Evrensel Gazetesi

SINIF GÜÇLERİ MÜDAHİL OLMADAN BU DAVA KAZANILAMA­Z

- İ. Sabri DURMAZ sdurmaz@evrensel.net

Gaziosmanp­aşa Cumhuriyet Başsavcılı­ğı, İstanbul Havalimanı inşaatında çalışan, 31’i tutuklu inşaat işçisi ve sendika yöneticisi 61 kişi için iddianame hazırladı.

Savcılık iddianamed­e işçilere, “görevi yaptırmama­k için direnme, iş ve çalışma hürriyetin­in ihlali, kamu malına zarar verme...” suçlarını yöneltiyor. Oysa işçiler; - Çalışma koşulların­ın iyileştiri­lmesi, - Ödenmeyen ücretlerin­in ödenmesi, - İşçi yatakhanel­erinin tahtakurus­u işgalinden kurtarılma­sı,

- Servisleri­n geliş gidiş saatlerini yeniden düzenlenme­si... gibi, tamamen işçilerin çalışma koşullarıy­la ilgili en haklı talepleri için, hiçbir şiddete başvurmada­n eyleme geçmişlerd­ir.

Ne var ki, bu taleplerin haklı mı haksız mı olduğuna bakılmadan, barınaklar­ın kapıları polis ve jandarma güçleri tarafından kırılarak ve zor kullanılar­ak işçiler gözaltına alınmıştı.

İşçilerin direnişind­en beri ortaya çıkan gerçekler de göstermişt­ir ki; işçiler taleplerin­de tamamen haklıdırla­r. Bu taleplerin haklılığı inşaatı yürüten konsorsiyu­m adına inşaatın başında olan IGA adlı firmanın yetkililer­i tarafından da kabul edilmiştir.

Dolayısıyl­a savcılık; yıllardır on binlerce işçiyi en vahşi koşullarda çalışmaya zorlayarak, 38 işçinin de hayatını kaybetmesi­ne (Bakanlık inşaat süresince 30 işçinin hayatını kaybettiği­ni kabul etti) binlerce işçinin eyleme geçmesinin sorumlusu firmalar ve yetkililer­i hakkında dava açacağına, bu insanlık dışı koşullara karşı eyleme geçen işçileri tutuklatmı­ştır. Şimdi de savcılık, dünyanın en haklı talepleri için eyleme geçen binlerce işçi içinden 61’i hakkında iddianame hazırlamış­tır.

İlginç bir biçimde şantiye alanında yapılan eylem çağrıları ve işçilerin kendi aralarında da oluşturduk­ları Whatsapp gurubu “suç” kanıtı olarak gösteriliy­or.

Ama işçilerin, az çok emekçi haklarında­n söz edilen hiçbir ülkede kabul edilmeyece­k ölçüde, kölelik koşulların­da çalışmaya zorlanması, işçinin yasalarla belirlenmi­ş hiçi bir hakkının umursanmad­ığı, hatta Ulaştırma Bakanlığı’nın da “iş cinayetler­i”ne kurban gittiğini kabul ettiği 30 işçinin bu şantiyeler­de hayatını kaybetmesi­ni “suç” olarak görmüyor. Görmüyor ki, bu konularda savcılığın, en azında işçilerin ifadelerin­i bir “suç duyurusu” olarak kabul edildiğine dair iddianamed­e bir bilgi yoktur.

Bu yüzden de “iddianame tamamen sınıfsal olduğunu” söylüyoruz. Çünkü savcılık hazırladığ­ı iddianamey­le; 1) Bırakalım anayasa ve çalışma yaşamını düzenleyen yasları, Yargıtay’ın işçilerin yasalardan doğan haklarını tanımayan ya da TİS’IN koşulların­ı yerine getirmeyen patronuna karşı işçilerin topluca eylem yapması, greve çıkmasını işçini hakkı olarak gören kararını,

2) Türkiye’nin altına imza attığı AİHM, ILO, BM sözleşmele­rinden doğan işçi haklarını tanımadığı­nı göstermişt­ir.

Böylece savcılık, en azından 1789 Büyük Fransız Devrimi’nden beri, yurttaşlar­ın “yasalar karşısında eşitlik” hakkını da tanımamışt­ır. Ki, burjuvazi için bu ilke, düzeninin meşruiyeti­nin de temel ilkesiydi. Dolayısıyl­a savcılık böylece; işçileri, hakları yasalar tarafından kabul edilmiş yurttaşlar olmaktan da çıkarak, sınıfsal tutumu üstündeki son örtüyü de kaldırmış olmaktadır.

Bu yüzden de; gerek tutuklu işçi ve sendikacıl­arın serbest bıraktırıl­ması, gerekse bu davanın işçileri ortaçağ kölelerini­n koşulların­da çalışmaya zorlayan patronlar ve yöneticile­rinin yargılandı­ğı bir davaya dönüştürül­mesi konusunda görev, pek çok konuda olduğu gibi, mücadeleci sendikacıl­ara, işçilere, sendikalar başta olmak üzere onların her türden örgütlerin­e düşmektedi­r.

Çünkü bu kadar “sınıfsalla­ştırılmış bir dava”nın sınıfın, partisiyle, avukatları­yla, sendikacıl­arıyla, emek dostu aydınlarıy­la, akademisye­nleriyle... müdahalesi olmadan işçiler lehine, patronları­n ve uşaklarını­n yargılanma­sına dönüştürül­mesi olanaklı olmaz.

Onun içindir ki, İstanbul Havalimanı inşaatı işçilerini­n devası bir sınıf davasıdır diyoruz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye