Aciller yoğun bakımda
YILLIK 90 MİLYON KİŞİ BAŞVURUYOR
Türkiye’de yıllık ortalama 90 milyonu aşkın kişi acil servislere başvuruyor. Bu sayı ülke nüfusundan bile fazla. Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamalara göre ise acil servislere başvuran hastaların yüzde 70’ni acil olmayan vakalar oluşturuyor. Tüm bu veriler nedeniyle tam bir karmaşa ve kaosun yaşandığı acil servisler, sağlık emekçileri ve hekime şiddette de ön sıralarda yer alıyor.
Acil Servislerde neler yaşandığını yerinde görmek için gittiğim İstanbul’daki Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin acil servisleri dolu. İlk durağım Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Saat 19:00. Hasta kayıt alanının bulunduğu yerde yaklaşık 100 hasta var. Kayıt yaptıran hastalar sıraları gelince kapıdaki hemşireye, şikayetlerini anlatıyor ve hemşire, tarafından aciliyete göre yeşil, sarı, kırmızı alanlara yönlendiriyorlar.
‘İŞTEN İZİN ALAMADIM, ACİLE GELDİM’
Acil servisin bekleme salonunda elinde zikirmatik olan bir kadının yanına oturuyorum. Kadına, gazeteci olduğumu söylememle konuşmaya başlıyoruz. İşten izin alamadığı için acile geldiğini anlatan ismini vermek istemeyen kadın, çalıştığını ve işten izin alamadığı için acile geldiğini anlatıyor ve ekliyor “Mecburen acile geldim. Bayılmam gerek ki izin versinler. Çalıştığım yer izin vermiyor. Biliyorlar izin verseler hastanede bir günüm geçecek, bu da onların işine gelmiyor.”
Yaklaşık bir buçuk saattir hastanede olduğunu aktaran kadın, “Acil diye geliyorsun saatlerce bekliyorsun. Bu çevrede çok fazla hastane olmasına rağmen durum böyle. Kan ve idrar tahlili yaptırdım. Bir şey çıkmazsa tahlillerimi gösterip gideceğim” diyor. Kendi ülkemizde ikinci sınıf muameleyle karşılıyoruz diye konuşan kadın bunun nedenini hükümete, sağlık sistemine bağlamak yerine Suriyelilere bağlıyor ve onlar gitmediği sürece bize kurtuluş yok diye düşünüyor.
‘HANİ SAĞLIK ÜCRETSİZDİ’
Ayak üstü, alelacele tedavi edildiklerini söyleyen kadın, “Yoksa bu kadar insanı bakmaları imkansız. Tansiyonu yükselen kendini hastanelerin acillerini atıyor. Hastan çok ağır, acil müdahale edilmesi gerekiyor ‘sıranı bekle’ diyorlar böyle bir şey olur mu? Bir dakikalık zamanda insan ölebiliyor. 3 tane doktor varsa acilde 6 doktora çıkar. Bu yoğunluk bu kargaşa yaşanmasın” diye anlatıyor önerilerini. Sağlık sisteminde hiçbir düzenleme olmadığından şikayet eden kadın “Ne emekli maaşı veriyorsun da ilaç parasını, muayene parasını kesiyorsun. Ben annemi ameliyat ettireceğim. 25 yıl babam emek vermiş, emekli olmuş babam ölmüş maaş anneme kalmış. Annemi devletin eğitim ve araştırma hastanesinde ücretli ameliyat ettirmemiz isteniyor. Hani sağlık Türkiye’de ücretsizdi” diye konuşuyor.
‘BİR HAFTADAN ERKEN RANDEVU YOK’
Tahlil sonuçlarının çıktığını söyleyen kadın yanımdan ayrılıyor. Acilin o boğucu havasından dolayı hava almaya çıkıyorum. Acil kapısı önünde sigara içenler, yakınlarını bekleyenler var. Hepsi sağlık sisteminden şikayetçi. Tekrar içeri girince yasin okuyan yaşlı bir kadının yanına oturuyorum. Yaklaşık 10 dakika sonra elindeki Yasin kitabını kapatıyor. ‘Hastalığınız nedir?’ diye sorduğum yaşlı kadın, yalnız yaşadığını anlatarak tansiyonunun çıktığını söylüyor ve ekliyor: “Tansiyon başka bir şeye benzemiyor. Yalnız yaşıyorum, korktum hemen acile geldim. Saat 19:15’te geldim. Dil altı, bir de hap verdiler. ‘45 dakika bekle, tekrardan tansiyonunu ölçelim’ dediler. Panikle insanlar kendilerini acile atıyor, bunlardan biri de benim. Hastanelerin normal servislerine bir haftadan önce sıra alamıyorsunuz. Dolu oluyor. Ne