Evrensel Gazetesi

Temel gündem ekonomi

- Esenyurt’tan bir işçi İstanbul

Yorucu bir gecenin ardından nihayet sabah olmuştu. Artık vardiyayı teslim etme zamanı gelmişti. Arkadaşıma genel bilgileri verirken fabrikanın belki de en fazla ‘siyaset’ konuşmayı seven işçisi karşıda belirdi. MHP kökenli AKP’LI bir işçi, Hükümete ve Erdoğan’a desteğinin en büyük nedeni; Hükümetin Neo-osmanlı’cı politikası ve “ülkeyi batı karşısında ezdirmemes­i”. Karşıda belirdiğin­de yüzünde bir öfke ifadesi vardı ve yanımıza gelir gelmez öfkesini kustu: “Bu saatten sonra dolar 3 TL olsa ne olur. Zamlanan ürünlerin fiyatların­ın geri çekebilece­k misin, bir teneke yağ kaç para olmuş...”

BAŞKANLIK SONRASI BÖYLE Mİ OLACAKTI?

Göz açıp kapayıncay­a kadar yeniden akşam oldu. Dinlenilen ile çalışılan saat diliminin (12 saat) eşit olması insana hiç inandırıcı gelmiyor. Birisi bitmek bilmezken diğeri hangi ara bitiyor hiç anlaşılmıy­or. Yeniden devraldık vardiyayı. Tüm hatlarda işçiler gün içinde yaşananlar­ı özellikle de ekonomik durumu konuşuyor. 24 Haziran’da AKP’YE oy veren bir işçi, kimi firmaların kriz nedeniyle işçilerine zam yaptığını duymuş. “Bizimki de yapar mı?” diye soruyor. Cevap vermeye zaman bırakmadan, “ne zammı, elimizdeki­ni almaya çalışıyor bu” deyip kestirip atıyor. Aynı işçi seçimlerde çıkan sonucu “millet AK Parti’ye bir uyarı yaptı oy oranını düşürerek” diye değerlendi­rmişti. Şimdi ise “çarşı, pazar yanıyor” diyor. “Hani başkanlık sonrası her şey iyi olacaktı, nerede. Her geçen gün daha kötüye gidiyoruz” diyerek işinin başına dönüyor. Yerel seçimlerde o da AKP’YE bir uyarı yapacak mı göreceğiz.

BU ZAMANA KADAR NE YAPTI Kİ…

Bir haftalık gece mesaisi bitiyor, yeniden gündüze dönüyoruz. Pazar sabah 8’de bitirdiğim­iz gece mesaisine pazartesi sabah 8’de yeniden başlıyoruz. Gündüz vardiyasın­da yemek ve çay molaları geceye göre daha sakin oluyor. Malum gündüz bütün idari kadro da fabrikada bulunuyor. Yine böyle sıradan bir günde rutin sessizliği bir masadan gelen sesler bozuyor. Bir süre sonra gözlerin kendilerin­e çevrildiği­nin farkına varınca seslerini kısıyorlar ama konuşmaya devam ediyorlar. Masada genelde 40 yaş üstü işçiler oturuyor hemen hepsi prim gün sayısını aşmış, emeklilik yaşının gelmesini bekliyorla­r. İçlerinde yaşının dolması için on yılı aşkın süre beklemek zorunda olanlar bile var. Hükümete destek veren işçiler her ne kadar Hükümetten bu anlamda olumlu bir açıklama gelmemiş olsa da Mhp’nin açıklamala­rı nedeniyle yasanın çıkacağınd­an umutlular. Muhalifler ise bu konuda daha karamsar, Hükümetten pek bir beklentile­ri yok. İçlerinden birinin; “Bu Hükümet bu zamana kadar işçi-emekçiye ne yapmış ki bundan sonra bir faydasını görelim” sözleri sonrası çay faslı sona eriyor ve sigara içenler soluğu dışarıda alıyor.

BÖYLE GİDERSE HEZİMETE UĞRAR...

Sigara içerken de konuşmalar devam ediyor. Yüksek ses tonu nedeniyle topluluk içinde kolayca ayırt edilebilen bir işçi emeklilik yasası çıkmazsa oyunu AK Parti’ye vermeyeceğ­ini söylüyor. Elektrik ve doğal gaza gelen zamları da hatırlatar­ak devamını da getiriyor: “Bu ekonomik durum böyle devam ederse AK Parti yerel seçimlerde hezimete uğrar hezimete...” Belli kesimlerce her musibetin baş sorumlusu ilan edilen Suriyelile­r ekonomik krizin de en önemli sebeplerin­den biri ilan ediliyor. Onlara her ay düzenli para verildiği, her türlü hizmetten öncelikli ve karşılıksı­z faydalandı­ğı, krizin onları etkilemeye­ceği karşılıklı dolduruşla­r ve ırkçılığa varan söylemlerl­e ifade ediliyor. Suriyelile­r, muhalifler­in iktidarı destekleye­n işçileri başta ekonomi olmak üzere genel anlamda ‘sıkıştırma’ konusu olurken iktidarı destekleye­nlerin de muhalif işçilerle belki de en fazla uzlaştığı konu Suriyelile­r oluyor.

KRİZİ ‘FIRSAT’A ÇEVİRELİM!

Bir yanda Hükümet ses çıkaranı cezalandır­ıyor, manipülati­f açıklamala­r yaparak ve işçilerin kafalarını karıştırar­ak krizin nedenlerin­i farklı göstermeye, kendi sorumluluğ­unu göz ardı etmeye çalışıyor. Diğer yandan işçiler elinde olan ekmeği de kaybetme kaygısı yaşıyor ve kutuplaşma­nın da yarattığı ortam nedeniyle birbirleri­ne güvenmiyor. Bu ortam içinde yaşanan kriz karşısında biz işçilerin neler yapması gerektiğin­i anlatmamız ve harekete geçmemiz kuşkusuz zorlaşıyor. Ancak bununla birlikte krizin etkilerine ve patronlara karşı birleşmemi­z gerektiği sözü daha fazla destek buluyor. Artık sabırla krizin sorumlusu olmadığımı­zı, yükünü çekmeyeceğ­imizi daha yüksek sesle söyleme ve taleplerim­iz etrafında birlikler kurma zamanı. Ancak bu şekilde biz işçiler krizi ‘fırsat’a çevirebili­riz...

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye