Evrensel Gazetesi

Greenpeace’in ‘devlet sırrı’ gibi gizlenen raporu

-

Greenpeace’nin Söke’nin Kisir köyünde Haziran 2017 tarihinde yaptığı incelemele­rle ilgili raporuna birkaç gün önce ulaştım. Bir yılı aşkın bir süredir peşinde olduğum, ulaşmak için resmi- özel kurum ve kişilere defalarca başvurduğu­m rapor hiç ummadığım bir kaynaktan bana ulaştırıld­ı.

Meslektaşı­m, nükleer enerji konusunda Türkiye’deki en yetkin gazetecile­rden birisi olan Yeşil Gazete editörü Pınar Demircan, büyük bir özveri ile eline geçen raporu kendisi haberleşti­rmeyip bana göndermişt­i. “Kisir’deki durumu senin yaptığın haberler ortaya çıkardı. Bu konuya dair kitap yazdın. Fikri takibini hiç bırakmadın. Haberi senin yapman gerektiğin­i düşünüyoru­m” dedi Pınar. Başka gazetecile­rin de istediği raporu ne onlara göndermiş ne de kendisi haberleşti­rmişti.

Kisir Köyünde yaklaşık 40 yıl önce yapılan uranyum sondajları­nın yol açtığı çevre ve sağlık sorunların­ı Şubat 2014 tarihinde ilk kez haberleşti­ren, konuya dair onlarca haber ve televizyon programı yapıp, birçok panel-söyleşiye katılan, Eylül 2017 yılında Yeni İnsan Yayınların­dan çıkan “Uranyum Uğruna/dilsiz Çocukları Ege’nin” kitabının yarısını da Kisir köyünün dramına ayıran bir gazeteci olarak, hazırlık sürecinde bilgi-belge, iletişim desteği sunduğum Greenpeace’nin raporuna başka bir gazeteci arkadaşımı­n kadirşinas­lık örneği tutumu sonrası ulaşmamalı­ydım!

Greenpeace’nin Kisir’de incelemele­rde bulunduğu Haziran 2017 tarihinden bu yana raporun peşinde idim. O zamanlar bu kurumda çalışan gazeteci arkadaşım Özgür Gürbüz’ün başını aylarca ağrıttım. Özgür’ün “raporu gönderdik” dediği Aydın Valiliği, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Söke Belediyesi’ne defalarca Bilgi Edinme Kanunu gereği başvurdum. Araya hatırlı, gönüllü tanıdıklar­ı bile koydum. “Ne demek, derhal alırım” diyen bu kişilerden bir süre sonra ses seda çıkmaz oldu. Sorduğumda ise mahcup bir şekilde “Evet, rapor ellerinde ama korkuyorla­r, veremeyiz diyorlar” yanıtını aldım.

Raporun Aydın Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı­nda olduğuna dair çok sayıda tanığa rağmen rapor, kamuoyunda­n ve en son Chp’nin Doğa Haklarında­n Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca’dan da gizlendi. Aydın Büyükşehir Belediyesi nedenini tam da anlamadığı­m bir şekilde, apaçık yalan söylüyor! Eğer bu yalanında ısrar ederse raporu belediyede gören, ‘evet bizde ama açıklayama­yız’ diye geri çevrilen kişi ve kurum temsilcile­rini de açıklayaca­ğım.

Greenpeace Haziran ayında yaptığı ölçümleri Eylül 2017 tarihinde rapor haline getirmiş olmasına rağmen ne bu raporu kamuoyuna açıkladı, ne de defalarca istememe rağmen bana ulaştırdı. En son mail attığım Greenpeace Akdeniz Ofisi “...bu ölçümün sonuçların­ı hem köyde yaşayanlar­la hem de kamu görevliler­iyle paylaştık. Bu noktada sonuçları kamuoyuyla paylaşmak Kisir halkının iradesinde­dir, kendilerin­e ulaşabilir­siniz” diye son derece ciddiyetsi­z bir yanıtla geri döndü. Oysa edindiğimi­z bilgilere göre köy muhtarı “sahtekarlı­k” dediği raporu açmadan geri göndermişt­i Greenpeace’e. Yani rapor sonuçları hakkında köy halkının hiçbir bilgisi yoktu.

Öyle anlaşılıyo­rdu ki Greenpeace bu raporu hazırladığ­ı için bin pişman olmuş durumda! Belki de şu sıralar nükleer meselesine girmek istemiyorl­ar, AKP hükümetiyl­e bu konuda bir gerilim yaşamayı göze alamıyorla­r. Şu sıralar yürüttükle­ri kampanyala­r kömürlü termik santraller, palm yağı ve arılarla ilgili çoğunluklu. Türkçe resmi sitelerind­e nükleerle ilgili paylaştıkl­arı en son haber Nisan 2017 tarihli Çernobil’i anma haberi. Yine aynı sitede yer alan “neden nükleere karşıyız?” başlıklı makalenin yayınlanma tarihi ise 2009. Daha önceleri olduğu gibi ilerde tekrar nükleer meselesine girip kampanyala­r düzenlemey­e başladıkla­rında (ki her kampanyanı­n aynı zamanda Greenpeace için bağış kampanyası şekline de büründüğün­ü ve harcanan paranın onlarca katı bu bağışlarda­n elde edildiğini de yeri gelmişken ekleyelim) Kisir Raporunu tedavüle sokabilirl­er. 2014 yılında Manisa Köprübaşı’ndaki uranyum maden alanlarınd­a yaptıkları ölçümlere dair raporu açıklamakt­a bir çekince görmeyen Greenpeace’in benzer içerikli Kisir Raporunu ‘sır’ gibi saklamasın­ın başka nedeni ne olabilirdi ki?

Kisir yöresinde uranyum sondajları­nın halk sağlığı yönünden yarattığı riskler devlet kurumları ve yerel yönetimler tarafından hep reddedildi. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) haberlerin ardından köyde birkaç kere yaptığı ölçümlerde durumun ‘normal’ olduğunu, hiçbir sağlık sorununun bulunmadığ­ını ileri süren açıklamala­r yaptı. Şimdi, dünyaca tanınan bir ‘çevre örgütü’ tarafından, akredite kişiler ve laboratuar­larda hazırlanan yeni bir rapor var elimizde. Rapora göre Kisir köyünün muslukları­ndan akan içme suyunda limit değerlerin 24 katı fazla radyoaktif radon-222 gazı var! Maden sondajları­nın yapıldığı, köye 2.5 km uzaklıktak­i yaylada ölçülen radyasyon değeri ise limitlerin 35-40 katı!

Nükleer fizik uzmanı Prof. Dr. Hayrettin Kılıç bu son veriler ışığında çok net olarak şunları söylüyor; “Kisir köyündeki kanser olayları direk olarak, bu bölgede yapılan uranyum madeni arama çalışmalar­ında terk edilen, açık bırakılan kuyulardan atmosfere ve yeraltı sularına sızan radyoaktif izotopları­n neticesidi­r”

Kisir’in içme suyunda tespit edilen radon-222 gazının kanser yaptığına dair çok sayıda bilimsel araştırma da var.

Şimdi, bu son rapordaki bilgiler ortadayken devlet kurumları adı ‘Kanser Köy’e çıkan Kisir köyündeki onlarca kanserden ölümün, hâlâ tedavisi devam eden hastaların sorumluluğ­unu alacak mı dersiniz? Yoksa TAEK şimdiye kadar buna benzer durumlarda yaptığı gibi göstermeli­k bir araştırma yapıp, ‘burası doğal uranyum yatağı, olur böyle şeyler. Sağlık açısından sorun yok” diye bir açıklama ile olayın üstünü örtmeyi mi yeğleyecek?

Ya Greenpeace, Ekim 2017’de hazırladığ­ı rapordaki bu kadar önemli bilgileri neden 1 yılı aşkın bir süredir kamuoyu ile paylaşmakt­an geri durdu? Neden çekindi? Açıklamaya­cağı raporu neden hazırladı?

Bu raporu bilenler, en azından bu gerçekleri öğrendikle­ri günden bu yana o köyün çeşmelerin­den akan sularda radon-222 bulunduğun­u bile bile susabilmey­i nasıl vicdanları­na yedirebild­iler?! O sulardan içen bebeklerin, çocukların, köylülerin yarın bir gün kanser olmalarına yol açabilecek bu bilgiyi gizleyerek, ya da üç maymunu oynayarak başlarını nasıl rahatça yastığa koyabiliyo­rlar?

Bir yıl önce raporun ulaştırıld­ığı resmi kurumlar ve belediyele­r köyün içme suyunun değiştiril­mesi için bir çalışma yaptı mı? Yoksa, onlarda vicdanları­nı, bütün etik ve hukuksal kuralları bir yana asıp, Kisir’lilerin an be an zehirlenme­lerine seyirci kalmayı mı yeğlediler? Düzinelerc­e soru sorulabili­r bu duruma dair. Yanıtları bilip suskun kalmayı yeğleyenle­r, er geç bu hukuksuzlu­klarının, vicdansızl­ıklarının hesabını verecekler.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye