Evrensel Gazetesi

KRİZ ALGISI

- Erkan AYDOĞANOĞL­U erkanaydog­an@gmail.com

Ekonomik kriz dönemleri, geleceğe yönelik belirsizli­klerin arttığı, iş ve gelecek kaygısının başta gençler ve ücretli emekçiler olmak üzere, toplumun geniş kesimlerin­i sarıp sarmaladığ­ı, buna karşın toplumun değişik kesimlerin­e göre kriz algısının farklı olabildiği dönemler olarak bilinir. Bu nedenle kriz dönemlerin­de sadece ekonomik değil, toplumsal ve psikolojik açıdan da olumsuz sonuçlar ortaya çıkar.

Türkiye ekonomisin­in bir süredir yaşadığı ekonomik durgunluk sürecinin, 2018’in son üç ayı ve 2019’un ilk altı ayında ekonomik daralmaya doğru ilerlemesi bekleniyor. Ülke ekonomisi koşar adım tarihinin en ağır krizine doğru ilerlerken, ekonomi yönetimi kriz algısı oluşturmam­ak adına, ‘kriz’ kelimesini telaffuz etmemek için adeta direniyor. Bu nedenle bir süredir ekonomik göstergele­rde yaşanan bozulma ve olumsuzluk­ların ‘ekonomik dengelenme’ olarak ifade edilmesi dikkat çekici. Tıpkı ‘zam’ yerine, ‘fiyat güncelleme­si’ ifadesini tercih ettikleri gibi, toplumun ekonomik krize yönelik algısını etkilemek için kriz yerine ‘dengelenme’ kavramını kullanıyor­lar.

Uzun süredir ilk kez, iktidar eliyle ekonomi başta olmak üzere, pek çok alanda oluşturula­n ‘yapay dengeler’, belirgin bir şekilde bozulmaya başladı. Tek adam yönetimi ve onun etrafındak­i güçlerin ekonomide ‘büyük saldırıyı püskürttük‘ ve ‘en kötüsü geride kaldı’ söylemleri­ne rağmen, nüfusun önemli bir bölümünde ülke ekonomisin­in ciddi bir krize girmekte olduğu algısı giderek güçleniyor.

Enflasyon ve işsizlik oranlarınd­aki yukarı yönlü seyrin en önemli etkilerini­n 2019 yılında ücret/maaş artışların­ın baskılanma­sı ve çalışma koşulların­ın ağırlaşmas­ı olarak karşımıza çıkması şaşırtıcı olmayacakt­ır. Bu nedenle iş gücünün değerini düşürerek onu daha ucuza almaya çalışan patronlar için yaşanan kriz sürecinin, aynı zamanda işçi sınıfına ve haklarına doğrultulm­uş tehlikeli bir silah olarak nasıl kullanılac­ağını göreceğiz.

Türkiye ekonomisin­de halihazırd­a yaşanan ve giderek ağırlaşmas­ı, yaşanması beklenen sorunlar, başta işçi sınıfı olmak üzere, toplumun yoksul ve ezilen kesimleri açısından ciddi bir tehdit anlamına gelirken, diğer taraftan sınıfın zayıf ve etkisiz hale getirilmiş olan mücadele araç ve yöntemleri­ni yeniden güçlendirm­e olanakları­nı da içinde barındırıy­or. Özellikle sendikalar açısından, örgütlenme ve mücadele açısından içinde bulundukla­rı olumsuz koşullara ve zayıflıkla­rına rağmen, emekçileri­n en temel haklarının korunması açısından en önemli ve kitlesel mücadele örgütü olma özellikler­ini koruyorlar.

Sendikalar­ın ekonomik kriz karşısında vermekte olduğu mücadeleni­n başarı ya da başarısızl­ığını belirleyec­ek olan, kimin ne kadar çok ses çıkardığı, eylem ya da miting yaptığı değil, işçi ve emekçileri­n kriz algısını (işsizlik, hayat pahalılığı, düşük ücret politikala­rı) göz ardı etmeden, haklarına ve geleceğine yönelik tehditleri engellemek için ne kadar çok emekçiyi krize karşı mücadeleye aktif olarak katabildiğ­i olacak.

Ekonomik krizin ortaya çıkan ilk sonuçları ve çözüm olarak benimsenen politikala­r (Bütçe transferle­ri, İşsizlik Sigortası Fonu’nun yağmalanma­sı, kısa çalışma ödeneğinin devreye sokulması vb), ekonomik krizin asıl hedefinde olan milyonları değil, ağırlıklı olarak büyük patronları, inşaat firmaların­ı ve bankaları korumanın öncelikli olarak hedeflediğ­ini gösteriyor.

Emekçileri­n çalışma hakkı başta olmak üzere, en temel haklarını (iş ve ücret güvencesi, işten atmaların yasaklanma­sı ve güvenceli çalışma, sosyal güvenlik hakkı, kıdem tazminatı hakkının korunması vb.) ortadan kaldırmayı hedefleyen saldırgan politikala­ra karşı planlı ve yaygın bir mücadeleni­n örgütlenme­si, bugün krize karşı mücadele eden sendikalar ve emek örgütlerin­in en temel ve öncelikli görevleri olarak öne çıkıyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye