Sözleşme zammı vergi ve enflasyonla sıfırlandı
Bursa’da MESS sözleşmesi kapsamındaki metal fabrikalarında çalışan işçilerin gündemi vergi adaletsizliği. Zira sözleşme dolayısıyla aldıkları yüzde 10’luk zam, yıllık gelirleri yükseldi gerekçesiyle yüzde 27’lik vergi dilimine sokuldu. Yani kesinti oranı artınca zam da vergiye gitmiş oldu. Artan enflasyonla alım gücü düşen işçiler üzerindeki baskı, krizle birlikte daha da arttı. Fabrikalarda elindekini koruma güdüsüyle sessiz kalma eğiliminin hakim olduğunu söyleyen bir metal işçisi şu uyarıda bulundu: “Daha önceki krizlerde de sessiz kalındı ama binlerce işçi işten atıldı, ücretler düştü. El açıp beklemeyle olmuyor.”
KAZANIMLAR YOK EDİLİYOR
Krizin yansımalarını öğrenmek üzere Bursa’da Bosch, Renault, Coşkunöz, Mako gibi fabrikaların işçileriyle konuştuk. İşçilerin hemen hepsi birbirine yakın yanıtlar veriyor. Durum özetle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Özel sektörümüz bu krizi fırsata çevirecek maharete sahiptir” inancını patronların boşa çıkarmadığı yönünde. Örneğin 2015 Metal Fırtına sonrası fabrikalarda işçiler üzerindeki baskının kısmen azalmsı, amirlerin tavrının daha “saygılı” hale gelmesi, işçilerin “patron sendikası” diye suçladığı Türk Metal’in temsilcileri seçim yoluyla belirlemek zorunda kalması gibi kazanımlar kaybedildi. Özellikle grup başlarının tekrar bağırıp çağırmaya başladığını anlatan işçiler, Türk Metal’in ise işyeri temsilcilerinin yeniden atama yoluyla belirleneceğini alttan alta duyurduğunu aktarıyor. Seçilen kimi temsilciler ise açıklama dahi yapılmadan görevden alınmış.
ROBOT GİBİ İŞÇİ İSTİYORLAR
Yeni yılla birlikte ücretsiz izinlerin olacağı ve işten atmaların yaşanacağı söylentileriyle birlikte iş yükünü artırmakta ve işçinin çalıştığı bölümü keyfi olarak değiştirmekte hiç zorlanmıyor patronlar. Ya da Bosch’ta olduğu gibi şubat ayında “Teknoloji 4.0” adı altında üretime robotların sokulacağı, kimi bölümlerde örneğin 10 işçiden 6’sının boşa çıkarılacağı açıklamaları rahatça yapılabiliyor. Üstelik bu yenilik sadece işçi sayısını azaltmayacak, çalışma koşullarını da değiştirecek. Bir işçi anlatıyor: “Robotun çayı yok, yemeği yok. Yani üretimde dur durak yok. Bizden de buna ayak uydurmamız bekleniyor.”
BACAĞINI SÜRÜYE SÜRÜYE
2015’teki metal direnişi, geçen sözleşme döneminde sağlanan birlik ve eylemlilik gibi deneyimleri olsa da, krizle birlikte gelen “elimdekini kaybederim” korkusu, işçileri dağıtmış durumda. Emek Partisi üyesi bir işçi, gelinen durumu, “İşçi şu an kendi gücüne güvenmiyor” diye özetliyor. Talepleri etrafında birlik olmayan işçiler, kurtuluşu bireysel yollarda arıyor. “Elindekini, yani işini koruma duygusu önde” diyor bir işçi, “Mesela işten atılma konusu... Önce sözleşmeliler, sonra askerliğini yapmamışlar, amirleriyle problem yaşayanlar, emekliliği gelenler atılır, bana gelene kadar daha çok var diyor. Onun da kendi sınıfının bir parçası olduğunu, sıranın kendine de geleceğini düşünmüyor. İşten atılma potasına girmemek için de ne denirse, ne iş verilirse yapıyor. Mesela bel fıtığı olan bir işçi var. Normalde 40 parça üretmesi lazımken, bacağını sürüye
sürüye 60 parça üretti. İşyeri hekimi yanına geldi ‘Sorun varsa yerini değiştirelim’ diye sordu, ‘Yok her şey yolunda’ dedi. Yani bu hale geliyor insanlar...”
EL AÇIP BEKLEMEYLE OLMUYOR
Emek Partili işçi, arkadaşlarını şöyle uyarıyor: “Ne yapılırsa yapılsın kriz dönemine girildi mi işçi atılır. Ses çıkarmazsam kendimi korurum dendi, ama böyle olmadı. 2001’de ve 2008’de binlerce işçi atıldı. Ücretler düştü. Esnek çalışmanın her türü hayata geçirildi. Yani
ya kurbanlık koyun gibi işten atılmayı bekleyeceksin ya da işten atma olmaması için bir şey yapacaksın. El açıp beklemeyle oluyor mu? Şimdiye kadar metal işçileri ne almışsa mücadeleyle aldı. Rahmi Koç fötr şapkasıyla dünyayı gezecek, sen eve kireç gibi peynir götüreceksin... Kriz geldi mi bir günde 1000-1500 işçi atacak. Bu adalet mi?”
GENÇ İŞÇİLER DAHA TEPKİLİ
Genç işçilerin daha tepkili olduğuna dikkat çekiyor bir başka işçi: “Her gün