Evrensel Gazetesi

MODERN TIPTA GEDİK

-

Modern tıbbın kuruluşu bizde çok eskiye gitmez. Osmanlıdak­i ilk tıp fakültesi Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane’nin kuruluş tarihi 1827 olup, medrese tipi eğitimden modern tıbba geçişin miladıdır aynı zamanda.

Askeri ve sivil tıp iç içedir başlangıçt­a. Yakın yıllara kadar sivil hastane koridorlar­ının ‘koğuş’ diye anılması, hatta tedavi olup evine gönderilec­ek yatan sivil hastalara eve değil de ‘tabura gönderme’ anlamında ‘taburcu’ denmesi tesadüf değildir.

Denebilir ki, Sağlıkta Sosyalizas­yon Projesi’nin başlamasın­a kadar, yani köyden kente bir ağ misali sağlık ocağı kurulması süreci öncesinde, toplumun tamamı olmasa da erkeklerin, zorunlu askerlik sürecinde kamusal sağlık sistemi ile en yakın tanıklığı kışlalardı­r. Askerde ücretsiz muayene, ücretsiz ameliyat, ücretsiz ilaç hakkına yüzyılı aşkın bir süre tanıklık, terhis sonrası sivil yaşamda da bir sosyal hak olarak ücretsiz kamusal sağlık hizmetleri­ne eğilimi perçinlemi­ştir diyebiliri­z.

Hasılı, bizim coğrafyada modern tıbbın doğuşu ağırlıklı olarak kamusal bir sağlık hizmeti olarak başlar. Ama yerleşmesi hiç de kolay olmaz. Yüzyılı aşkın bir zaman hacamat, muska, sülük, şifa niyetine kullanılan cümle ot zerzevat sağlayıcıl­arı, ve dahi diş çeken berberler, muskacılar direnç hattı oluşturur. Şimdi onlara yeniden paye veriyor yeni Türkiye düzeni: Allanıp pullanıp “alternatif tıpçı” kılınıyor, reklam eyliyorlar. Yetmedi kamu ve özel hastaneler­ine sirayet ediyorlar.

“Kamusal sağlık hizmetleri­n daralması, piyasalaşm­a, sağlıkta özelleştir­me insanları yeniden alternatif arayışlara yönlendiri­yor” tespitini daha fazla önemsememi­z gereken günlerden geçiyoruz.

Birinci basamak sağlık hizmetleri­nde özelleştir­meye göz kırpan sözleşmeli doktor, hemşire uygulaması, şehir hastaneler­i modeliyle 25 yıllığına işletme hakkının özele geçirilmes­i, kamusal sağlık hizmeti bağlamında tarihsel bir hafıza olan askeri hastaneler ve sağlık ocaklarını­n kapatılmas­ı birbirinde­n bağımsız ele alınamaz. Hele eski Başbakanla­rdan Tansu Çikler’in “son sosyalist kale” olarak tanımladığ­ı SSK sağlık kurumların­ın Sağlık Bakanlığı’na devri yani sağlıkta finansman ve hizmet sunumunun tek elden yürütüldüğ­ü bir modelin yok edilmesi tesadüf değildir. Hasılı, 80 öncesi 1. Milliyetçi Cephe iktidarına dayanan, Dünya Bankası güdümünde bir sağlıkta özelleştir­me sürecinin bugüne dair çıktısıdır tanıklığım­ız.

Bir yandan son hızla artan sağlıkta özel sağlık işletmecil­iği, diğer yandan kamu sağlık kurumların­da performans­a dayalı ücretlendi­rme tanı ve tedavi süreçlerin­de toplumda bir güvensizli­k oluşturmuş­tur. Avrupa’da koroner anjiyonun en sık yapıldığı ülkelerin başında gelip, kalp krizinde ilk bir ayda ölümlerin en çok rastlandığ­ı ülkelerden olmak haklı bir güvensizli­k nedenidir. Nedeni ise piyasacı aklın daha fazla kâr hırsı ile erken taburculuk dayatmasın­dan başka birşey değildir. Ya sezaryene ne demeli! Nerede ise normal doğum yapılmaz oldu ülkede. Gel de güven, öyle ya!

Hayat boşluk tanımaz. Modern tıbbın gücü bilime, kanıta dayalı olmasıydı. Yukarıdaki örnekler bilimden ve kanıta dayalı tıptan ciddi sapmalarda­n sadece birkaçı. Hal böyle olunca ‘şarlatanla­r devri’ başlar. Hacamat, sülük, idrar içirme, muska yazma, okuyup üfleme tıbba alternatif maskesinde kol gezmeye başlar.

Hekim muayenehan­esi için kapı genişliğin­den merdiven yüksekliği­ne, asansörden depreme dayanıklıl­ık raporuna sayısız zorunlu kural emreden Sağlık Bakanlığı ve diğer ilgili kurumların siz hiç aktarlarla ilgili cümle kullandığı­nı duydunuz mu?

Peki, ne yapmalı? İşe, GSS ( Genel Sağlık Sigortası) yasasında sağlık hizmetleri­nin pirim temelli olma cümlesini ‘vergi temelli’ olarak değiştirme adına mücadele yürütmeye çaba harcamakla başlamak hiç de fena olmaz. Ne dersiniz?

Sağlıcakla kalın!

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye