Heinrich Heine
1797-1856 yılları arasında yaşayan, Heinrich Heine (Haynriş Hayne); ülkemizde pek tanınmamasına karşın dünyaca ünlü en büyük birkaç Alman ozanından biridir.
Ne var ki ükesinde uğradığı ağır eleştiriler yüzünden çok zor günler yaşadı Heine.
Yaşamının son yıllarını da, yatalak olarak Paris’te geçirdi.
Paris’te birçok ünlü düşünür ve sanatçıyla kalıcı dostluklar oluşturdu; zaman zaman onlarla sanatsal üretimini sürdürdü...
Şiirlerinin çoğu, günümüzde bile dilden dile dolaşmakta, Almanya’nın bütün okullarında okutulan ders kitaplarında tanıtılmaktadır. ”Silezyalı Dokumacılar” ve “Lorelay” adlı şiirleri, dünyaca en ünlü şiirleridir. Bir dönem adı, okul kitaplarından silindi. Ne var ki günümüzde bile, şarkılaştırılmış Lorelay şiirini, hangi Almana sorsanız, hemen mırıldanmaya başlar... En ünlülerinden birkaç kitabı: Buch der Lieder (Şarkılar Kitabı) Neue Gedichte (Son Şiirler) Deutchland Ein Wintermârhen (Almanya – Bir Kış Öyküsü) Atta Troll. Sommernachtsraum (Atta Troll. Bir Yaz gecesi Düşü) Doğrudan Fransızca olarak yazdığı kitaplarından birkaç örnek: Poèmes et Légendes (Şiirler ve Efsaneler) Tableaux de voyage (Yolculuk Tabloları) Aşağıda çeşitli kitaplarından seçilmiş birkaç şiirinin çevirisini veriyoruz.
*** BİL BAKALIM, İLK SAATİ KİM BULDU Söyle bana, şu duvar saatini kim buldu ilkin, Saatleri, dakikaları kısaca şu zaman dilimlerini? Soğuk mu soğuk, hüzünlü bir adam buldu onları ilkin. Bir kış gecesi düşlere dalıp gittiğinde, Farelerin gizli tıkırtılarını sayıyordu sessizce Ve gaga vuruşlarını, ormanlardaki kurtların kuşların.
Bil bakalım, kim buldu ilk öpücüğü? İlk öpücüğü öpülen mutlu dudaklar buldu; Bu dudaklar art niyetsiz başkalarını öptü Aylardan mayıstı, o güzelim mayıs. Çiçekler püskürdü hemen topraktan Ve gülümsedi ta tepelerdeki güneş, Tekmil kuşlar şarkılar söyledi. (Çeviren: Yaşar ATAN)
KUM SAATİ BOŞALIRKEN Karşımdaki kum saatinde görüyorum: Azalmış kumu, habire akıyor ağır ağır aşağıya. Sen benim tatlı karım, yoldaşım, Bak ölüm çekip götürüyor beni uzaklara.
Kollarından çekip alıyor beni, karıcığım, Dirensem bağırsam neye yarar? Koparıyor ruhumu bedenimden, Ruhum da korkusundan çekip gitmek istiyor.
Bu ortak evimizden kovuyor karımı. Hiç düşünmezdi garibim böyle bir ayrılığı. Tir tir titriyor umarsız, sele kapılmış gibi, Habire söyleniyor; ”Nerelere gitsem ki?”
Nice diklensem, bağırsam çağırsam, Çeksem çekiştirsem de artık nafile. Koparken ruh bedenden, kadın erkekten, Alıp başını gidecek her biri – bir yerlere gönlünce. (Çeviren: Yaşar ATAN)
*** Bir şiir de bizden, diyoruz: YARAMAZ YILDIZLAR Yıldızları özlediğimde Türkiye’deki kentim Afrodisyas gelir aklıma Afrodit’in taht kurduğu kenttir hani Çok bakardım gökyüzüne çocukluğumda Sel gibi akarken yıldızlar geceleri Zaten beni uyutmazlardı Ve sık sık sorardım babama Güneşin yanında gün boyu Neden o yıldızlar da yok diye
Güneş sarıp sarmalar onları derdi babam Işıklarıyla günboyu Kaçmasınlar düşmesinler diye Çünkü çok yaramazdır o yıldızlar Yoksa iner gelirler buralara Ateşböcekleri gibi Ve oynaşırlar gün boyu Hem seninle Hem sencileyin yaramaz yarenlerinle Sonra da gökyüzüne bakar bakar Kahkahalarla gülerdi Rahmetli. (Yaşar Atan)
Mitolojiye ilgi duyan okurlarımıza aşağıdaki kitapları öneriyoruz: Akdenizli Tanrılar (Yaşar Atan–2. baskı) Akdeniz Mitologyasındn Efsaneler (Yaşar Atan) - İnsan ve Tragedya (Andre Bonnard Çev: Yaşar Atan – 2. baskı)