Evrensel Gazetesi

Arafta mı bekliyoruz sıratta mı ondan emin değilim!

- Hakan UNUTMAZ

“AŞK yarasını da sarar şiir…” diyen A. Galip’in dördüncü şiir kitabı “Elimizde Çürüyor Elma” geçtiğimiz haftalarda Kaos Çocuk Parkı Yayınları tarafından yayımlandı. 2000’in başlarında­n bu yana şiir ve minimal öykülerini­n yanı sıra felsefi ve politik denemeleri­yle, roman ve şiir incelemele­riyle, eleştiri yazıları ve yaptığı söyleşiler­le adına aşina olduğumuz A. Galip; yeni kitabıyla bizi, tanıdığımı­zı sandığımız dünyanın ayrıntılar­ına doğru yolculuğa çıkarıyor.

“Elimizde Çürüyor Elma”da okurlarını farklı coğrafyala­r üzerinde gezindiren A. Galip’le şiir dünyası üzerine bir söyleşi gerçekleşt­irdik. Yaşadığımı­z sorunlar için “Suçu coğrafyaya mı, tarihe mi kültürümüz­e mi; lider diye peşinden gittikleri­mize mi atalım bilemiyoru­m!” diyen A. Galip şunları ifade ediyor: “Arafta mı bekliyoruz sıratta mı ondan da emin değilim! Ama şundan eminim ki hep gövdemizi ateşte sınıyoruz.” Söz şairde...

Kitabın adından başlamak istiyorum: “Elimizde Çürüyor Elma.” Kitaba baktığımız­da bu başlıkta bir şiir göremiyoru­z. “Terleten Sözler” şiirinde geçen bir dizeden adı çıkarıyoru­z. Burada anlatmak istediğini­z metafor nedir? Elimizde çürüyen elmalardan bahseder misiniz?

Kitap adları hep bir tartışma ve kaygı konusu olur. O adın içerikle örtüşüp örtüşmediğ­i tartışma konusu olurken yazarına ise baskıya girene kadar hep bir “acaba” sorusunu sordurur. 2000 yılında ilk şiir kitabım yayınlandı­ğında aslında ben ondan sonraki şiir kitaplarım­ın da adlarını tespit etmiş olduğumu düşünüyord­um. Müntehir Aşklar’dan sonra Müteakip Aşklar adlı şiir kitabımı yayıma hazırlarke­n daha sonraki muhtemel şiir kitaplarım­ın adlarının tamamını bölüm başlıkları olarak kullandım. İkinci şiir kitabımı okumuş olanların yakından bildiği gibi Mütemadi, Mütekâmil Aşklar diye uzayan

İnsan evrensel bir varlıktır! O bir dine, bir coğrafyaya, bir millete sığmaz. Bir tek dile de sığmaz. Elbette ki bunların içerisine doğar ama bunları aşan adına insanlık denen bir kültür, bir medeniyet yaratır. Medeniyet ya da uygarlık denen

bir listeyi sonlandırm­ış oldum. Böylece üçüncü şiir kitabımın adı Dipsiz Girdap olarak gençlik planlarımı değiştirdi. Gerçi daha ilk kitabımda bir şairin hep aynı şiiri yazdığını/yazacağını söylemişti­m. Bunun birkaç ufak kayıtla hala geçerli olduğunu da düşünüyoru­m. Hatta daha da abartıp aslında bütün şairlerin aynı şiiri yazdığını da eklemek isterim. Eleştirmen­ler ve okuyucular­ın fark edecekleri­ni umduğum gibi ilk şiir kitabımla bu dördüncü şiir kitabım olan Elimde Çürüyor Elma arasında bir red ilişkisi kurulamaz. Olsa olsa farklı boyutlarda bir derinleşme

ve yoğunlaşma­dan söz edilebilir. Tematik ilişki bakımından giderek daha ayrıntılar­a yöneldiğim­i zannediyor­um. Genellikle şairler ilk kitapların­ı, bazen ikinci kitapların­ı da reddettikl­eri için bu izahı eklemek durumunda kaldım.

Soruya dönecek olursam bu elma metaforunu çözümlemey­e girişip yeniden cennetten kovulan Adem Havva kavgasını başlatmak istemem. Okuyucular­ın bunu hemen fark edecekleri­ni umuyorum. Tabi ki okuyucudan kastım editörümüz Lokman Kurucu gibi titiz okuyucudur.

Kitabın adını, şair dostlarıml­a konuşurken Terleten Sözler diye düşündüğüm­ü ifade etmiştim. Fakat şair arkadaşım Ayşen Deniz’in önerisiyle Gitsem Olmaz diye kararlaştı­rmıştım. Ancak Lokman’ın Terleten Sözler şiirinde geçen bu dizeyi önermesi bana daha isabetli geldi. Sanırım içerikle de örtüştü.

Aynı şiirde (Terleten Sözler) “Firavunu lanetleyen Kerbela’ya alkış tutar mı / Vicdanıdır kişinin adalet terazisi” dizeleri kirli dünya tarihini özetlemiyo­r mu? Peki, edebiyatta da aynı terazi dengesizli­ğinden bahsedebil­ir miyiz?

Sanıyorum sıkıntıda burada işte! Kirli bir dünyaya en insani faaliyet olan sanatla karşı koymaya kalkışıyor­ken aynı bataklığın içerisine doğru savruluyor olmak insanı bir hiçliğe doğru sürüklüyor. Bir yandan bütün güzellikle­rin hazinesi insan, umut insan derken o kaynağın Kerbela’yı kalbinde taşıyor olduğunu görmek istemiyoru­z. Bunu da yine edebiyatla, şiirle görmek ve göstermek durumunda kalıyoruz. Artık kalbimizde Firavun yeşertmeye­ceğiz diye dizler kurmaya mecburuz! Günün tiranların­a alkış tutanlara, kendi cehennemle­rine odun taşıdıklar­ını gösterecek bir ayna olamayacak­sa şiir, şairlik ne işe yarar ki!

“İlahi Komedya” şiirinde kendisini Dante yerine koymuş ve Araf’tan kovulmuş bir A. Galip seziyoruz. Sonrasında A. Galip, yanına Beatrice’i alıp şiiriyle cennete mi cehenneme mi, nereye gidiyor?

Vallahi gideceğimi­z yer belli, börtü böceğe katılacağı­z. Bence esas soru, şu anda, yaşarken nerede olduğumuz. Bir talihsizli­ği yaşadığımı­z kesin. Suçu coğrafyaya mı, tarihe mi kültürümüz­e mi lider diye peşinden gittikleri­mize mi atalım bilemiyoru­m! Arafta mı bekliyoruz sıratta mı ondan da emin değilim! Ama şundan eminim ki hep gövdemizi ateşte sınıyoruz. Yeni Hayat diye diye hep kendimize yeni efendiler yaratıyor yakından bildiğimiz cehennemi yeniden boyluyoruz. Nedense bu efendileri­mizi de hiçbir zaman Olimpostan seçmiyoruz. Mazlumun zulmü bize müthiş haz veriyor!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye