‘Fiyat ayarlaması’ demeye zorlanmak!
TEKZİP METNİNİN ANLATTIĞI:
Bugün sayfamızda yayınlamak zorunda kaldığımız tekzip metni bazı gerçekleri hatırlatmayı zorunlu kılıyor. Şuradan başlayalım: Kavramların hayattaki karşılıkları, toplumdaki statüye ve sınıfsal konumlanışa göre değişir.
Misal hükümet için ‘fiyat ayarlaması’ olan şeyin adı esnaf için zamdır.
‘Dar ve sabit gelirli’ diye adlandırılan emekçiler için ise bambaşka anlamlar taşır. Hükümetin ‘fiyat ayarlaması’ yaptığı şey emekçinin zorunlu tükettiği bir ürün ise işte o zaman o ayarlama emekçi için gelir kaybıdır.
Peki böyle bir durumda, ‘hükümet geliri artmayan emekçinin bütçesini tırpanladı’ demek meseleyi çarpıtmak mıdır? Yoksa o ayarlamanın emekçi için ne anlama geldiğini doğrudan söylemek midir?
Peki meseleyi doğrudan söyleyene, ‘ayarlama’ demedi diye suçlu muamelesi yapılabilir mi?
Suçlu muamelesi yapmak egemenlerin, hükümetin, sermayenin dili ile konuşmaya zorlamak değil midir?
Daha da kötüsü, ‘Emekçinin cebine uzanan eli’ gizlemeye dönük suç ortaklığına davet değil midir?
Gazetemiz Evrensel’in suç ortaklığına davete kapalı olduğu herkesin malumu!
Evrensel’in varlık amacı, ‘suç ortağı’ olmaya razı onlarca gazetenin karşısında emekçilerin sesi olmaktır. Gel gör ki... Tam da bunu yaptığımız bir haber dolayısıyla suçlu ilan edildik.
Orta vadeli program açıklanmadan önce Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, yaptığı açıklama ile yeni dönemdeki ekonomi politikalarının sac ayaklarını şöyle özetlemişti: Bütçe disiplini, tek haneli enflasyon ve yapısal reformlara öncelik.
Sonuçta egemen iktisat dilinin bu gözde kavramları, piyasalar için başka emekçilerin bambaşka anlamlar taşır.
Nitekim, dönemin Ekonomiden Sorumlu
Devlet Bakanı Kemal Derviş 2001 haziranında hazırladığı programı şu cümlelerle duyurmuştu: İlk etapta temel amaç, kamunun artan borç yükünün döndürülebilmesi. Bunun için Maliye politikasında temel hedef kamu kesimindeki faiz dışı fazlanın artırılması olarak ortaya çıkıyor. Bu hedefe faiz dışı harcamaların kısılması ve bazı gelir artırıcı önlemlerle ulaşılması düşünülüyor”.
Programa iktisadın dilinden, ‘harcamaların kısılması’ olarak dökülen cümlenin hayattaki karşılığı kamu emekçilerinin maaşlarının bastırılması oldu.
‘Gelir artıcı önlem’ ise özelleştirme ile kamu kaynaklarının yağmalanması, vatandaşın vergi yükünün artırılması oldu.
O süslü laflarla anlatılan programının sonu bir daha tek hanelere düşmeyen işsizlik oranı ve hiç azalmayan yüzde 15’lik mutlak yoksulluk oldu.
Sonucun böyle olacağını o gün söyledik. Kimse de ‘tekzip’ girin demedi.
AÇIKLANAN PROGRAM GAZETEMİZİ DOĞRULADI?
Şimdi ise Bakan Albayrak’ın program öncesi açıklamasına, “Albayrak işçilere saldırı programının sinyalini verdi” başlığını attığımız için tekzip girmek zorunda bırakıldık. ‘Türk Tipi Başkanlık döneminin farkı’ denilip geçilemeyecek bir durum var ortada. Zira tekzip yalan ve yanlış haberlerde söz konusu olabilir. Oysa ortada ‘Yalan değil suç ortaklığının reddi’ var. Bakan Albayrak’ın, ‘yapısal reform’, ‘bütçe dengelenmesi’ gibi kavramları kullanmasını, bu kavramların sonuçlarının, ‘düşük ücret, ‘kuralsız ve ağır çalışma’, ‘işsizlik’ gibi faturalar olduğunu, onlarca yıl boyunca, acı bir şekilde deneyimlemiş işçi ve emekçilerin hayra yorması imkansız! Program henüz netleşmediği ve açıklama program açıklanmadan yapıldığı için haberimiz ‘sinyal’ başlığını taşıyordu. Sağlaması da program açıklanınca yapılacak, sinyali doğru alıp almadığımız açığa çıkacaktı. Nitekim program açıklandı. Ve gördük ki, kıdem tazminatından esnek çalışmaya bir dizi emeğe yönelik ağır fatura var. Onlarca yıllık işçi sınıfı deneyimine ve gazetecilik tecrübemize dayanarak yaptığımız öngörümüz haklı çıktı. Oysa sağlamayı, haklı haksızı beklemeyen ve yayınlanmasına karar verilen tekzip metni diyor ki; “Bu taraflı, isabetsiz, dayanaksız ve aslına aykırı değerlendirmeyi sunarak...” Oysa sonuç denildiğinin aksine tam isabet! Tekzip metni diyor ki, ‘Başlıkta kullanılan ifade oldukça kışkırtıcı ve tehlikelidir.” Sadece egemen dilin gerçeği örten perdesi için tehlikeli! Nitekim o perde, sinyal olmaktan çıkıp yüksek işsizlik ve ağır yoksulluk itirafına dönüşen program ile çoktan yırtıldı. Tekzip metni diyor ki, “Bakanın ifadeleri adeta şiddet içeren bir talimat olarak yansıtarak gazete çok tehlikeli bir algı oyununa imza atmıştır.” Burada ‘saldırı’ kavramını kullanmanın, işçilerin kazanımlarını budamak anlamına gelen bir mecaz olduğunu, soyutlama yapmaya yeni başlamış çocuk bile anlar.
Tekzip metni diyor ki, “Müvekkilim üzerinden T.C. Hükümeti’nin de doğrudan hedef alındığı...”
Oysa haberde hükümetin açıkladığı programın hedef alındığı gün gibi açık.
KARANLIK ODAK MESELESİ!
“Karanlık odaklara karşı mücadelesini tüm kararlılığıyla sürdürecek, asılsız haber yapmayı kendine düstur edinmiş olan Evrensel Gazetesi...”
Metindeki bu ifade, okurlarının aynı zamanda muhabiri olduğu, hayatın kendisini haber yapan bir gazete olarak takdir kazanmış Evrensel’in üzerine yapışacak bir ifade değil. Kanıtı için basın davaları arşivine bakmak yeterli. Alnımız ak! Burada mesele işçilerin, emekçilerin hak arama eylemlerine ‘karanlık odak’ muamelesi yapılırken, Evrensel’in de bu kapsamda değerlendirmeye tabi tutulması.
Kararı veren mahkeme, açık bir iftira olan, ‘Yalanı düstur edinmiş’ cümlesini metinden çıkartmayabilir.
Mahkeme, haberimizde görüşüne başvurulan, bilimin egemenlerin değil toplumun geniş kesimleri için cevap üreten birikimine dayanarak açıklama yapan doçent için ‘sözde’ kavramının kullanılmasına, ‘Avukat bey hangi hakla bir akademisyenin yetkinliğini ölçüyorsunuz’ diye sormayabilir.
Bunlar da adaletin garabeti olarak kalabilir.
Lakin biz, emekçiler karşısında suç ortaklığı yapmayız, egemenlerin dilini kullanmayız. Aksi olacaksa varlığımıza gerek yok.
Biliyoruz ki daha dün, Urfa’da işsiz olduğu için kendini ateşe veren gencin, Taksim Meydanı’nda yapımı süren cami inşaatında intihar girişiminde bulan işsiz kalmış gencin gerçeği gizleyen perdenin yırtılmasına ihtiyacı var.
Zira kurtuluş gerçeğin üzerinden gelecek!
Editörden