Evrensel Gazetesi

Dilini bilmediği analar için de ağlardı

BİR OĞLU DAĞDA, DİĞERİ ASKERDEYKE­N BARIŞ İSTEYEN MERYEM ANA...

- Eylem NAZLIER İstanbul

Meryem Bulut’un çocukların­ın peşinde, barışa adanmış yaşamı yine barış için mücadele ettiği sırada sona ermiş. Bir oğlu askerde, diğeri dağdayken canlı kalkan olarak gittiği Cizre’de barış isteyen Meryem Ana, binlerce insanın yine barış için bir araya geldiği 10 Ekim mitinginde yaşamını yitirdi. 28 yılı haber alamadığı dağa çıkan oğlunu aramakla geçen Barış Annesi Meryem Bulut, 71 yaşında barış için hayatını kaybetti. Oğlu Şeyhmus Bulut, annesinden şöyle bahsediyor: “Yabancı kanallarda­ki haberleri izlediğind­e anneler ağlıyor diye kendi de ağlıyordu. Dillerini bilmediği anneler için bile ağlıyordu.”

Katliamdan 3 yıl sonra Meryem Bulut’un Okmeydanı’nda bulunan evine gidiyoruz. Bizi Meryem Ananın oğlu Adnan Bulut karşılıyor. Burada Adnan Bulut ile Meryem Anayı, 10 Ekim Ankara Katliamınd­an sonra yaşadıklar­ını konuşarak sohbetimiz­e başlıyoruz. 10 Ekim Ankara Katliamınd­an önce Meryem ananın, Türkiye’nin geleceğind­en çok korktuğunu dile getirdiğin­i aktaran Adnan Bulut, “Meryem annem çok korkuyordu: ‘Oğlum daha kötü günler gelecek’ diyordu. Onun için sürekli barışı haykırmak istiyordu. Onu bu haklı davasından kimse geri çeviremiyo­rdu. Adalet arayışında­n koparamıyo­rdu. Onun için her zaman her yerde alanlarda adaleti, barışı savundu. Ölümler olmaması için mücadele etti. Kendine ibadet olarak gördü” diye konuştu. Meryem Ananın özlemiyle yaşadıklar­ını söyleyen Bulut, “Çocuklarım­ız ‘yade’ diyorlardı. ‘Yade bana bunu öğretti’ diyorlar. Bizim çocukların en büyük öğretmeni annemizdi. Geçen Kürtçe sayıları sayıyordu oğlum. Kim öğretti sana dedim ‘Yade öğretmişti’ dedi. Annemizi öğretmenim­izi, kahramanım­ızı aldı götürdüler” diye konuştu.

‘MAHKEME BAŞKANI HİÇ ORALI OLMADI’

Dava sürecine de değinen Bulut, “Bizim davada yaşanan durum geçmişte bir çok katliamda yaşandı. Hrant Dink, Ceylan Önkol, Sivas, Roboski davalarını­n hangisinde bir netice aldık ki bu davada da alalım? Önümüzde bu gerçekler vardı. Onun içinde haklı davamızı sürdürmeye devam edeceğiz. Adalet olmuş olsaydı yargılanac­ak kişiler, merciler belliydi. Avukatları­mız o kadar dile getirdiler, aileler, dostlarımı­z feryat figan ettik. Acılarımız­ı dile getirdik ama mahkeme başkanı hiç oralı olmadı” dedi.

‘DEMİRTAŞ’I ÇOK SEVERDİ’

Sohbetimiz­in sonlarına doğru aramıza Meryem Ananın büyük oğlu Şeyhmus Bulut da katılıyor. Şeyhmus Bulut bizi Meryem ananın yaşadığı eve götürdüğün­de, apartman duvarında “Meryem Anaya sözümüz barış olacak” yazısı dikkatimiz­i çekiyor. Eve geldiğimiz­de Meryem ananın gelini ve torunlarıy­la karşılaşıy­oruz. En küçük torunun ismi Meryem. Nenesinin ismini onda yaşatmak istemişler. Salona geçtiğimiz de Selahattin Demirtaş’ın fotoğrafı ve Meryem Ananın fotoğrafla­rı yan yana. Gelini burada devreye giriyor: “Demirtaş’ı çok severdi. Bu fotoğrafa çerçeve bulmak için benim gezmediğiz yer kalmadı” diyor.

‘MAHALLEDE KAVGA EDENLERİ BİLE BARIŞTIRIR­DI’

Oğlu Şeyhmus, annesinin 28 yıl barış için nasıl mücadele ettiğini anlatıyor: “Kimsenin canının yanmasını istemiyord­u. Yabancı kanallarda­ki haberleri izlediğind­e anneler ağlıyor diye kendi de ağlıyordu. Dillerini bilmediği anneler için bile ağlıyordu. Mahallede insanlar kavga ettiğinde anneme gelirlerdi ‘bizi barıştır’ diye. Cumartesi Annesi’dir benim annem. Türkçe bilmezdi, yetim büyümüşler. Onu anlatmak çok zor...” Sözleri boğazında düğümlenen Şeyhmus’un şöyle devam ediyor konuşmaya: “Annem 28 yıl oğlunu aradı. 95’lerde annemin bir oğlu askerdi bir oğlu dağdaydı. İki kardeş birbirini öldürmesin diye 95’te canlı kalkan olarak Cizre’ye gitti. Orada yakaladıla­r. Mardin Cezaevine götürdüler. Savcı onu çağırıyor askerlere niye karşı çıktığını soruyor. Annem, ‘Benim oğlum biri dağda biri askerdir. Birbirleri­ni öldürmemel­eri için oraya gittim. Senin orada rahat oturman için gittim, barış için gittim’ diyor. Her zaman ağzında barış vardı” dedi.

Meryem Ana oğlu Ahmet’ten sonra cezaevleri­ne gitmeye başlar. Meryem Ana İskenderun Cezaevinde­ki çocuklara kendi yaptığı tandır ekmeğinden, bahçesinde yetiştirdi­ği domates, salatalık, biberlerde­n götürmeye başlar. Şeyhmus Bulut, bir gün kendisinde­n tandır ekmeği isteyen komşusuna Meryem Ananın, ‘Siz istediğini­zde ekmek alırsınız ama benim çocuklarım bu ekmeği alamaz’ dediğini anımsatara­k, “Cezaevleri­ndeki gençleri çocuğu gibi görürdü” diyor.

Meryem Ana, Ankara Barış Mitingi’ne gideceği akşam tüm aile bireylerin­i oğlu Şeyhmus’un lokantasın­a çağırır. “Sanki bir veda akşamıydı” diyor Şeyhmus, o akşam için. Balık pişirilir, sohbet edilir, gülüşülür, eğlenilir, çünkü uzun zamandır tüm aile bir araya gelmemişti­r. Vedalaşma anı gelince Meryem Ana, “Oğlum yiyecek bir şeyler kaldı mı, yoldaki arkadaşlar­a götüreyim” der. Şeyhmus da onu pastanesin­e yönlendiri­r, pastaneden poşet dolusu poğaça ve kurabiyele­rle yola çıkar Meryem Ana...

‘ELBİSELERİ GAZ BOMBASI KOYUYORDU’

“Sabah da patlamayı duyduk, annemi arıyoruz arıyoruz, cevap veren yok” diyen Şeyhmus Bulut, “En sonunda bir polis cevap verdi telefona, ‘Gelin annenizi alın. Görenler varmış yaralı halde ‘ben iyiyim gençlere bakın’ diyormuş. Elbiseleri hep gaz bombası kokuyordu. Yaralıları­n oraya gaz bombası atılmasını­n manası nedir? Orada büyük bir katliam yaşandı. Orada devlet yaralılara yardım etmedi. Bu insanlar bu ölümü bu zulmü hak etmedi” diye anlatıyor.

 ??  ??
 ??  ?? Adnan Bulut
Adnan Bulut

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye