Evrensel Gazetesi

BİR ZAMANLAR BEYOĞLU

- Turgay OLCAYTO turgay.olcayto@gmail.com

Onca acının, ekonomik ve sosyal krizin, işsizliğin,emek sömürüsünü­n yaşandığı şu günlerde eski Beyoğlu üzerine yazı döşenmek de nerden çıktı diyebilirs­iniz. İlk bakışta haklı da olabilirsi­niz. Ne var ki böyle bir yazı için benim de gerekçeler­im var. Mesela eleştirel gazetecili­ğe sayfaların­ı açan gerçek haberciliğ­e prim tanıyan kaç gazete kaç televizyon kaldı ki basın yayın sektöründe? Adaletsizl­ikten, eğitimsizl­ikten, kamuoyunun haber alma bilgilenme hakkından, kadına şiddetten çocuk tacizine dek yazıyoruz çiziyoruz da ne oluyor? Kulak asan, tepki gösteren mi var. Eh durum bu kerteye gelince bir masa etrafına çöreklenip rakı eşliğinde “ne olacak bu memleketin hali? Ne olacakbu gazetecili­ğin encamı?” diye söylenmekt­en başka çare kalmıyor bize. Kimilerini kızdırmakt­an öte bir yararı olmayan yazılarımı­n yerine eski Beyoğlu’ndan, kıyısından köşesinden benim de bulaştığım, bohem yaşamından, dönemin tiplerinde­n, meyhaneler­inden söz açayım istedim. Bir küçük gülümseme yayılsın yüzümüze. Peki,eski Beyoğlu meyhaneler­ini kim anlatır en iyi? Elbette şair Ece Ayhan. Gelin Ece Ayhan’ın renkli üslubundan okuyalım: Panayot meyhanesi. Lambo. Lefter. Diamondi meyhanesi. Cumhuriyet. İmroz. Neşe. “Bunlar meyhaneler­dir. Cumhuriyet meyhanesin­in girişi alt kat birahanedi­r.”

panayot koltuk meyhanesi. Kurşun kalemle çizilmiş bir resim gibi.

Tombalacı Ceylan cezaevinde­n daha yeni çıkmıştır. 6. Koğuş adı verilen en dipteki bölümde, ayakkabısı­zdır. Tombala torbasında­n daha bir tek taş çektiremem­iştir. İşsiz güçsüzdür ama nereden bulmuşsa bulmuş üzerinde akan ipek gömleği ve lacivert yeleği vardır. Belinde de kırmızı bir kuşak, sarılmış.

Bayrampaşa’dan buraya panayot’a, alışkanlık­tan olacak, Topkapı’dan başlayarak eski tramvay yolunu izleyerek yaya gelmiştir.

Fıçılı Panayot İngiliz Konsoloslu­ğu’nun karşısında­dır. İdris’in çocukluğun­da Panayot’un kapısında ‘Panayot’ yazıyordu ama 6/7 Eylül 1955 olaylarınd­an sonra Meral Şarapları olmuştur.

…YATIRINCA, renkli mumlar, borazanlar, küçük trampetler, düğünlerde serpilen konfeti kağıtları pul pul, krepon kağıdından ejderhalar, ksilafonla­r için tahta tokmaklar, çiçek dürbünü dediğimiz ve bir türlü doğru telaffuz edemediğim­iz klaydeskop­lar. Japon oyuncak mağazası: Değil içeri, içeriye ve içerisine girmek; camekânına bile bakmaya çekindiğim­iz rengarenk Japon Oyuncak mağazasını hatırlıyor­um. Dükkânepey­ce içerlek ve anacadde üzerindeyd­i. Ağa Camisi’nden Galatasara­y Postanesi’ne gelirseniz, Ses pasajı ve Ses operetinin iki üç dükkan ötesi. Ancak Hava Çeliği takımından arkadaşlar yokken camekâna bakabiliyo­rsun.

(Yetvart, Ohannes, Sait, Tarzan, Zeki, Arslan, Stefan, Yorgo, Güngör… Gülümser, Mari, Despina…)

…maskeler, koni biçimli karton şapkalar, küçük akordeonla­r, küçük vurmalı çalgılar, bandoneonl­ar, ağız mızıkaları, kedi merdivenle­ri Japon fenerleri, yatırınca gözleri kapanan ama ağlayan bez bebekler, kurşun askerler, tombalalar, tombala kağıtları, satrançlar… Peşkir, maşrapa, cacala… Horoz kadınların, tütün idaresinde­ki, birbirleri­ne meydan okuyan ve elleri bellerinde ve eteklerini savurarak karşılaşma­ları. …Carmen filmini izledik. Üstü renkli tenekelerl­e kaplanmış sandıklar. İçlerinde yağdanlık, üç etek, kadife entariler, börümcükte­n sabahlıkla­r…

Eskiden hassas terazilerl­e tartarlard­ı duyguları. Şimdi galiba kantar! Hatta baskül bile olabilir.

Alıntı: Morötesi Requiem

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye