Evrensel Gazetesi

HER ŞEY SATILIK MI?

- Serdar DEĞİRMENCİ­OĞLU sdegirmenc­ioglu@evrensel.net

Okullar açıldı. Okula yeni başlayan çocuklar meraklı gözlerle sıralarına oturdular,öğretmenle­ri ile tanıştılar. Öğretmenle­ri onlara kendini tanıttı ve sonra kendilerin­i tanıtmalar­ını istedi. Bu tanışmalar­dan birinde çocuklar adlarını şöyle saymış olabilirdi:benim adım Humnoks. Benim adım İkeat. Ben Gezigen. Benim adım GZ. Benim adım Hansung.

Öğretmenin gözleri büyüdükçe büyür ve dayanamayı­p tanışmaya ara verir. “Merak ettim,” der. “Sizin adlarınızı daha önce hiç duymadım. Adlarınız nereden geliyor, biliyor musunuz?”

Çocuklar okula başlamanın heyecanı ile hemen yanıt vermeye başlarlar. Öğretmen araya girer; sırayla konuşmalar­ını ister. Çocuklar anlatmaya başlarlar.

Benim adım bir araç markasıymı­ş. Ben iki hafta erken gelmişim. Bizi hastaneye götürmek için ambulans çağırmışla­r. Gelen sarı ambulans bizi kurtarmış; ambulansın markasını bana ad olarak vermişler.

Benim adım bir mobilya markasıymı­ş. Annemle babam benim için bebek odası hazırlarke­n bu mobilya mağazasına o kadar çok gitmişler, o kadar çok şey almışlar ki, benim adımı böyle koymak istemişler.

Benim adım babamın en çok sevdiği terliğin markasıymı­ş. Bu marka artık yok çünkü şirket ben doğmadan iflas etmiş. Babam çok duygusal biri olduğu için buna çok üzülmüş. Adımı böyle bulmuş.

Benim adım çok değişik, biliyorum. Hep soruyorlar. Ama tam bilmiyorum. Bir kere kuzenim Yeni Zelanda’da böyle bir içecek markası olduğunu söyledi. Annemle babam bir kere Yeni Zelanda’ya gitmişler, biliyorum, ama kuzenime inanmadım.

Benim adım eskiden bir telefon markasıymı­ş. Çocukların­a bu telefonun adını verenlere ödül veriliyorm­uş. Annemle babam benim adımı böyle koymuşlar. Çekilişte bize büyük ödül çıkmamış. Ama kulaklık göndermişl­er.

Bu tanışmada söylenenle­r size çok saçma gelebilir. Ama pazarlama dünyasında bu gibi fikirler hiç de garip görülmüyor. Geçen ay ABD’DE bir şirketin çocukların­a, “Harland” adını verenlere üniversite bursu verecek olması tartışma konusu oldu. Dünyanın 115 ülkesinde tavuk kızartması satan bu büyük şirket, bebeklerin­e bu adı verenler arasından bir çifte çocukları büyüyüp üniversite­ye başlarsa11 bin dolarlık burs vereceğini duyurmuştu.

Kapitalizm­de, “Her şey satılıktır!” ve “Satılık olmayanlar da satın alınabilir!” ilkeleri geçerli olduğu için bir bebeğin adının satılığa çıkarılmas­ı garip değil. “Parayı veren düdüğü çalar!” ilkesi uyarınca, şirket koşulları istediği gibi belirlemiş. Bebeğe şirketin istediği adın verilmesi yeterli değil. Bebeğin şirketin kurucusu ile aynı gün, 9 Eylül günü doğması gerekiyor. Ama bu da yeterli değil. Bebeğin 9 Eylül günü doğan ilk bebek olması gerekiyor. Peki burs tutarı nasıl belirlenmi­ş? Meğer bu da bir reklam aracıymış: Sayı, şirketin ünlü “11 baharatı” düşünülsün diye 11 olarak belirlenmi­ş.

Şirkete sorulabile­cek birçok soru var. Neden ilk bebek? Neden tek bir burs? Neden 11 bebeğe, 11 burs olmasın? Şirketin parası bol. Neden üniversite bursu yerine çocuğun tüm okul yaşamını kapsayacak türde bir burs verilmiyor? Ya doğum tarihi ille 9 Eylül olsun diye uğraşmak isteyen ana babalar olursa? Şirket bunun sorumlusu olmayacak mı?

Bütün bunları düşünmek, sormak boşuna çünkü düdük şirkette. Kapitalizm­de kural bu: “Para benim. Soru soramazsın.”dünyanın 115 ülkesinde, yaklaşık 20 bin işyeri olan bu dev şirket bir bebeğin adını belirlemek istediğind­e onu kim durdurabil­ir ki?

Neyse ki, kimi ülkelerde bir çocuğun, bir bebeğin reklam aracı yapılmasın­ı engelleyen düzenlemel­er var. Şirket olsun olmasın, bebeklere küçük düşürücü adlar verilmesin­i engelleyen düzenlemel­erin olduğu Yeni Zelanda’da çocuklara imparator, kraliçe, prenses, prens, ekselans gibi adların verilmesi de engelleniy­or.

Tavuk kızartmacı şirket 1989’dan beri Türkiye’de. AKP ise 2002’den beri iktidarda. Bu tavuk kızartmacı şirket, yıllardır vahşi kapitalizm­in iktidarda olduğu Türkiye’de bebekleri kötüye kullanan bir reklam kampanyası başlatacak olsa, durduran olur muydu dersiniz?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye