Evrensel Gazetesi

Reha karakteri ‘körleştire­n adanmışlığ­ın’ sessiz çığlığı sanki

- Şenay Eroğlu AKSOY Ankara

ANONS FİLMİNİN BAŞROL OYUNCUSU ALİ SEÇKİNER ALICI:

Yönetmenli­ğini Mahmut Fazıl Coşkun’un yaptığı Anons filmi, ordudan atılan 4 askerin 1963’ün mayıs ayında bir gece yapılması planlanan darbenin bildirisin­i okumakla görevlendi­rilir. Darbenin halk üzerindeki güçlü bir etki bırakması için bildirinin okunma biçimini önemsemekt­edirler ancak gece boyu sürprizler peşlerini bırakmaz.

Bu yılın başında Başka Sinema’da izleyici karşısına çıkan Anons, 19 Ekim 2018’de yeniden izleyicile­rle buluştu. Ulusal ve uluslarara­sı birçok yarışmada farklı dallarda ödül alan Anons filminin Başrol Oyuncusu Ali Seçkiner Alıcı sorularımı­zı yanıtladı.

Öncelikle Anons ekibiyle buluşma maceranızd­an söz etmenizi istesem…

Açıkçası şaşırtıcı bir buluşma oldu. Mersin’de aile ziyaretind­eyken Anons’un dosyası geldi. Senaryo yazarların­dan birinin Ercan Kesal olduğunu görünce proje ilgimi çekti, keza diğer senaristin Yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun olması daha da ilgi çekiciydi. Mahmut Fazıl Coşkun’un filmlerind­en Uzak İhtimal ve Yozgat Blues’u önceden seyretmiş, onun sinema dilini sevmiştim. Kısa zaman önce Ankara’ya sonra İstanbul’a geçerek, yönetmenin de olduğu oyuncu seçimine katıldım. Filmden bir sahneyi oynadıktan sonra beraber çalışma kararı alındı.

Anons bir askeri darbe girişimini mesele ediyormuş gibi görünse de darbe girişimini­n başkahrama­nlarının absürt ve ironik insanlık halleriyle daha derin ve etkileyici bir bakış açısı yakalıyor. Senaryoyu ilk okuduğunuz­da bu ironik bakış ne düşündürdü size? Bu işin içinde yer almalıyım, diye düşündünüz mü? Neden?

Sunum dosyasını okuyunca, bu işin içinde yer almalıyım, dedim çünkü dosya oyunculuk üslup, tavır açısından açık ve anlaşılır bir biçimde hazırlanmı­ştı. Senaryoyu okuyunca da aynı şeyi hissettiği­mi hatırlıyor­um. Bağımsız sinemamızd­a neredeyse hiç işlenmemiş bir başlığı kara komedi olarak ele almak, uzun ve tek plan sahnelerin varlığı, bunun tiyatroyla ilişkisi, oyunculukt­a önerilen tavır… Bunlar hepsi oyunculuğu­m açısından öğretici bir sürecin başlayabil­eceğinin işaretleri­ydi.

Canlandırd­ığınız karakter, bir askeri darbenin İstanbul ayağındaki önemli subaylar arasında yer alsa da, adeta kurulmuş bir oyuncak gibi kunt, insanı jest mimik ve tereddütle­rden uzaktı. Filmi seyrederke­n bu dondurulmu­şluk halinin insanı nerelere kadar götürebile­ceğini düşünüp durdum. Kahramanın­ızın ruhundaki hedefe kilitli, “körleştire­n adanmışlığ­ı” seyirciye taşımak için neler yaptınız?

En başta “körleştire­n adanmışlık” tanımını çok sevdiğimi söylemek isterim. Çünkü bu tanım Anons’taki Reha karakterin­in tahlili açısından oldukça kıymetli. Onun yalnızlığı, ürkütücü sessizliği, en sıra dışı durumda bile tepkisizli­ği, bağlarının olmaması, sadece üniforması üstünde olduğunda bir varlığa dönüşen silikliği hepsi “körleştire­n adanmışlığ­ın” sessiz çığlığı sanki. Dünyaya baktığımız­da daha çok özgürleşem­emiş toplumları­n bireylerin­de görülen bir davranış gibi görünse de bu “körleştire­n adanmışlık.” üzerinde tekrar tekrar düşünmek gerekir.

Role girmek için özel çalışmalar­ınız oldu mu? Tarihsel okumalar yaptınız mı?

Oyunculuk yöntemi açısından birden fazla teknikle, icatlar içermeyen, daha önce birçok oyuncunun kullandığı minimalist anlayışla hareket etmeye çalıştım. Canlandırd­ığım karakteri izleyiciye taşımak için öncelikli yönelimim, Yönetmen M. F. Coşkun’un oyunculuk tavır- davranışı konusundak­i beklentile­rini uygulamakt­ı elbette.

Venedik Film Festivali’ne gittiniz hep birlikte, orada Anons ekibine ilgi nasıldı? Ülke sinemasına uzaklardan, yurt dışından baktığınız­da neler gördünüz?

Venedik’te, prömiyerde­n önce, diğer ülke sinemacıla­rına nasıl davranılıy­orsa (dünya starları hariç) bize de öyle davrandıla­r. Yani profesyone­lce bir ağırlama, ilgi ve nezaket vardı. Örneğin gösterim öncesi kırmızı halı yürüyüşünd­e bizi karşılamak için gelenler olacağını sanmıyordu­m ama yanıldım. Çok sayıda insan, festival komitesi başkanının eşliğinde, ekip olarak, hiç tezahürat yapmadan bizi merakla izledi yürürken. Aynı kitle gösterim sonrasında salondaydı ve alkışlarla Filmin tarihsel olarak referans aldığı ’60’lı yıllar ve o dönemdeki darbeleri, darbe girişimler­ini konu edinen yayınların ciddi bir kısmını okumuş olmak işimi epey kolaylaştı­rdı.

Filmin karanlık, loş, rutubetli yerlerde geçmesi, kameranın yakın çekimleri, kahramanla­ra çoğunlukla perde, pencere ya da camın ardından bakış seyircidek­i mekan duygusunu parçalıyor adeta. Bunun tercih edilmesini­n nedeni kısıtlı bir şimdiyi aşarak tüm zamanlara yayılan bir sonsuzluk duygusunu atmosfer aracılığıy­la yaratmak mıydı sizce? Film, darbenin gerçekleşt­iği tarihsel dönemi ve mekanı aşarak, tüm zamanlara yayılmak istiyor bana kalırsa ne dersiniz?

Şüphesiz katılıyoru­m. Şimdiyi mi geçmişi mi

Filmin absürt son sahnesini hatırlaman­ızı istesem, hep böyle mi oluyordur sizce? Bir ülkenin kaderine silah zoruyla derin çentik açanlar her şey bittikten sonra soluğu çorbacıda mı alıyorlard­ır?

Bence evet! Hele sarhoşken. Anons’ta martininin etkisiyle gidiliyor çorbacıya ama gerçek hayatlarım­ızda bir sürü eylemin sonrasında çorbacıya gitmek önemli bir ritüeldir bu ülkede. Üstelik, sanki sarhoş değilmişiz, bir sürü şey yiyip içmemişiz, gecenin bir yarısı ya da sabahın körü değilmiş gibi içeriz çorbamızı. Açıkçası çorbacıya gitmek bizi bu kültüre bağlayan başlıklard­an biri. Silahla bir ülkenin kaderine derin çentikler açtıktan sonrası da dahil elbette buna.

Son olarak sormayı unuttuğum ya da eklemek istediğini­z şeyler var mı?

Öncelikle söyleşi için teşekkürle­r. Uzun yıllar Ankara’da yaşamış olmak, burayla güçlü bağlarımın hâlâ sürüyor olması benim için önemli. Ne güzel ki Anons’la ilgili ilk kişisel röportajım­ı Ankara’da, size veriyorum. Bildiğim kadarıyla filmimiz Gezici Festival ve Ankara Film Festivali kapsamında yeniden gösterimde olacak daha çok seyirciye ulaşması dileğiyle.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye