MASKAT’IN FARKLI YAKLAŞIMI NE ANLAMA GELİYOR?*
TUTUM ve açıklamalar noktasında Umman politikasında görülen sessizliğe ve dikkate rağmen aslında Umman, bölgede etkili olan ana taraflarla (Körfez ülkeleri, İran ve İsrail) iyi bir ilişkiye sahip tek Arap devletidir. Umman’ı aynı durumu benimsemeye çalışan diğer devletlerden farklı kılan şey; siyasi egemenliğini gizlemeden, dolandırmadan ve kimseyi haklı görmeden açık, net ve resmi bir şekilde uygulamasıdır.
Maskat; Yemen savaşı, Filistin sorunu ve İran’a yönelik ekonomik yaptırımlar gibi temel meselelerde arabuluculuk rolünü gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Yemen savaşı, Filistin sorunu ve İran’a yönelik ekonomik yaptırımlar sahadaki en önemli üç meseledir. Maskat, söz konusu rolde ister başarılı isterse başarısız olsun bu durum, Umman politikasının uluslararası ilişkilerde yasaklanmış ya da kabul edilmiş meseleler hakkında farklı bir görüşe sahip olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu kapsamda Umman, Körfez ülkelerinin çoğunun doğrudan düşmanı olan İran’a karşı birçok Körfez ülkesinden farklı bir tutum sergiliyor. Fakat Maskat, Umman’a yardım eden ve Umman’ın istikrarına katkı sağlayan Şah Muhammed Pehlevi döneminden bu yana bu ilişkiye tarihi bir ilişki olarak bakıyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eşinin birkaç gün önce Maskat’a yaptığı ziyaret, Umman’ı diğer ülkelerden farklı kılan özel fotoğrafın bir parçasıdır. Resmi televizyon kanalları, söz konusu ziyareti yayınladı. Bu, nadiren gördüğümüz bir sahneydi.
İsrail’le ilişki kurmak, problemin özünü teşkil etmiyor. Bu ilişki, de facto bir durum olup Ortadoğu’nun bir parçasıdır. Umman’ın İsrail Başbakanı’na Maskat’ı ziyaret etmesine yönelik çağrısıyla ilgili birçok söylenti ortaya çıktı. Umman, Arap girişimi projesine ya da yüzyılın anlaşmasına göre Filistin-ısrail sorununu çözmeyi mi hedefliyor? Yoksa Umman, benzeri görülmemiş ABD yaptırımlarının yürürlüğe girmesine bir hafta gibi bir süre kala İran’ın yararına bir arabuluculuk yapmayı mı amaçlıyor?
Filistin meselesiyle ilgili olarak Abd’nin ya da Avrupa’nın arabuluculuğunu kabul ettiğimiz gibi Arap arabuluculuğunu da kabul edebiliriz. Filistin meselesinin Maskat’ın Netanyahu’yla olan gündeminin bir parçasını teşkil ettiğini varsaysak bile ortaya atılan barış projesi ne olursa olsun hedeflenen müzakerelerde esas rolü Mısır oynayacaktır. Suudi Arabistan, Kudüs’ün durumuyla ilgili nihai çözümü kabul etmede temel bir role sahiptir. Fakat Arap ya da Arap olmayan herhangi bir tarafın barış konusunda atacağı bir adım, kabul ve takdir edilmeye devam edecektir.
İsrail Başbakanı’nın eşsiz ziyaretinin, bölgenin içinde bulunduğu hassas bir zamanda gerçekleştiğini göz ardı etmemiz mümkün değildir. Sanki İran, son zamanlarda yapılan açıklamalardaki başarısız sakinleştirme girişimlerinin ve Washington’la müzakereye hazırlanmasının ardından Umman arabuluculuğuyla Abd’nin dikkatlice düşünmesini istiyor. Hatta İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Pensilvanya’daki son saldırıda ölen Yahudiler için dua etti.
Umman Sultanlığı, istediğini dost olarak seçebilir ve herhangi bir siyasi sürece ortak olabilir. Fakat başka bir devletin milli güvenliğine dikkat etmek, ayırt edici bir çizgi olarak kalmaya devam edecektir.
* Şark ul Avsat gazetesinden kısaltılarak alınmıştır.