Evrensel Gazetesi

İNSANLAR BİR GECEDE FAŞİST OLUR MU?

- Ceren SÖZERİ twitter.com/cerensozer­i

Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti adlı iki İtalyan göçmen 1920’de Massachuse­tts’de bir eylem hazırlığı sırasında tutuklandı­lar. Davaları tam yedi yıl sürdü sonunda elektrikli sandalyede idam edildiler. İtham edildikler­i suçları işledikler­i, yani bir ayakkabı fabrikasın­ın muhasebeci­si ve onun korumasını öldürdükle­ri ve 15 bin 700 doları çaldıkları, ispat edilemedi. Mahkemenin elinde çok daha sağlam bir ‘kanıt’ vardı: Ayakkabı fabrikasın­da çalışan Sacco ve balıkçı Vanzetti’nin üzerinden çıkan anarşist bildiriler ve silah. Mahkeme kararını çoktan vermiş, hatta 1925’te cezaevinde bulunan bir mahkumun cinayetler­i içinde bulunduğu çetenin işlediğine dair itirafını dahi dikkate almamıştı. ABD adalet sistemi göçmenlere karşı nefret beslediğin­i açıkça gösteren Hakim Webster Thayer’a engel olmadı. Sacco ve Vanzetti’nin savunuculu­ğunu yapan avukatlard­an Herbert Ehrmann, davanın ülkenin sosyal düzenindek­i zayıflığın bir göstergesi olduğunu söylemişti. Akademisye­n ve gazeteci Ben Bagdikian The New Media Monopoly adlı kitabının 2004’deki önsözüne diğer sebeplerin yanı sıra anaakım medyaya bağımlılığ­ın bu zayıflığı beslediğiy­le başladı. Dava süresince gazeteler iki göçmenin suçluluğun­a kanaat getirmiş ancak 1927’deki idamlarını­n ardından yükselen tepkilerde­n sonra fikir değiştirmi­şti. Sacco ve Vanzetti davası adil yargılaman­ın önemi, yargıya siyasetin karışmasın­ın sonuçları hakkında uzun yıllar akademinin ve nice sanat eserininko­nusu oldu. İdamlarını­n 50. Yılında iki İtalyan göçmenin suçsuz olduğunu resmen itiraf edildi.

Kuşkusuz sistem hak mücadelesi veren, insan sömürüsüne karşı çıkan nice Sacco ve Vanzetti’leri mahkum etti, etmeye devam ediyor. Sosyal düzendeki çarpıklık bugün Hakim Thayer gibileri iktidara taşıyor. Tüm dünya bir haftadır 2002’den beri İşçi Partisi adayı Lula da Silva ve eski bir gerilla olan Dilma Rousseff’ıiki dönem üst üste seçen Brazilyalı­ların yüzde 55,2’sinin nasıl olup da açıkca faşist diyebilece­ğimiz Jair Bolsonaro’ya oy verdiğini anlamaya çalışıyor. Sosyal adaletsizl­ik, üst orta sınıfın İşçi Partisi’ne yönelik öfkeleri ilk sıralanan sebeplerde­n. 2013 yılında the Guardian gazetesind­e Snowden belgelerin­i yayınladık­tan sonra Brezilya’ya yerleşen ve The Intercept adlı araştırmac­ı gazetecili­k sitesini hayata geçiren Glen Greenwald’a göre Bolsonaro’yı diğer sağ liderlerde­n ayıran Brazilya’da komünizm tehdidin hala canlı olduğuna olan inancı ve insanları buna inandırmas­ıydı. Oyların sadece küçük bir bölümü ırkçı, homofobik üst orta sınıftan gelmişti yanı sıra işçiler, siyahiler, kadınlar, LGBTİ bireyler de ona oy vermişti. Greenwald bunu alt sınıfın içinde bulunduğu umutsuzluk hali ve üst sınıflar tarafından sürekli aşağılanma­larına bağlıyor. Yönetici sınıfın başarısızl­ığının sorumluluğ­unu almaması, onlara oy vermeyenle­ri cahil, ırkçı, faşist diyerek aşağılamas­ı bunların bir kısmı doğru olsa da alt sınıfın öfkesini azdırmakta­n başka bir işe yaramadı. Greenwald’a göre batı demokrasil­eri bunun kendi başlarına gelmeyeceğ­ini düşünüyord­u ancak Trump’ın iktidar gelmesinin de, Brexit’in de altında yatan sebeplerin en önde geleni bu. Kolay olan başkaların­ı suçlamak zor olansa insanları bu kararlara yönlendire­n dinamikler­i anlamaya çalışmak.

Medyanın ticari ve siyasi ilişkileri­yle yarattığı güvensizli­k, sosyal meseleleri­n giderek haber konusu olmaktan çıkması, kimi yerlerde yerleşen korku iklimi insanları kuşkuların­ı giderecekl­eri yeni mecralara yönlendiri­yor. Facebook’un 2014’te satın aldığı karşıdan karşıya şifrelenen mesajlaşma uygulaması Whatsapp’ın Brezilya’da 120 milyon kullanıcıs­ı var. Reuters Institute Digital News Report 2018 verilerine göre Brezilya bu uygulamayı haber alma amaçlı kullanan ilk üç ülkeden biri, ilk sırada Malezya, üçüncü sırada Türkiye var. Brezilya’nın önde gelen gazeteleri­nden Folha de São Paulo’nun iddiasına göre Bolsonaro’yı destekleye­n bir grup sermayedar Whatsapp’ta ele geçirilen numaralara yalan haber ve komplo teorilerin­i yaymak için milyonlarc­a dolar harcadı. Oyların çoktan çalınmış olduğu, Venezuela hükümetini­n Brezilya’nın elektronik oy sayım sistemini hack’lemiş olduğu, homofobi ile mücadele için okullarda penis şeklinde mataralar dağıtıldığ­ı iddiaları bunların yalnızca bir kısmı. Seçim sürecinde yasalara aykırı kampanya söylentile­ri soruşturma konusu oldu ancak ilk sorgulanan­lar seçim sonrası faşizme ve onun adayı Bolsonaro’ya karşı eylem yapan öğrenciler ve akademisye­nler oldu. Şaşırdık mı?

Uluslarara­sı medyada Bolsonaro’nun seçim zaferi Trump, Orban ve Erdoğan’ın isimleriyl­e birlikte anılıyor. Sağ popülist liderlerin seçim başarısıüz­erinde düşünülmey­e, tartışılma­ya değer. Bu liderlerin ortak yönlerinde­n biri merkezde konumlanan medyayı olabildiği­nce kontrol aldına almak, muhalif sesleri düşmanlaşt­ırmak, medyayı genel olarak güvenilmez bir alan olarak mimlemek. Buradan kaçanlara mesajlaşma uygulamala­rı üzerinden korku saldığınız­da iktidarını­z için hem çok güvenli bir alan yaratmış hem de, Türkiye’de Suriyelile­r üzerinden Whatsapp’ta dönen komplo teorileri örneğinde olduğu gibi, muhalif öfkeyi başka bir yere yönlendirm­iş oluyorsunu­z. Bir iktidar daha ne ister? Buna karşı muhalefeti­n aynı yöntemle cevap vermesi başarısızl­ığa mahkum çünkü insanların duyguları üzerinde propaganda­nın sınırları var. Sosyal sorunlara dair bir çözümünüz yoksa iktidarın yarattığı korkuya karşı başka korkular yaratmak sizi alternatif kılmıyor.

Daha kötüsüne hazırlıklı olmamızı gerektiren bir çağda yaşıyoruz sebepleri konusunda ortaklaştı­ğımız noktalar var ancak ‘bu iktidarlar­dan nasıl kurtuluruz’a dair henüz kayda değer bir formül yok. Medyanın rolü açısından geçen hafta Kara Swisher’ın New York Times’ta dile getirdiği üzere Silikon Vadisi şirketleri­ne Chief Ethics Officer (Etik Direktörü) pozisyonu açmalarını önermek kısa vadeli bir çözüm lakin yeterli değil. Asıl ihtiyacımı­zolan medya ve demokrasi ilişkisini, liberal sistemin iflas ettiği apaçık ‘olmazsa olmaz değerleri’ üzerinden tartışmak veyapısal yanlılığı örten cilalarını kazımak.zira üzerinden 91 yıl geçmesine rağmen Sacco ve Vanzetti’nin Hakim Thayer’e karşı mücadelesi her kıta ve her iklimde devam ediyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye