GAZETECİ ERDEM GÜL: AKP MHP İTTİFAKI BİR MECBURİYET İTTİFAKIDIR
Geçtiğimiz hafta yine gazeteci arkadaşlarımız gözaltına alındı. Bulgaristan’da yolsuzluk olaylarını araştıran kadın gazeteci Victoria Marinova tecavüz edilerek öldürüldü ve bunlar çok sınırlı gazete dışında gündem olmadı... Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın durumunu ayrı bir soru olarak yönelteceğiz, ama önce gazetecilik faaliyeti nedeniyle yargılanan biri olarak, Türkiye’de ve dünyada gazetecilere yönelik baskı, şiddet ve cinayetlerin yoğunluk kazanıyor olmasına dair ne söylersiniz?
Gündem olmaması konusu önemli. Gündem olmuyor çünkü bizde gazetecilerin tutuklanması, tehlike altında olması, yargı ve siyasi iktidarlar bakımından tehlike olarak görülmesi bir süredir öyle günlük hayatın bir parçası olmuş durumda ki, neredeyse kanıksanmış bir halde. Bulgaristan’da bir kadın gazetecinin öldürülmesi karşısında esas Türkiye’nin ayağa kalkan bir noktada olması gerekirken, neredeyse vakayı adiyeden bir konu gibi gündeme gelip, gidiyor. Dünyada da Trump ve birtakım otoriter yönetimler nedeniyle eskisi gibi basın özgürlüğü ve düşünce özgürlüğüne önem verilmediği bir dönemden geçiyoruz; ama bizim ülkemiz neredeyse gazetecilerin tutuklanması, tehlike altında olması konusunda uzunca bir süredir bir laboratuvar haline geldi. Yani soruyu şöyle sorabiliriz; Türkiye’de olanlara ne kadar tepki gösteriliyor ki, Bulgaristan’daki gazeteci cinayeti bizde gündem olsun? Ne yazık ki biraz böyle bir durum yaşıyoruz.
Vahşice öldürülmesinden Riyad’da tutuluyor olmasına, Kaşıkçı’nın akıbeti hakkında pek çok iddia, komplo teorisi üretiliyor ama günler geçmesine rağmen gerçek neden bir türlü ortaya çıkmıyor. Kaşıkçı’nın başına ne geldiği ile ilgili sizin gözleminiz ne?
Biz uzunca bir süredir, aslında apaçık ortada olan gerçeklerin tartışılamaması sorunundan kaynaklanan meseleler yaşıyoruz. Kaşıkçı meselesini de çok anlayamıyoruz bu nedenle. Gazeteciler ve bu ülkede haberle ilgilenen insanlar olarak biz bunu uzaktan nasıl gördük? Ülkemizdeki Suudi Arabistan konsolosluğuna belli bir düzeyde Suudi rejimine muhalif olan bir gazeteci gelmiş, Türkiye’de bir evlenme meselesi varmış, ama öncesinde AKP Eski Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay’a gelişini bildirmiş, sonra konsolosluğa girmiş ama çıkışı görünmüyor. Olay böyle patladı ama bizim ülkemizin açık, şeffaf kanallarıyla görmedik biz bunu. Amerika’sının vs’nin problem edişinden gördük. Yani gerçeğin, haber alma hakkının zaten yeterince yasaklandığı
AKP-MHP’NIN yerel seçim pazarlıkları, MHP-İYİ Parti kavgası, ekonomik kriz, siyasetçilere ve gazetecilere yönelik yeni operasyonlar... Türkiye siyaset gündeminin rutini haline gelen bu başlıklara geçtiğimiz hafta “rutin dışı” bir konu daha eklendi: Bir Suudi gazeteci ülkesinin İstanbul’daki konsolosluğunda kayboldu. Üzerinden bir hafta geçmesine rağmen öldürüldü mü, kaçırıldı mı sorusu yanıt bulmazken, olay tartışma programı ve köşelerde ağırlıkla esastan uzaklaşılan sınırlar içinde tartışıldı.
Olayın gerilimli casusluk filmlerini andıran bir zeminde işlenmesini kolaylaştıran bir diğer faktör de ABD yönetiminin meseleye dahil olması oldu. ABD, İstanbul’a bir FBI ekibini göndermeyi de içeren “yardım” önerilerinde bulunurken, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan “Araştırıyoruz, sonuca ulaşır ulaşmaz açıklayacağız” demekle yetindi.
Gazetecilere yönelik baskılar ve Cemal Kaşıkçı olayını, kendisi de gazetecilik yaptığı için yargılanan deneyimli bir Ankara gazetecisiyle, Erdem Gül’le konuştuk.
Erdem Gül, AKP-MHP arasındaki ittifak pazarlığı, MHP-İYİ Parti kavgası ve muhalefetin yerel seçim stratejine ilişkin sorularımızı da yanıtladı.
AKP ve MHP arasındaki ittifakı, bir mecburiyetler ittifakı olarak değerlendiren Gül, 24 Haziran’da iki partinin oylarının eridiğini hatırlatarak, “Aralarında sıkıntı varmış gibi görünse de, en azından yerel seçimlere kadar bu ittifakın bozulması için bir neden olacağını düşünmüyorum. Tersine, bir formülünü bulacaklar ve ittifakı sıkı sıkıya koruyacaklar” diyor.