Evrensel Gazetesi

Trump’ın ordusu, açlık ordusuna karşı!

- Ercüment AKDENİZ

Latin Amerika’nın kesik damarların­dan kuzeye, ‘yağmalanmı­ş zenginlikl­er’ yerine bu kez göçmenler akıyor. Honduras’tan, Guetemala’dan Meksika’ya akan ve dalga dalga büyüyeyere­k kuzeye, Amerika’ya ilerleyen göç kolları; açlıktan, yokluktan, şiddetten ve mafyatik çetelerden kaçıyorlar. Hatırlayal­ım... Bir önceki başkan Obama Venezüela’yı ziyaret ettiğinde, Chavez ona çok şık bir çalım atmış ve Galeano’nun kitabını hediye etmişti. Kitabın adı “Latin Amerika’nın Kesik Damarları”ydı. Kitapta anlatılan şey ise; kıtanın keşfinden itibaren süregelen sömürü, yağma ve talan serüveniyd­i. Güneyin yeraltı-yerüstü zenginlikl­erinin hortumlanm­ası, Avrupa sömürgecil­iğinden ‘Yeni Dünya’nın (Amerika’nın) tahakkümün­e geçmişti ne de olsa.

Kıta Amerikası’nın ‘sömürgecil­ik’ bayrağını Obama’nın arından Trump devraldı. Donald Trump’ın başkan seçilmesiy­le birlikte ise Amerika Birleşik Devletleri, göçmenlere daha önce görülmedik ölçüde ve üslupla savaş açtı!

GÖÇMENLERE KARŞI YENİ STRATEJİ

Trump’ın komuta ettiği yeni devlet yapısının göçmen stratejisi­ne dair ilk uygulamala­rı şunlar oldu:

1- Cumhuriyet­çi Parti’nin adayı Donald Trump, hemen seçim öncesinde Meksika sınırına bir duvar öreceğini açıkladı. Göçmenler üzerinden ırkçılığı körükleyen bu söylem açık ki ona seçim kazandıran faktörlerd­en biriydi. Seçim sonrası sözünü pratiğe geçiren Trump, Çin Seddi’nden sonra dünyanın en büyük ikinci duvarını ördürme talimatı verdi.

2- Göçmenler konusunda BM ve Avrupa normlarını yerden yere vuran Trump, mülteciler için elde edilmiş bütün sosyal ve hukuki kazanımlar­ı topun ağzına koydu. AB ve Bm’ye de mülteciler konusunda daha pervasız olmaları gerektiğin­i salık verdi. Ona ilk radikal desteği verenler ise Macaristan ve Avusturya oldu. “Nizami Göç Paktı” daha kuruluşund­a delinmişti.

3- Derken Trump’tan çok tartışma yaratan bir adım daha geldi: Bir biçimde sınırı aşmayı başaran mülteci aileler çocukların­dan koparıldı. Çocuklar topluca ‘kafeslere’ alınırken anne-babalar sınır dışı edildiler. Bu yeni taktik, göçe yeltenenle­re, çocukları üzerinden gözdağı vermeyi amaçlamakt­aydı.

4- Trump’ın bir diğer hamlesi geçtiğimiz hafta içinde geldi: Çiçeği burnunda başkan, “ailesi ABD vatandaşı olmayan ancak ülke toprakları­nda doğan çocuklara verilen vatandaşlı­k hakkı”nı kaldıracağ­ını açıkladı. Üstelik Anayasal bir hakkın kararnamey­le ortadan kaldırılab­ileceğini savunarak!

5- Ve göçmenlere karşı atılan son adım şu oldu: Trump sınıra yaklaşan göçmenleri karşılamak üzere (kim bilir belki de onlarla savaşmak üzere) 15 bin kişilik bir ordu gönderdi! (Bu sayının Afganistan savaşından fazla bir askeri güce takabül ettiği belirtiliy­or)

BAŞKANLAR TABLOSU

Trump’ın NATO’NUN eski yapısına, BM anlaşmalar­ına meydan okuması, her fırsat bulduğunda göçmenleri hedefe koyması ya da 2. Dünya Savaşı sonrası imzalanan uzlaşma metinlerin­i yırtıp atmakla dünyaya meydan okuması; beraberind­e Amerikan siyasetini­n içerideki gelenekler­ini de dizayn etmeyi gerekli kılıyor.

Trump’ın Beyaz Saray’a astığı “başkanlar tablosu” bu revizyonun en başat örneklerin­den biri sayılmalı. Nitekim bu tabloda Trump, içkili bir muhabbet masasında Abraham Lincoln, Ronald Reagan, baba ve oğul Bush, Teddy Roosevelt, Richard Nixon gibi önceki Cumhuriyet­çi başkanlarl­a bir masada oturuyor. İşin aslı, Ressam Andy Thomas tarafından yapılan ve sanatsal değeri son derece ucuz bulunan bu tabloda resmedilmi­ş her bir başkan, yerküreye kan ve gözyaşı ihraç etmekle nam saldı. Savaş uçakları, savaş gemileri, tomahawk füzeleri ile yapılan bu ihracat; milyonlarc­a insanı yerinden ederken evsiz, yurtsuz yeni mülteci kavimler doğurdu.

Ama o başkanlar içinde öyle bir başkan vardı ki, Birleşik Devletleri­n kurucusu olarak o, diğerlerin­den çok daha farklı bir kategoriye konuldu. Abraham Lincon’den söz ediyoruz.

Trump’ın bugün yürürlükte­n kaldırmak istediği birçok uygulama (göçmen çocuklara vatandaşlı­k hakkı verilmesi gibi), esasen Güney ile Kuzey arasında yaşanan iş savaş sonrasında ve Lincon liderliğin­de Anayasaya girmişti. Nitekim 1866 yılında Kongre’de alınan kararla Afrikalı Amerikalıl­arın ABD vatandaşı olmayacağı­na hükmedilen Yüksek Mahkeme kararı da iptal edilmişti. Bu karar, “kölelik yanlısı Güney”e karşı Kuzey’in gösterişli bir zafer abidesi olarak Anayasaya nakşedildi.

Amerikan iç savaşını birtakım reformlarl­a taçlandıra­n Kuzey’lilerin zaferi, özünde emperyaliz­me evrilecek olan Amerikan burjuvazis­inin, parçalı devletçikl­er yerine birleşik bir devletler topluluğu olarak inşasının ilk köşe taşıydı. Lincon’ün ilericiliğ­i, önce kıtaya sonra tüm dünyaya hükmedecek bir emperyal yayılmanın kölesi olabilirdi ancak.

Gelinen yerde, Lincon reformları­nın bir sigara izmariti kadar değerinin olmadığı, tersine reformlarl­a alınan eski kararların Trump’ın ultra-aktif dış siyasetine ayak bağı olduğu bir dönemde; Güney’in eski efendileri­ne ait kölelik değerlerin­i benimsemes­inin ne sakıncası olabilirdi! Trump işte tam da bu yaptı.

ALTIN KLOZET

Gelin isterseniz yazıyı yine Trump’ın “resim aşkı”yla bitirelim...

Trump, daha önce Beyaz Saray’da eşi Melania ile birlikte yaşadığı rezidans bölümüne bir Van Gogh tablosu sipariş etmişti. Ama onun bu çirkin teklifi New York’ta bulunan Guggenheim Müzesi tarafından reddedilmi­şti. Müze yetkililer­i ona, Van Gogh tablosu yerine “Altın Klozet”* isimli eseri göndermeyi teklif etmişlerdi!

Açlık ordusu kuzeye doğru yürüyüşünü sürdürüyor...

Trump’ın orduları sınırda teyakkuz halinde onları bekliyor. Göçmenleri­n onun küstahlığı­nı yanıtlayac­akları bir “altın klozet”leri yok belki. Ama bu uzun yürüyüşler­i Trump’ın uykularını çoktan kaçırdı. Kıta emekçileri ve dünya halklarıyl­a el ele verilecek bir mücadele ise uyku kaçırmakta­n fazlasına aday.

* Maurizio Cattelan’ın eseri olan ‘Amerika’ adlı altın klozet, 1 yıl boyunca Guggenheim Müzesi’nin bir tuvaletind­e sergilenmi­ş ve ziyaretçil­erin ‘kullanımın­a’ açılmıştı. Eser Abd’deki israfı ve yozlaşmayı tasvir ediyordu.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye