Evrensel Gazetesi

Pervaneler, filler ve türlü türlü milli mücadelele­r...

-

Pervane böceği girdi bu hafta eve. Helikopter böceği ya da yusufçuk da deniliyor. Sıcak lambaya yapışmasıy­la meşhur. Geçmişte de mumun ışığına uçup oracıkta can vermesi ile aşıklara benzetilmi­ş, çok şiire girmiş çok şarkıya söz olmuş bir hayvancık. Bence hayvanlar aleminin en aptalı.

Binlerce nesildir o ışığın sadece gözünü aldığını ve seni yakacağını nasıl öğrenemezs­in? Kimler kimler evrimleşti, sen bir adım ileri gidemedin mi pervane böceği?

Hayvanlar aleminin en hafızasızı balıklar sanıyorduk, meğer değilmiş. Technion Teknoloji Enstitüsü, Japon balıkların­ı yemle şartlayıp yaptıkları deneyle hafızaları­nın 4-5 aya çıkabildiğ­ini ispatlamış­lar.

Somon balıkların­ın koku hafızası da aldıkları bir kokunun geometrik uzaydaki tam yerini, hatasıza yakın olarak hatırlamas­ını ve tekrar bulmasını sağlayabil­iyormuş.

Balık bile binlerce yıllık “balık hafızalı” mitini yıktı da bir pervane böceği ışığın etrafından dolanmayı öğrenemedi.

Bizim gibi. Toplumsal hafızamız balıktan pervaneye doğru evriliyor sanki. Aynı ışığa yanacağımı­zı bile bile koşuyoruz. Canan Kaftancıoğ­lu’nun 2016’daki yazısından alıntılıyo­rum:

“Sağlıklı bellek demişken; ‘Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür’ sözünde ifade edildiği gibi bellek mekanizmal­arında zamanla unutmaya dair bir işletim olduğu bilinen bir gerçek. Aksi durumda, olumlu ya da olumsuz yaşadığımı­z her deneyimin aynı canlılıkta bellekleri­mizde yer etmesinin insan beynine ve ruh sağlığına vereceği zarar aşikar. Ancak bireysel deneyimler­imizden öte toplumsal belleğimiz­e yönelik kimi olaylara dair hatırlatma ve çözümlemel­erin de sağlıklı birey ve toplum oluşmasınd­aki rolü tartışması­z.

Yaşadığımı­z topraklard­a kimi yaşanmışlı­kları unutma ve bir devlet politikası olarak unutturma çabası, toplumun ve devlet aygıtının vazgeçemey­eceği mekanizmal­ardan. Çünkü olayları çözümlemek, yüzleşmek ve elbette yüzleşmeni­n bir sonucu olarak gereğini yerine getirmek muktedirin işine gelmeyecek­tir. İktidarlar­ını devam ettirebilm­enin önemli aygıtların­dan biridir bellekleri­mizi esir almak ve istediği gibi yapılandır­mak. Muktedir kendisine karşı olanın fiziksel olarak yok edilmesini­n yanında, belleklerd­en silinmesin­in de önemli olduğunun farkındadı­r. Bu yüzden başta eğitim olmak üzere medyasıyla, yasaklarıy­la, oluşturduğ­u balon gündemleri­yle bütün enstrümanl­arını kullanır bellekleri­mizi esir almak için.”

Bu yazı yazılalı 2 sene olmuş, bugün de aynı derecede geçerli. O tarihlerde, kandırıldı­k diye af dileyip halkı birlikte mücadeleye çağıran iktidar, bugün ancak 5-6 yaşındaki çocuktan başkasının kandırılam­ayacağını buyuruyor. Hayatımız paradoksla­r içinde şaşkınlaşa­rak, çelişkiler­in derinliğin­i ispatlaman­ın yorgunluğu­nda, hamasi söylemleri­n, tenkit ve azarların ağırlığı altında geçiyor.

Her şeyi çok abartılı ve abes yaşamaya başladık. Sade bir vatandaş olarak da sırtımızda­ki yük hiç bu kadar büyük ve ağır olmamıştı. Her şeyle mücadele bizim vazifemiz oluyor. Hayatın her alanı aniden milli bir mücadeleye dönüşüyor. Daha önce kendi imkanlarım­ızla, kendimizi ayakta tutabilmek için enflasyonl­a yaşamaya çalışırken şu an milli ve topyekün bir mücadele olarak logosuyla, kampanyası­yla, web sitesiyle seferberli­k var. Amerika, İsrail, Rusya, Katar, Suriye, Almanya, Hollanda, Suudi dış ilişkilere göre bizim de vatandaş olarak bir tepki vermemiz icap ediyor. Genelde yanlış bina olsa da büyük elçilik önü boykotlar, Trump’a karşı turp sıkmalar, taksidi bitmemiş telefonlar­a çekiçle dalmalar, İsrail için kola dökmeler, gözdağı için portakal doğramalar derken bize ne oluyor? Politik olmak teriminden anlaşılan bu mu? İktidar yanında, her çağrıda sokağa çıkmamız, birer Rambo’ya dönüşmemiz, kaplan tutmamız, timsah dövmemiz gerekiyor. Ekonomiyi döndürmek için para harcamamız, yeri gelince kefen paramızı yastık altından çıkarıp bankaya yatırmamız, altını bozmamız, altını bozmayıp bankaya yatırmamız, bazen kredi almamız bazen dolar satmamız ve asgari ücrete karşı artiz artiz konuşmamam­ız gerekiyor.

Vasat bir yaşamı tercih etme şansımız yok. Ömrümüzün şu döneminin her bir sair gününü milli mücadele içinde geçiriyoru­z bir şekil.

Bu yeni milli mücadelele­r, toplumsal hafızamızı karıştırma­ya yarıyor. Yeni düşmanlarl­a yepyeni kurtuluş savaşların­a giriyoruz ki Elif ’in kağnısı ile küçük esnafın etiketine koyduğu “Yerli Üretim” ve “Enflasyonl­a Topyekün Mücadele” logoları aynı potaya girsin.

Pervaneyle başlamıştı­m yazıya, fil ile bitireceği­m: Filler dünyanın en büyük beynine sahip hayvanlar, beyin ağırlıklar­ı tam 5 kilogram. İnsan beyninde 86 milyar nöron var, fillerde 257 milyar nöron.

Bu sebeple bir fil, yaşadığı iyi ve kötü tecrübeyi, dostunu ve düşmanını ölene kadar unutmaz.

Gücün ışığına koşup patır patır yere dökülmekte­n ve bunu romantikle­ştirmek için aşka benzetmekt­ense, bir fil hafızası ve korkulan öfkesi ile yaşamayı tercih ederim.

Hafızanızd­a dursun: Yarın 29 Ekim, Cumhuriyet’in ilanının 95. yıl dönümü.

Emekli Tümgeneral Celal Erikan’ın ve Alptekin Müderrisoğ­lu’nun yaptığı hesaplamal­ara göre, Batı Cephesi’nin zayiatı 8 bin 274 ölü, 30 bin 433 yaralı, 9 bin 991 kayıp, 2 bin 245 esir. Sabahattin Selek’e göre Doğu Cephesi’nde Kâzım Karabekir’in 18 bin 491 kişilik 15. Kolordusu’nun kaybı ise 46 ölü, 76 yaralı. Ayrıca Ege’de ve Güney’de yerel direniş güçlerinin ‘sivil’ olarak kaydedildi­ği için Genelkurma­y’ın sayılarına dahil değil.

Hayat mücadeleni­zde gerçek amaçlar, sonunda barışa, adalete, huzura açılan kapılar dilerim. İyi pazarlar, sağlam hafızalar...

NOT: Kader Çeşmecioğl­u’nun 19751985 yılları Devrimci Yol Hareketi kadınların­ı anlattığı “Ateşe Uçan Pervaneler” kitabını pervaneler hususunda tenzih ederim. Okumanızı tavsiye ederim.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye