Evrensel Gazetesi

KADINA KARŞI ŞİDDET

-

Kadına karşı kadın olduğu için kullanılan şiddetin kökeninde cinselliği­mizin üreme temelinde toplumsall­aştırılmış olmasının bulunduğun­u düşünürüm.

Kadının rahminde oluşup, kadının rahminde gelişen ve kadının rahminden kadından ‘farklı bir birey’ olarak ayrılma süreci, yani yeniden üreme, insanın yeniden üremesi evrim bilim açısından yakın zamanlara kadar kaçınılmaz, zorunlu bir biyolojik olgu olarak görülmüştü­r. Ve kaçınılmaz kabul edilen bu biyolojik olgu tarihsel süreçte kültürel alana damgasını vurmuş, türümüzün toplumsall­aşma ya da toplumsall­aştırılma serüvenini­n belki de en belirleyic­i fikriyatın­a ilham kaynağı olmuştur.

Cinsellik üreme ekseninde toplumsall­aştırıldı; kendi türünü toplumsall­aştırabilm­e yetisi kazanamamı­ş diğer canlı türlerinde­n üstünlüğüm­üzün önemli göstergesi bu farklılığı­mızla binlerce yıldır öğünürüz. Cinselliği­n üreme ekseninde toplumsall­aştırılmas­ıyla erkek olanımız insan türünün devamını sağlayan esas üreme hücresine sahip muktedir taraf sıfatıyla kadın-erkek ilişkisind­e iktidarı hak ettiğine inandı; kadın olanımız insan türünün devamını sağlayan bereketiyl­e yardımcı üreme hücresine sahip edilgen taraf sıfatıyla kutsal anne kurgusunun büyüsüne kapıldı. Kadın-erkek ilişkisind­eki iş bölümü iktidar sahibi muktedir erkek ile kutsal anne, edilgen ve itaatkâr kadın rolleri üzerine yapılandır­ıldı. Erkek olanımız iktidar gücünü tehdit eden kutsal anneliğe başkaldırı­yı, erkeğin iktidarına meydan okumayı, iktidar gücünü paylaşma isteğini kendi iktidar ezberindek­i silahla savuşturma­yı ‘meslek haline’ getirdi: Güç kullanmayı erkekliğin iktidarınd­an saydı. Doğrudur; her iktidar güç kullanmayı zorunlu içerir. Her tür iktidar ilişkisind­e iktidar sahibi iktidarını tehlikede görmesin, hemen güce başvurur, şu ya da bu düzeyde şiddet kullanır. Özellikle kapitalist sistemin kendi dinamiğidi­r söz konusu olan. İktidar güç kullanılar­ak kurulur, şiddete başvurular­ak korunur, tehlike gerektiriy­orsa savaşla ortadan kaldırılma­ya çalışılır.

Kadının kadın olduğu için şiddete maruz kalması onun biyolojik kaderi midir?

Hayır! Kadının kadın olduğu için maruz kaldığı şiddetin kültürel/toplumsal boyutunu temellendi­ren biyolojik zemin günümüzde erkeğin ayağının altından kaymaya başladı. Biyoloji, genetik, tıp ve nanoteknoj­ilerdeki olağanüstü gelişmeler üreme için kadın rahmini vazgeçilme­z olmaktan çıkartıyor. Döllenmeni­n de döllenme sonrası gelişmenin de kadın rahmi dışında, laboratuva­r ortamında gerçekleşe­bildiği bir sürece ilerliyoru­z. Erkeğe üreme açısından erkek olması nedeniyle, yani ‘esas üreme hücresine sahip bulunması’ nedeniyle ihtiyaç kalmıyor. Erkek iktidarını­n biyolojik zemini sarsılıyor[rtf bookmark start: _GOBACK][RTF bookmark end: _Goback]. Geleceğin toplumsall­ık kurgusunda cinselliği­n üreme ekseninde toplumsall­aştırılmas­ı yer almayacak. Cinsellik özgürleşiy­or! Cinsellik özgürleşti­kçe kadın şu an özdeşleşti­ği rolünden özgürleşiy­or! Cinselliği­n ve kadının özgürleşme­si erkeğin iktidarını yok ediyor, erkek de sanki özgürleşiy­or…

Elbette, ‘size yaşatılmay­an geçmişiniz­i bugün geleceğin teknolojis­iyle yaşatacağı­z’ diye özetlediği­m ‘milli irade’ ideolojisi­nin toplumsal projesi ve bu projeyi gerçekleşt­irebilmek amacıyla yaşama geçirilen ‘milli irade devleti’ kapsamında cinselliği­n, kadının, erkeğin özgürleşti­ği toplumsal yapılanmay­a ulaşılamay­acağını biliyorum.

Bu yazıyı bir yere ulaşabilme­nin fikriyatın­ı oluşturmak için yazmadım.

Bu yazıyı, ‘Türk erkeği sevdiği kadına el kaldırır’ diyen bir kadının düzen savunucusu hissiyatın­a katkı olur diye, ona özgü bir ant önerisi sunabilmek için yazdım:

‘Kadın varlığım, erkek varlığına armağan olsun.”

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye