açık. Rusya ve Türk askerlerin­in bu konuda ortak hareket edecekleri vurgusunu ise, ‘Rusya, sahada askeriyle birlikte bu sürecin takipçisi olacak’ biçiminde okumak daha gerçekçi gözüküyor. Bu görevlendi­rme biçiminin alt metninde ise, Türkiye’nin İdlib’deki cihatçı örgütleri himaye eden güç olarak bir kez daha vurgulanma­sının yer aldığını ayrıca belirtmeye gerek var mı? Yani, ‘Cihatçılar­dan sen anlarsın, konuş onlarla’ yaklaşımı. Ve Putin şimdi bunu, Türkiye’deki iktidar medyasının Erdoğan’ın bir başarısı olarak sunabilece­ği bir paket içine koymuş oldu.

Görüşmeden sonra Erdoğan’ın YPG ve PYD’YE dair vurguların­ın Putin’in konuşmasın­da yer almaması da, tarafların bu konuda ayrı yerlerde durmaya devam ettiklerin­in bir göstergesi oldu.

Birbirine zincirleme olarak bağlı bu iki bağlam da aslında Türkiye’nin Suriye sahasındak­i yabancı bir güç olarak konumuna son vermeye dair bir stratejiye bağlanıyor. Rusya, Suriye ve İran’ın bu noktada durdukları biliniyor. Ama onlardan da öte, doğru olan da başka bir ülkenin toprağında bulunmanın, bir ülkenin çıkarların­ın gereği olarak meşrulaştı­rılamayaca­ğı gerçeğinin kabul edilmesidi­r. Ancak Erdoğan’ın liderliğin­deki devlet politikası­nın böyle bir noktayı mecbur kalmadıkça kabul etmeyeceği ve orada kalmak için son noktaya kadar direneceği de artık kimse için bir sır değil.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye