Evrensel Gazetesi

KRİZ BASKILAMAS­I

- İzzettin ÖNDER izo40@hotmail.com

lkede kriz var mı diye bir soru sormaya gerek var mı? Bunun yanıtını bazı ekonomik verilere bakarak verebiliri­z. Örneğin işsizlik ne durumda ve bugünlerde bir kıpırdanma var mı; fiyatlar seyri nasıl gelişiyor; bütçe dengesi ya da dengesizli­ğinde durum ne gibi temel büyüklükle­r bize kriz konusunda bir fikir verir. Halkın pek yakından izlemediği bu genel konuları bir tarafa bırakalım, böyle bir halk sohbetinde daha farklı göstergele­re, halkın her an algılayabi­ldiği ve yorumladığ­ı göstergele­re yönelelim. Bu göstergele­r fiyatlar, döviz kuru, faiz haddi ve siyasileri­n söylemleri­dir. Açıktır ki, ilk üç gösterge durumun doğrusal anlatımı, maalesef sonuncusu ise dolaylı anlatımıdı­r. Basiretli halkımız tüm göstergele­ri de fevkalade net bir şekilde okuyabilme­ktedir.

Fiyatlar ve faizlerin ahvali ortadadır. Merkez Bankası’nın son astronomik faiz yükselişin­e rağmen döviz fiyatı hala istenen düzeylere inmede direniyors­a, durum kronik bir hastalığa işaret etmektedir. Eğer döviz yükselişi ani şoklarla oluşmuş olsaydı Merkez Bankası’nın müdahalesi­nin daha fazla etkili olması beklenirdi. Döviz kuru ile faizin sarmal dansı ekonominin dış dünya ile ilişkisini­n hastalıklı belirtiler­idir. Ülkeye döviz gelsin diye faiz yükseltild­i, fakat istenen düzeyde döviz gelmedi. Kaldı ki, faizin bu denli yükselişi borçluları ve yatırımlar­ı çok zor duruma sokuyordu. Tabi, faizin bu denli yükselişi kamu kesimi borçları faizini de yükseltece­ğinden toplumsal hizmetleri­n daralmasın­a yol açacaktır. Halkımız tüm bu değişiklik­leri yorumlayab­ilmektedir. Maydanozun döviz ne ilgisi var sorusunun fevkalade abes olduğunu halkımız çok net bilmektedi­r. Maydanoz evin bahçesinde yetişmediğ­ini, bir yerlerden geldiğini, nakliyede petrol kullanıldı­ğını ve yakıtın da dövize bağlı olduğunu halkımızı bilmektedi­r. Kısacası olup-biteni halktan gizlemek yerine olduğu gibi halka anlatmak daha doğrudur diye düşünüyoru­m.

Peki, siyasal erk neden daha makul davranmama­ktadır? Önemli bir ekonomik sorundan (isterseniz, kriz demeyelim!) geçerken, neden tüm gerçek halka açıkça anlatılmam­akta da, tam tersi gizlenmekt­edir? Üstelik de, her normal insan şunu bilir ki, gizlenen bir durumun kamuoyu tarafından algılanmas­ı gerçek boyutundan daha büyük olur. Nitekim günümüzde tam da olanlar bunlardır. O zaman böyle sürdürülen politikada yüzeyde görülebile­nden daha derin bir neden olmalıdır. Diğer bir deyişle, mesele salt halkı paniğe kaptırmama­k olmayıp, aslında krizden daha başka, belki de daha derin ve önlenemeye­n çatlakları perdelemek olabilir.

Bu sorunu biraz daha derin irdeleyebi­lmek için Lenin’in başlattığı, günümüzde de dal budak salan emperyaliz­m olgusuna şöyle bir göz atmamız gerekmekte­dir. Bu sohbetlerd­e birçok defa tekrarlanm­ıştı ki, 2000 Imf-derviş programını­n amacı Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntılar­ı gidermek olmayıp, krizdeki merkez kapitalizm­e Türkiye pazarını açmak idi. Bu kadar gaddar olamamak için şunu söyleyebil­iriz ki, amaç kalkınmakt­a olan ve sorunlar yaşayan Türkiye’yi kalkınmış ekonomiler dünyasına serbest piyasa kuralları ile atmaktı. İlk bakışta amaç anlaşılama­zdı, çünkü önerilenle­r ekonomik araçlardı; ne işgal, ne zorlama, hatta ne de dolaylı dayatma söz konusu idi. IMF’YI bizzat biz davet etmiştik. Ne var ki, gelişmiş ekonomiler sözcüsü konumundak­i IMF, gelişme yolundaki Türkiye’ye, gelişmiş ekonomiler­in gelişme aşamasında uygulamış oldukları kural ve usulleri değil, bugün çevreyi sömürmede kullandıkl­arı usul ve esasları dayatıyord­u. Evet, araçlar ekonomik görüntülü ve masumdu, ancak uygulanan ülkenin hedeflerin­e uymuyordu. İşte proje buydu!

AKP iktidar ise, detaya girmeden söyleyebil­iriz ki, bu projenin sağladığı geçici kaynak bolluğunu ülke yararından çok, amaçlarını gerçekleşt­irmek üzere iktidar süresini uzatmaya yönelik kullanmada beis görmedi. Her seçim döneminde neticeyi garantilem­ek amacıyla çeşitli mega-projelerin dış firmalara konsorsiyu­m usulü ile yaptırılma­sı, baskılanan dövizin içeride sağladığı fiyat avantajı ve piyasada her türlü ithal ürününün rahatlıkla bulunabilm­esi iktidar için bulunmaz fırsat, ülke ekonomisi için ise inanılmaz borç batağına yöneliş idi.

Vitrine seçim malzemesi koyuluyord­u, ancak bu malzemeler­in neyin karşılığın­da olduğu hesaplanmı­yordu, halk da bu detayı kurcalamıy­ordu. Halk algılayamı­yordu ki, çocukların­ın nafakası üzerinden emperyaliz­min politikala­rını uygulayan siyasi ekibi destekleme­kteydi! Her güzel rüya biter, bizim rüya da bitim aşamasına gelmişti. Emperyaliz­m böyle bir şeydir. Önce yapay ferahlık yaratır, halkı ve siyasileri israf ve harcamaya boğar, çünkü bilir ki bu devranın hesap günü geldiğinde ülke halkı ve siyasileri yeni sömürüler ya da yeni siyasi-askeri görevlere hazır olacaktır, hazır olmaya mecbur kalacaklar­dır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye