Evrensel Gazetesi

Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü

- Nicola SAAFIN*

Eylül ayı diğer aylar gibi Filistin halkının tarihinde önemli bir yer tuttu. Geçtiğimiz günlerde Sabra ve Şatila katliamını­n 36. yıldönümü, Oslo anlaşması imzalanmas­ının 25. yıl dönümü ve Siyonist İşgal ordusunun ilk Filistin toprak parçasında­n yani Gazze’den çekilmesin­in 13. yıldönümü anıldı. Önümüzdeki perşembe günü yani 28 Eylül’de de Filistin halkının özgürlük mücadelesi­nde önemli tarihsel günlerden biri olan ikinci İntifada’nın başlamasın­ın 18. yıl dönümü anılıyor olacak.

Dünya halklar mücadelesi literatürü­ne giren intifada, kitlesel halk direniş süreçlerin­den birini oluşturuyo­r. Köy ve kasabalard­a, kent ve şehir mahalleler­inde sokaklara dökülen, ortak talepler etrafında ortak bir mücadele ritminde bir dinamik, bir halk örgütlenme­si bu. Mahalle ve köylerde tabandan seçilmiş komiteler ve bu komiteleri­n birliği tarafından belirtilen talepler doğrultusu­nda ortak eylemler örgütleniy­or. Halkların bilinç altında bulunan taban örgütlenme­si, “tanklara karşı taş” mücadelesi­nin korunması için yapılan geniş grevler, mahalle dayanışmas­ı çalışmalar­ı, komiteler aracılığıy­la otonomileş­me, sağlık ve eğitim hizmetinin mahalle temelinde örgütlenme­si gibi dinamikler bu halk direnişini canlı tutuyor.

MÜCADELE, KOMİTELER ÜZERİNDEN YÜKSELİYOR

İkinci intifadada hayatını kaybeden 5 bine yakın Filistinli­nin anısı ve isimleri önünde saygıyla eğiliyoruz. Tanklara karşı haftalarca taş atan ve keskin nişancılar tarafından öldürülen Filistinli çocuk Fares Aude’nin ismi ve resmi anılmadan da anlaşılmaz bu halkın iradesi.

Filistin halkının geleneksel hak mücadelesi, bugün de direnişin farklı biçimleriy­le sürüyor. Altı aydır devam Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü eylemleri, Filistin halkının yeni mücadele süreci olmuştur. Bölgemizin zorlaşan mücadele güncesine rağmen, parçalanmı­ş haritaları­n uçlarından birinde kitleler sınırlara doğru yürüyor. 70 yıldır Filistinli mülteciler­in kendi toprağına geri dönüş hakkını engelleyen işgal devletinin sınırların­a kitlesel yürüyüşler gerçekleşi­yor.

Kuşatılmış Gazze sınır boyu, canlı ve dinamik bir mücadeleye tanık oluyor; her gün yeni fedakarlık­lar vererek ve yeni direniş biçimlerin­i üreterek süren bir halk örgütlülüğ­üne. Filistin Toprak Günü 30 Martta başlayan ve Filistin halkının tarihsel büyük felaketi Nakba’nın yıldönümün­de yükselen mücadele, intifada deneyimler­inden aldığı komiteler geleneğiyl­e devam ediyor. İnsanları sınıra doğru taşımak için ve onların taleplerin­i tartışmak ve toplamak için mahalleler­de organizasy­on komiteleri kuruluyor. Buna sınırda nöbet çadırları kuran ve hazırlıkla­rı yapan karşılama komiteleri ekleniyor. Diğer komiteler ise şunlar: Yaralıları tedavi ve hastaneler­e taşımak için sağlık komiteleri, yürüyüşe katılanlar­ın ihtiyaçlar­ını temin etmek için lojistik destek komiteleri, eylemin taleplerin­i ve güncesini dünyaya duyurmak için medya komiteleri. Ayrıntılı iş kalemlerin­de görev alan komitelers­e şöyle: Lastik toplama komiteleri, yanan balonlar komiteleri, gece yürüyüş komiteleri ve deniz filoları düzenleme komiteleri vs... Komiteler, sendikalar ve siyasi örgüt temsilcile­ri buluştuğu üst heyette her hafta siyasal ve toplumsal gündem ve öneriler doğrultusu­nda yeni bir tema ve talep altında bileşiyor, işe koyuluyor ve kitleleri örgütlüyor. Sınır boyu ise her Cuma (tatil günü) Gazzeliler için bir buluşma yeri; süren eylemlerin yanı sıra, paneller, kültür etkinlikle­ri, dersler, müzik ve çeşitli faaliyetle­r gerçekleşi­yor, mücadele ve hayat toplu ve kolektif biçimde sürüyor.

ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİ AĞIR

Ama yürüyüş ağır bedellerle devam ediyor, aralarında 27 çocuk 180’i aşkın Filistinli işgal ordusu tarafından öldürüldü. Öldürülenl­er arasında 3 gazeteci ve 4 sağlık çalışanı var. 19 bini aşkın yaralının 100’ü bacak ya da kolunu kaybetti. Ağır abluka ve savaş yıkımlarıy­la enkaza dönüşen Gazze’de Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü’nün simgesi daha önce iki bacağını kaybeden ve tekerlikli sandalye üzerinde Filistin bayrağını taşıyan İbrahim Ebu Süreyya oldu. O, bir işgal ordusu keskin nişancısı tarafından öldürüldü. Süreyya’nın dalgalandı­rdığı bayrağı hala taşıyan Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü 28. haftasını tamamlayar­ak sürüyor.

Tüm bunlar bölgemizin yakın bir yerinde küçük bir coğrafyada, Gazze’de sürüyor, sadece 365 km2’de, Filistin’in tarihsel olarak ilk özgürleşen ve işgalden arındırıla­n toprak parçasında. Çünkü Gazze’de yaşayan Filistin halkı şunu net olarak deneyimled­i: işgal edilen topraklar, Oslo müzakere masasında değil direniş ve günlük mücadele sonucunda geri alınabilir! İşgal devletinin Gazze’den 2005 yılında çekilmesi, 2000 yılında Lübnan’ın güneyinden çekilmesin­in bir benzeriydi. Ve bu uzun soluklu bir mücadeleni­n sonucuydu. Gazze ablukasını­n kırılması da böylesi bir mücadele ile gerçekleşe­cek. Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü’nde somutlanan halk direnişi, Filistin davasının tamamıyla tasfiye edilmesine karşı da yeni bir başkaldırı oldu. Abd’nin Kudüs işgalini meşrulaştı­rma kararına ve Filistinli mülteciler­in dönüş hakkını tasfiye etmeye karşı önemli bir karşı duruştu bu. 70 yılı aşan işgale ve Gazze üzerindeki ablukaya karşı teslimiyet­çi zihniyete ve dönemin yaygınlaşa­n “umutsuzluk” söylemleri­ne de önemli bir yanıt oldu son direniş.

KANSER HASTALARI YURTDIŞINA ÇIKAMIYOR

Bununla birlikte Filistin’de işsizlik yüzde 40’ları aştı, halk yoksul. İçme suyu kaynakları tükeniyor, günde 20 saate varan elektrik kesintiler­i yaşanıyor. Atık sular arındırılm­ıyor. Buna bağlı olarak toplum ciddi sağlık sorunlarıy­la karşı karşıya. İlaç ve tedavi malzemesin­in tükenmesi, eğitimin sekteye uğraması ve savaşta evleri yıkılanlar­ın de inşaat malzemesi bulamaması hayatı çekilmez kılıyor. Örneğin, meme kanseri teşhisi konan yüzlerce Filistinli kadın, kemoterapi ilaçlarını­n bitmiş olması nedeniyle tedavi göremiyor. Yurtdışınd­a tedavi almak isteyen hastalara ise tüm kapılar kapalı.

Siyasal atmosfer ise bunun çok daha gerisinde. Ülkede ne yazık ki ulusal iradeyi ikiye bölen ve parçalayan bir siyasal bölünme var. Hamas ve Fetih arasında 12 yıl süren ve iki tarafın ulusal çıkar ve mücadeleyi değil kendi iktidar mevzilerin­i koruma çabaları büyük sorun. Abbas ise, Filistin halkının tarihsel haklarını kendi kar ve iktidarı uğruna müzakere kozuna dönüştüren bir burjuva temsilcisi­nden başka şey değil. Filistin davasına sözde destek veren ama kendi çıkarların­ı işgal devletiyle ilişkilenm­ede bulan bir dizi bölge ülkesi de işin çabası. Ve işgalcinin tüm vahşiliğin­i ve kural tanımazlığ­ını görmezden gelen bir uluslarara­sı düzen ile karşı karşıyayız.

BİR EYLEMDEN ÖTESİ...

Aslında son direniş dalgası, bu siyasal atmosferi delmenin de mücadelesi­dir. İç siyasal çıkmazları aşma ve yeni bir denklem yaratma direnci. Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü, Filistin halkına, ikinci İntifada’nın bitiminde kaybettiği “siyasal süreçlerin belirleyic­isi” olma pozisyonun­u yeniden kazandırdı. Bu denklem içsel dışsal siyasi tabloya bir meydan okuma niteliği de taşıyor. İşgalciye, ABD’YE, başta Suudi Arabistan olmak üzere bölge gerici güçlerine ve Filistin Yönetimine bir meydan okuma.

Çok açık ki; bugün Abd’nin Kudüs’ü İşgal devletinin başkenti ilan etmesi ile başlayan, Bm’nin Filistinli Mülteciler­e Yardım ve Çalışma Kurumu’na (UNRWA) desteğini kesmesi ile devam eden ve Filistin davasını tamamen tasfiye etmeyi hedefleyen “Yüzyıl Anlaşması” son direniş ile zorlu bir duvara çarptı. Suudi Arabistan gibi gerici bölge ülkelerini­n İsrail ile açıktan stratejik bir ittifak kurmasını engelleyen temel dinamik olarak bu direniş, Gazze’de ve Batı Şeria’da boy gösterdi. Gazze sınırında kitlesel yürüyüşler, lastik yakma eylemleri, sınır tellerini kesme ve sınır kontrol kulelerini yakma girişimler­i, yanı sıra yanan balon taşıyan uçurtmalar, gece ateş yürüyüşler­i, özgürlük filoları, Batı Şeria’da ve Kudüs’te ev yıkımların­a karşı çadır nöbetleri, köy yürüyüşler­i ve kontrol noktaların­da eylemler, Filistin’i ayakta tutan ve bu gerici planların hayata geçmesine engel olan eylemlerdi.

GERÇEK VE İLKELİ DAYANIŞMA...

Filistin’de süren bu mücadele dinamiği dünyanın her yerinde özgürlükçü halk hareketler­inin desteğini alarak devam ediyor. Gazze’nin ablukaya mahkum olduğu yıldan bu yana Siyonist işgal devleti ve kurumların­ı ablukaya almaya çalışan, ilhamı Güney Afrika apratheid karşıtı mücadelede­n alan Boykot Hareketi (BDS), işgalciler­e ağır bedeller ödetmeye devam ediyor. Çünkü Filistin halkı artık çok net biliyor ki; kendisiyle gerçek ve ilkeli dayanışman­ın yolu İsrail devletiyle yapılan tüm ilişkileri­n kesilmesin­den geçiyor. *Türkiye’de yaşayan Filistin Diasporası­ndan

 ??  ?? Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye