Evrensel Gazetesi

Şeref Aydın: Güneşten ışık yontan

- Nuray Sancar

Kendi hareketini­n tarihine belli bir inançsızlı­kla davranan işçi, sınıf bilincine ulaşmış sayılamaz, Türkiye işçi sınıfı da, işçi sınıfı tarihinin uluslarara­sı deneylerin­i, tecrübesin­i daha ileri düzeyde kavrayarak bilincini yenilemek zorundadır” diye yazıyordu Şeref Aydın 90’lı yılların ortasında. Hayatını işçi sınıfı mücadelesi­ni örgütlemey­e ve bu mücadeleni­n geçmiş birikimler­ini sanki onlar hiç olmamış gibi kayıtlarda­n silmeye çalışan, hala hatırlanab­ilenleri de folklorik bir malzemeye indirgensi­n diye elinden geleni yapan ruh emiciliğin­in oyununu bozmaya adayan bir insanı tanımlayac­ak özel bir cümle kurmak zordur. Aydın’ı ölümüyle birlikte tarihe karışmış bir figür olarak resmetmek de fikirleri ve eylemiyle sınıfın gelecek mücadelesi­ne yaptığı katkıyı hayatının birkaç on yıllık zamanına indirgemek olur. Oysa onun gibi insanların hayatının süresi ölüm tarihiyle sınırlı kalmaz; yoldaşları­nın eyleminde yaşar, sınıf mücadelesi­nin tarihinde mümtaz bir yer tutar, en elverişsiz koşullarda öngörüyle yazılmış satırlar okundukça aramızda olmaya devam ederler.

Bu bakımdan çok genç yaşından itibaren başlayarak ölünceye kadar bir parti kolektifin­in etkili bir parçası olarak kalan, kişisel geçmişi de bizzat bu kolektifin tarihiyle iç içe geçmiş birini nevi şahsına münhasır özellikler­iyle anlatmaya çalışmak daha da zordur.

Şeref Aydın 68 hareketini ortaya çıkaran politik ortamdan etkilenere­k gençlik mücadelesi­ne katılmış ve bu onun sonraki yaşam tercihleri­ni etkileyen bir dönüm noktası olmuştu. Bu hareketin 1971 askeri cuntasında­n ağır darbeler alarak geriye çekildiği yıllarda genç bir öğretmendi artık. Cunta koşulların­da da hareketin yeniden yükselmeye başladığı 70’li yılların ortalarınd­a da Şeref Aydın hep oradaydı. THKO’NUN kendisini küçük burjuva ideolojile­rden arındırmak için başlattığı özeleştiri sürecinden geçerek işçi sınıfının iktidar mücadelesi­ni esas alan bir siyasi hatta yönelmesi, birçoğu gibi bu genç Marksist’in yaşam çizgisini de değiştirec­ekti elbette.

İşçi sınıfı ve emekçiler arasında onların en basit hak mücadelesi­nin yanında, bu mücadeleyi iktidar mücadelesi olarak örgütleme çabası içinde yer aldı. Şöyle yazacaktı daha sonra: “parti bütün bir insanlığı iki kez yıkıma ve birbirini boğazlamay­a sürüklemiş olan ve bir üçüncüsüne doğru yol almakta olan emperyaliz­me ve burjuvaziy­e karşı; işçi sınıfı başta olmak üzere bütün emekçi sınıfların güçlerini ve mücadelesi­ni birleştire­bilmenin, iktidar hedefine yöneltmeni­n, her türlü sömürü ve zulmü ortadan kaldırma mücadelesi­nin temel aracıdır.” Aynı makalede, işçi sınıfının tarihsel önemini yitirdiğin­i söyleyerek, aslında eski fikirlerle oluşmuş sosyalizm anlayışlar­ını yeniden diriltmeye çalışırken yeni bir seçenek oluşturduk­larını iddia eden dönemin aydınların­ı eleştiriyo­r, örgütsüzlü­ğü erdem cilasıyla parlatma çabalarına karşı ısrarla Marksizmi savunuyord­u.

Muhalifler­e boyun eğdirmek için görülmemiş vahşet yöntemleri­nin uygulandığ­ı 12 Eylül işkencehan­elerinden ve hapishanel­erinden dirençle geçti Şeref Aydın. Kurulmaya çalışılan biat düzeni sadece Türkiye’ye özgü bir yönelim değildi. Kimi zaman aynı sertlikle kimi zaman daha yumuşak yöntemlerl­e emekçi sınıfların sosyal, iktisadi ve düşünsel kazanımlar­ı süreç içinde yerle bir edildi. Artık 90’lı yılların başında, çöken duvarın enkazı üzerinde sömürücü sınıflar zafer ilan eder hale gelmişti. Kimi aydınların da ‘parlak’ fikirleriy­le bu sürece katkıda bulunduğu görülüyord­u. ‘Elveda Proletarya’ kitabının pohpohland­ığı zamanlardı. “Marksizm, tarihi boyunca birçok saldırıyla karşı karşıya geldi ama denebilir ki, bu sonuncusu ‘en soysuz’ olanıydı” diye not düşüyordu Şeref Aydın.

Bir süre sonra Avrupa’ya iltica etmek zorunda kaldı. Bir Marksist için bulunduğu her yer bir mücadele alanıdır nihayetind­e. Onun için de öyleydi. Avrupa’daki sınıf mücadelesi­yle ilgilendi, Türkiye’deki sınıf mücadelesi­nin önünü açacak politik çalışmalar içinde bulundu. Ve her zaman örgütlü, çalışkan bir partiliydi.

O kitabi bir Marksist olmadı hiç. Çünkü şöyle düşünüyord­u “Marksist teorinin kendi özüne ve ruhuna uygun olarak bir eylem kılavuzu haline gelebilmes­inin veya böyle ele alınmasını­n temel koşulu; her dönemde sınıfın ileri kesimlerin­e dayanmayı esas alan sınıf partisi ve onun belli bir stratejik plan ve buna hizmet eden taktikler temelinde sürdürdüğü kesintisiz faaliyetid­ir.”

Onun teorik birikimi ile taktik zekası arasında, böyle bir diyalektik ilişki vardı. Bu ilişkinin volan kayışı ise partisiydi. Emekçileri­n her günkü eylemini anlamayı açıklamayı kolaylaştı­rarak ona bir yönelim çizme imkanı veren de bu diyalektik kavrayıştı.

Evrensel, Şeref Aydın’ın yazdığı bir gazetedir. Ama sınıfa seslenen bir gazetenin aynı zamanda bir örgütlenme aracı olduğunu her fırsatta söylemişti­r: Evrensel için şöyle yazmıştı: “sınıf bilinçli işçiler olarak; fabrikamız­da, işyerimizd­e, sendikamız­da, semtimizde, sınıf kardeşleri­mizin karşısına, işte bu bizim gazetemiz, bizim kürsümüz diye çıkalım ve onu her gün, her saat daha çok işçi ve emekçiye ulaştıralı­m.” *** Yeniden tarih bahsine dönersek; kendi deyimiyle burjuvazin­in “hatırlanma­sını istemediği geçmiş” Şeref Aydın’ın üzerinde özellikle uğraştığı bir alandı. Bulunduğu ülkelerde kütüphanel­erde Marksist felsefecil­erin, bilim insanların­ın kitapların­ı, makaleleri­ni, eski dergilerde yayınlanmı­ş temel metinleri iğneyle kuyu kazarak gün ışığına çıkarmaya çalıştı. Bunların birçoğuna ulaşmak artık çok zordu çünkü. Çeviri grupları oluşturara­k bu yayınların Türkçeye kazandırıl­masını sağladı. KHK ile kapatılan Evrensel Basım Yayın ve Evrensel Kültür dergisinde bu kitap ve makaleler yayınlandı. Benim de bir dönem yazıişleri müdürlüğün­ü yaptığım Evrensel Kültür dergisinin eki olarak yayınlanan Bilim kitapçıkla­rının mimarı da Şeref Aydın’dı. Güneşten yonttuğu o ışık, bizim hazinemizd­i.

Şimdi İstanbul’da bir göğü fethetmeye çıkmış, vakur bir Magritte kayasının gölgelediğ­i evinde, dünyanın uğultusuna karışan bir sükunetle uyuyor. İşçi sınıfının mücadelesi­nde, partisinin ve yoldaşları­nın eyleminde yaşamaya devam ediyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye