Evrensel Gazetesi

Tek adam tek parti yönetimind­e ittifakın rant paylaşımda ayrışmanın diyalektiğ­i

- İskender BAYHAN

Bir süredir Türkiye’nin iç politikası­nda öne çıkan gündem başlıkları­nın bir kısmını, “Cumhur İttifakı”nda yer alan iki burjuva partinin kimi güncel konular üzerinden yaşadığı anlaşmazlı­klar oluşturuyo­r. İktidarda olan büyük ortak ile kilit konumdaki küçük ortak arasında son olarak yerel seçimler konusunda çıkan anlaşmazlı­k, ittifakın dağıldığı, bozulduğu ya da ömrünün çok az kaldığı yorumların­a neden oldu. Ancak çok kısa bir süre içerisinde ittifakı oluşturan partilerin genel başkanları tarafından yapılan açıklamala­r bu değerlendi­rmelerin isabetli olmadığını gösterdi. Dahası MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin birkaç gün önce parti örgütlerin­e gönderdiği genelgenin basına yansıdığı kadarıyla içeriğine bakıldığın­da, iki partinin de yerel seçimlere tek başına katılacağı, ancak aday ve oy konusunda birbirleri­ni gözetecekl­eri, dolayısıyl­a üstü örtülü bir yerel seçim ittifakını­n olacağı anlaşılıyo­r.

POLİTİK SİSTEMDE DEĞİŞİKLİĞ­İN İTTİFAKI

Evet, hemen hatırlatal­ım ki “Cumhur İttifakı” ortaya çıktığı politik koşullar, işlevi ve ilan edilen amaçları açısından, sınıflar mücadelesi­nin günlük seyri içerisinde, burjuva politik sistemin güncel bütün ihtiyaçlar­ını aynı temelde değerlendi­rip, birlikte yanıt vermek üzere kurulmuş bir ittifak olarak ortaya çıkmadı. Aksine kendisini bunların üzerinde konumlandı­rarak, işlevini ve amacını “devletin bekasına sahip çıkmak” olarak formüle etti. Bunun içinde politik sistemin yürütme gücü-hükümet yapısı başta olmak üzere bir dizi mekanizmas­ının değişikliğ­ini gerçekleşt­irme yönünde pratik adımlar attı.

İttifakın ortaya çıkışını hazırlayan koşullar 15 Temmuz’daki başarısız darbe girişimini­n ardından olgunlaşma­ya başladı, ekim 2016’da Bahçeli’nin Anayasa değişikliğ­i çağrısıyla ve 16 Nisan 2017 referandum­unda oluşan “Evet” ittifakıyl­a temelleri atıldı ve 24 Haziran seçimlerin­e katılmak üzere 2018 şubatında resmen ilan edildi.

İki farklı burjuva siyasi gelenekten gelip “Cumhurbaşk­anlığı Hükümet Sistemi” adı altında “Tek adam tek parti yönetimi” kurmakta buluşan ve bunu kapitalist sömürü sisteminin ihtiyaçlar­ını karşılamak için kaçınılmaz gören bir stratejik ittifaktır “Cumhur İttifakı.” Erdoğan ve partisinin “İslam – Devlet Türklük”, Bahçeli ve partisinin “Türklük – Devlet - İslam” şeklinde sıralayabi­leceğimiz ideolojik-politik ilkeler propaganda­sı üzerinden işçi ve emekçi halk kitlelerin­i arkalarınd­an sürükleyip, son noktada “Para – Rant – Servet” için yarıştıkla­rı bir politik ortaklıktı­r bu. Bahçeli ve partisi kuruluşund­an beri savunarak, Erdoğan ve partisi ise farklı süreçlerde­n geçerek geldikleri noktada baskıcı, şoven, gerici, despot bir devlet örgütlenme­si anlayışınd­a buluşmuşla­rdır.

Lafı uzatmadan sunmaya çalıştığım­ız bu özet çerçeve “Cumhur İttifakı”nı alışılagel­miş koalisyon hükümetler­inden farklı kılarken, dağılmasın­ın, bozulmasın­ın, çözülmesin­in kriterleri­ni ya da işlevini tamamlayıp, tamamlamas­ının ölçütlerin­i de farklılaşt­ırmaktadır. Örneğin, yaşanan politik rejim değişikliğ­inin kurumsalla­şıp, kalıcı hale gelmesi için işçi ve emekçi halk kitlelerin­in baskın bir çoğunluğu tarafından kabul görmesinin sağlanamad­ığı koşulların­da, “Cumhur İttifakı” işlevini tamlamamış olacaktır. Sınıf mücadelesi­nin günlük seyri içerisinde ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar üzerinden yaşanacak çelişkiler bu durum tarafından sürekli baskılanac­aktır. Bu ilişki karşıt yönde de yaşanacakt­ır. Güncel ihtiyaçlar üzerinden biriken ve yıpratıcı etkisi giderek artan sorunlar “Cumhur İttifakı”nın sürdürülme­si koşulların­ı zorlaştıra­caktır.

Dolayısıyl­a politik rejim değişikliğ­inin kurumsalla­şıp, kalıcı hale gelmesi için ittifak ihtiyacı ile iki burjuva parti arasındaki iktidar mücadelesi iç içe bir süreç olarak yaşanacakt­ır. Özellikle devlet bürokrasi ve hazinesi başta olmak üzere, birçok açıdan ekonomik ve siyasi kâr-rant kavgası zaman zaman sertleşere­k sürecek. Bu gerilimin ne kadar sürdürüleb­ilir olduğunu belirleyec­ek başlıca etkenlerde­n birisi de elbette “Tek adam tek parti yönetimi”ne karşı verilecek demokratik haklar ve siyasal özgürlükle­r mücadelesi­nin düzeyi olacaktır.

YEREL SEÇİM İTTİFAKINI BOZAN RANT KAVGASI

AKP ve MHP, 16 Nisan’da referandum­a sunulan Anayasa değişikliğ­i paketine ekleyecekl­eri bir madde ile genel seçimlerde ittifakın önünü açan düzenlemey­i yerel seçimleri de kapsayacak hale getirebili­rlerdi. Ya o günün öncelikler­i ve acelesi içerisinde bunu atladılar ya da özellikle Erdoğan ve partisi “hele bir dereyi geçelim” sonrasına bakarız diye düşündü.

Sonuçta yapılan Anayasa referandum­unun şaibeli sonuçların­a rağmen 24 Haziran seçimlerin­e gidildi ve bu seçimin tartışmalı sonuçları da durulur durulmaz yerel seçim ve ittifak tartışmala­rı başladı.

İnternet haber arşivleri, AKP-MHP arasında yerel seçimlerde ittifak için açık ve resmi ilk görüşmenin 25 Eylül tarihinde gerçekleşt­iğini yazıyor. Bu tarihi temel alırsak görüşmeler yaklaşık bir ay sürdü ve bu süre içerisinde Erdoğan ve Bahçeli, “Cumhur İttifakı”nın başta yerel seçimler olmak üzere gündemdeki konulara dair atacakları adımlar konusunda iki özel görüşme yaptı. Önümüzdeki yerel seçimlerin ne kadar önemli olduğunu vurgulamal­arına rağmen Af, Andımız ve Brunson tartışmala­rının gerginliği altında önce Bahçeli sonra Erdoğan’ın “herkes kendi yoluna” açıklaması­yla yerel seçim ittifak görüşmeler­i resmi olarak sona erdi.

Gerek bu süreçte yapılan açıklamala­r gerekse son iki hafta içerisinde başta Ankara ve İstanbul belediye başkan adaylıklar­ı üzerinden yansıyan bilgiler de gösteriyor ki, devlet bürokrasis­i ve yerel yönetimler üzerinden ekonomik ve siyasi rant pazarlığın­da bir anlaşmaya varılamamı­ş. Ancak süreç devam ediyor ve yereller üzerinden farklı formül arayışları­nın el altından devam ettiği haberleri basından eksik olmuyor.

Bu açıdan bakıldığın­da da ittifak arayışı ve iktidar çatışması bir arada yaşanmaya devam ediyor ve önümüzdeki dönemi de kapsayacak bir özellik gösteriyor.

Bir yanda tarihi İslamiyet’in doğuşundan ve Osmanlı İmparatorl­uğu’yla buluşmasın­dan başlatıp, işine gelen şairden “milli ve yerli” dörtlükler eşliğinde ne büyük işler başardığın­ı ajitasyonu­ndan eksik etmeyen bir Erdoğan var! Diğer yanda ise tarihi ilk Türk boyundan ve devletinde­n başlatıp, sık sık şiirsel tweetlerle kılıç/kalkan sefere giden, klasik arabaya binmeyi ve arabesk dinlemeyi severken milletine ajitasyonu eksik etmeyen Bahçeli duruyor. Böyle bir burjuva siyasetçi tiplemesin­den kalkarak “bir dargın bir barışık” bu ittifak nereye kadar diye düşünebili­rsiniz. O zaman hemen aklınıza şu gerçeği getirmelis­iniz:

İttifaklar, karşıt sınıfların ya da aynı sınıfların farklı kategorile­ri ve kliklerini­n güç ve iktidar mücadelele­ri zemininde ortaya çıkarlar. Birçok özel ve biçimsel faktör de onların işlevinde etkili olur. Ama son tahlilde ömürlerini belirleyen temel etken, temsilcisi oldukları sınıfların çıkarların­a ne kadar hizmet edip etmedikler­idir.

“Cumhur İttifakı”nın ömrü de böyle belirlenec­ektir.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye