MISIR’IN BAŞ AĞRISI; NAHDA BARAJI*
HER ne zaman Mısırlı bir yetkili, Etiyopyalı mevkidaşıyla bir araya gelse, Mısır’ın derinden endişe ettiği Nahda Barajı üzerindeki teknik ihtilafın nasıl sona ereceği hakkında konuşmalar yapılır.
Mısır, inşası tamamlandığında açık ve bağlayıcı anlaşmalar olmadan suyla doldurup çalışmaya başladığında barajın neden olabileceği korkunç sonuçları ciddiyetle takip ediyor. Her zaman olduğu gibi Etiyopya’nın konuya ilişkin verdiği cevaplar olumludur lakin sözlerini eyleme dönüştürmemekte. Dolayısıyla konuşmalar iyi niyet çerçevesinin dışına çıkmamaktadır. İki dışişleri bakanı, yakın bir zamanda Afrika Olağanüstü Zirvesine hazırlık mahiyetinde bir araya geldiklerinde de aynı durum yaşandı.
Etiyopyalı siyasi yetkililerin olumlu sinyaller verdiği bir dönemde, teknik yetkililer tarafından yürütülen ve ilgili tarafların yani Mısır, Sudan, Etiyopya’nın gönül rahatlığıyla kabullenebileceği teknik standartlara dair çalışmaların kasıtlı olarak yavaş yürütülmesi Mısır halkını endişeye sevk ettiği gibi Mısırlı yetkililerin de başını ağrıtıyor. Çünkü çalışmalardan sonuç alınamamakta, boşuna zaman kaybı yaşanmaktadır. Şu an itibariyle dahi barajın inşaatı devam etmekte, Etiyopya, Mısır’ın Nil Nehri’ndeki haklarını, yapılan anlaşmaları ya da özel uzlaşıları dikkate almamaktadır. İstiyor ki mesele oldu bittiye gelsin, barajı kendi istediği şekilde yönetsin, arzu ettiği şekilde de suyla doldursun. İşte Mısırlıların tatmin edici bir çözüm arayışında yaşadıkları en büyük problem burada yatıyor.
Mart 2015’te Hartum’da, Sisi, Beşir ve Desalegn arasında imzalanan İlkeler Anlaşması’nda, Nehirlerin kullanılmasına İlişkin Uluslararası Anlaşmalar dikkate alınarak bazı ilkeler belirlendi. Ancak, bu belgenin en zayıf noktası, belgede Mısır ve Sudan’ın tarihi haklarından hiçbir şekilde bahsedilmemesi ve başta 1929 ve 1959 anlaşmaları olmak üzere bu tarihi haklar dikkate alınarak imzalanan anlaşmalara değinilmemesidir. Etiyopya bu iki anlaşmayı, sömürgeciliğin mirası olmasını ve ülkesinden görüş alınmadan imzalanmış olmasını gerekçe göstererek tanımıyor.
Etiyopya’nın Nil sularına dair stratejisi-iktidardaki siyasi rejimin niteliğine bakılmaksızın- uzun zamandır içi içe geçmiş iki ilkeye dayanmaktadır.
Bunlardan ilki, nehrin suyu Etiyopya’ya aittir ve başka herhangi bir tarafın müdahalesi olmaksızın istediği gibi bu sudan faydalanabilir.
İkincisi, Etiyopya, kendisini üçüncü taraflara karşı sorumlu kılan veya kendisine belirli yükümlülükler yükleyen Nil Nehri ile ilgili herhangi bir belgeyi, ister teknik ister politik olsun imzalamayacaktır.
Bu iki prensibin anlamı, kimsenin tarihsel haklarını tanımayacağım, Mısır ve Sudan gibi üçüncü tarafların su kotalarını dikkate almayacağım demektir.
Barajın inşası tüm Mısırlıların yaşamlarına, özellikle de tarım, turizm, sanayi ve içme sularına ciddi zarar verecektir.
Etiyopya barajının 15 yıl boyunca doldurulması ve maksimum miktarının 74 milyar metreküpe ulaşması durumunda Mısır’ın payı 5 milyar metreküp azalacak, bu da Mısır’a sadece ziraat alanında yılda yaklaşık 75 milyar Mısır lirasına mal olacak demektir.
* Şarkul Avsat gazetesinden kısaltılarak alınmıştır