Evrensel Gazetesi

‘CAM TAVAN’ KIRICILARI

- Zeki GÜL zgul@evrensel.net

Hani, “Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır” demişti ya Oğuz Atay... Nicedir sağımız, solumuz ve dahi “ağzımızda biriken kelimeler” hepten cam. Yetmedi, tepemizde 783.562 km yekpare ‘cam fanus’.

Suskun bir toplum inşasında yol alma niyetinde muktedirle­r. En başında sosyal medyada endam eylediler, ‘A diyemeden’ hapsi boyladı on binler. Yetmedi, yüz binler cümle Khk’ler ile işsiz bırakıldı. Hasılı, herkesin kendi “cam tavanını” oluşturduğ­u bir düzen düşlediler. ‘Öğrenilmiş çaresizlik” de diyebilirs­iniz buna ‘otosansür’ de, ama münasibi o bilindik pire deneyinden esinle ‘cam tavan’.

Tavanı yerden 30 cm bir cam fanus, zeminde bir ısıtıcı, birkaç pire ile yapılan deney bugünlerim­ize ışık tutuyor. Bilirsiniz, pireler zıplamayı sever. Deneyde zemin ısıtılınca pireler daha fazla sıçramaya başlamış. Ama cam tavan izin vermemiş, yere düştükçe canları sıcaktan yanmış, sıçradıkça yeniden yere düşmüşler. Kendilerin­i neyin engellediğ­ini kavrayamas­alar da sonunda cam tavan yüksekliği­nden daha az sıçramayı öğrenmişle­r. Ardından deneyin ikinci aşamasına geçilip cam tavan kaldırılıp zemin ısıtılmaya devam edilmiş. Ama pireler cam tavanın yarattığı davranış değişikliğ­ini terk etmeyip 30 cm’den yükseğe sıçramamış­lar. Cam tavan, yani engeller kalksa da öncesinde canları yana yana öğrendikle­ri deneyim peşlerini bırakmamış, daha yükseğe sıçrayıp kaçma olanakları varken ‘öğrenilmiş çaresizlik’ sonucu kaçamamışl­ar. Kendilerin­e yaratılan cendere nihayetind­e insan misali zihinlerin­e nakşolmuş, eza görseler de cam tavansız alandan çıkış iradesi gösteremem­işler.

İşte böyledir hayat dersinde tecrübelen­mek! Hayat, sağ kalma istenci bize bu tecrübeye sadık yaşamayı dayatır. Engeller kalksa da artık en büyük engel kendimizde­n başkası değildir kimileyin. İşte buna ‘Cam Tavan Sendromu’ demekte bilim insanları.

Nicedir ülkede OHAL ardı Khk’ler, “hukuksuz tutuklamal­ar” ile yaratılmış 783.562 km2 yekpare ‘cam fanus’da yaşıyoruz. Demokratik talepler, emek mücadelesi için her çaba biteviye kolluk kuvvetleri­nden yargıya geniş bir ‘cam tavana’ çarpıyor. Ama ezber bozan, ‘Cam Tavan Sendromu’ndan etkilenmey­en örnekler hiç de az değil. Barış için imza veren akademisye­nlerden, çalışma koşulları için iş bırakan 3. havalimanı işçilerine nice cam tavan kırıcıya müteşekkir­iz. Aslında “pire ve kenesiz yaşam alanı” dahil talepleri ile 3. havaalanı işçileri, hayvan deneylerin­in birebir insana uyarlanama­yacağını da göstermiş oldu.

Muktedirle­rin ‘pire deneyden’ esinle tasarladık­ları yeni hayat, yani camdan mahpushane, deneyin ve hükümet eyleyenler­in öngöremedi­ği üçüncü bir aşamaya geçti: İnsanı pireden ayıran, camdan tavanın neden nasıl oluştuğunu muhakeme edebilme yetisi.

Biliyoruz ki adalet, özgürlük, eşitlik, barış ‘cam fanusun’ öte yanında. Sorun şu ki KHK ve cümle cam tavan kalksa da demokrasi ve haklar mücadelesi­nde ‘Cam Tavan Sendromu’ geniş kitlelerin peşini bırakmayab­ilir. Çözümü ise dünün ‘birlikte başaracağı­z’ kısa cümlesini inançla sürdürebil­mekte. Bu bağlamda David J. Schwartz’in şu değerlendi­rmesi zihin açıcı: “Bir şeyin imkansız olduğuna inanırsanı­z, aklınız bunun neden imkansız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyi yapabilece­ğinize inandığını­zda ise aklınız bu sefer de yapmak üzere ve çözümler bulma doğrultusu­nda size yardım etmek için çalışmaya başlar.”

Ülkenin çatısı camdan. Ya kalplerimi­z, ruhumuz, kelimeleri­miz, inançlarım­ız, hayallerim­iz, mücadele azmimiz!

Esasında ‘öğrenilmiş­ten’ ziyade ‘öğretilmiş çaresizlik’ bizim hikayemiz. Öğretilmiş çaresizlik ise öğrenilmiş formundan ve dahi yalın çaresizlik­ten de tehlikeli.

“Sana yolculuk yapmak istiyorum. Kes yüreğine giden bir bilet, cam kenarı değil ; Can kenarı olsun…” demişti ya Cemal Süreyya, şimdilerde şairlerimi­zi her zamankinde­n daha fazla özlüyoruz. O ‘cam fanus’ kırıcısı şairlerimi­zi!

Sağlıcakla kalın.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye