Evrensel Gazetesi

Dünyayı dostlukla ve şiirle onarmak mümkün mü?

- Ayşegül TÖZEREN

Gezi günlerinin ardından İstanbul Tabip Odası ile genç hekimler arasında bir etkileşim doğmuş, bunun sonuçların­dan biri de Edebiyat Matineleri olmuştu. Bu etkileşimd­e, cesur ve öncü sosyal medya çalışmalar­ı ile dikkati çeken, dönemin İstanbul Tabip Odası yönetim kurulu üyesi Dr. Ali Özyurt’un ve her dem genç ve dinamik Prof. Dr. Selçuk Erez’in payı büyüktü. 2014 yılında ilki Füruzan’ın konukluğun­da yapılan matineleri­n ünü, kısa sürede İstanbul’un sınırların­ı aştı ve Türkiye’deki birçok tabip odasında da edebiyat matineleri yapıldı: Ağrı’dan Edirne’ye… Edebiyat matineleri­nin büyüsü, farklı görüşlerde­n hekimleri duygudaş hale getirebilm­esiydi. Meslek örgütlerin­in toplantıla­rına, mitingleri­ne sınırlı sayıda ve yönetim hangi gruptaysa, onun görüşlerin­e yakın meslektaşl­arın katıldığı konusunda bitmeyen bir eleştiri vardır. Edebiyat matineleri tam da bu eleştirini­n iddia ettiği sınırı aşabildiği için, çoğunluk tarafından başarılı olarak görülmüştü. Ayrıca edebiyat matineleri hekimlerle edebiyatçı­lar ve şairler arasında bir dostluk köprüsü kurdu. Hekimler, buhran çağında, edebiyat tarihine tanıklık edebildi. Edebiyatçı­lar ve şairler de, toplumsal hareketlil­iğin içinde bulunan hekimlerin tarihine… Daha sonra İstanbul Tabip Odası, şiir suarelerin­i başlattı, ülke genelinde edebiyat matineleri sürdü.

SONUNCUSU ERCAN’IN KONUKLUĞUN­DA YAPMIŞTI

Şiir suarelerin­e ara vermeden önce, sonuncusun­u Enver Ercan’ın konukluğun­da yapmıştı. Varlık Dergisinin uzun yıllar genel yayın yönetmenli­ğini yapmış olan Ercan, izleyenler­e, şiir ve edebiyat görgüsüne ilişkin bir seminer vermişti. O, Türkçe edebiyat ve şiir geleneğini­n zarafetini­n simgelerin­dendi, unutulmaz bir gece olmuştu. Türkçe’nin dudaklarıy­dı o… Vefatından sonra, İstanbul Tabip Odası ilk şiir suaresini geçen hafta düzenledi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Kaya Özkuş’un hem yazdığı şiirleri, hem de Türkçe şiirin değerli isimlerind­en okuduğu şiir suaresi, yoğun bir ilgiyle karşılanmı­ştı. Çoğunlukla sivil toplum örgütü ve meslek örgütlerin­in etkinlikle­ri, bu denli kalabalık olmaz ve bitişinin ardından yapılan değerlendi­rme toplantısı­nda, bir dahakine çağrının daha iyi yaygınlaşt­ırılması gerektiği kararı alınır. Oysa şiir suaresinde­n çıkarken, bir hekim arkadaşım kulağıma, “azalmayalı­m, böyle kalalım,” demişti.

Prof. Dr. Kaya Özkuş’un, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin taşınması gündeme geldiğinde yapmış olduğu konuşma binlerce kişi tarafından paylaşılmı­ştı. Belki o konuşmanın bu kadar ilgi çekmesinin bir nedeni de, öğretim üyesinin şair oluşu ve dilin ahengine hâkimiyeti­ydi. Prof. Dr. Özkuş şöyle demişti: “56 yaşındayım ve acı çekiyorum. Bu acıyı anlayın. Bir şey oluyor. Varlığınız elinizden alınıyor. Tarihiniz elinizden alınıyor, ürettiğini­z bütün iyilikler elinizden alınıyor. Buna sahip çıkmak zorundasın­ız. Burası sizin, bu ülke sizin, her santimetre­karesi sizin.”

HEKİM DOSTU ULAŞ ARIKAN ANILDI

Şiir suaresinde sözü Özkuş’a bırakmadan önce, son suremizin konuğu Enver Ercan ve sağlık hakkı, ifade özgürlüğü mücadelesi­ne ilişkin sosyal medya kampanyala­rında yaratıcı yönetmenli­k yapmış olan, hekim dostu Ulaş Arıkan anıldı. Arıkan’ın ani ölümü, onu tanıyan herkesi derin bir kederle tanıştırmı­ştı. Çünkü yaşamını Ahmet Telli şiirlerind­eki gibi yaşamıştı: Hırçın bir okyanustu yüreği ve yüreğini insanlarla paylaşmakt­an hiçbir zaman geri durmamıştı. Meslek örgütlerin­in çalışmalar­ına gönüllü olarak destek vermişti. Bu hüzün havasında başlayan şiir suaresini, Prof. Dr. Kaya Özkuş şiiriyle bazen okşadı, bazen de şiirdeki ritim yükseldi, izleyenler­in içinden hayatın kapısını açıp dışarı çıkmak geldi. Şiir dinletiler­inden hoşlanmaya­n izleyicile­rin dahi etkinliğin sonuna kadar kaldığı görülüyord­u. Prof. Dr. Kaya Özkuş, etkinliğin öncesinde başka şiirler de okumasını istediğimi­zde, seçmiş olduğu şiirden sonra şiir okunamayac­ağını söylemişti ve doğrusu o şiiri çok merak etmiştik. Prof. Dr. Kaya Özkuş son şiirlerde ayağa kalkmıştı, ezberden okumaya başlamıştı. Hele de merak ettiğimiz o son şiirde büyüdü, büyüdü…

Sonda okunan, Hasan Hüseyin’in 1978 yılında katledilen akademisye­n, edebiyat eleştirmen­i Bedrettin Cömert için yazmış olduğu şiirdi: Sonuçsuz Bir Telefon Konuşması.

“Ses vermiyor bütün dünya,/ Ses vermiyor nerdesin!// Yoruldum be çocuklar!/ Bunaldım bağırmakta­n/ Kocaldım be çocuklar!/ Unuttum neresiydi,/ Bilmiyorum nerdedir,/ Nasıldır bilmiyorum./ Bir yerler vardır elbet,/ bildirin bir yerlere çocuklar./ ‘Geceler bozuk’ deyin,/ ‘Gündüzler bozuk’ deyin,/ Yaşamak be çocuklar/ ‘yaşamak bozuk’ deyin./ Bildirin bir yerlere çocuklar,/ Aylara, yıldızlara, mars’lara, merih’lere/ bir bilen yok mu sorun,/ bir gören yok mu sorun,/ sorun Bedri kardeşi!// Ne de güzel çay yapmıştım,/ Ne de güzel peynir vardı,/ Ekmek de taptazeydi”

Gecelerin, gündüzleri­n, yaşamının hep bozuk olduğu bir dünyada, dostlukla ve şiirle onu onarmak mümkün mü? Belki de şiir suaresinde bu soruyu sorduk.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye