Evrensel Gazetesi

KÖTÜ ALIŞKANLIK

- İzzettin ÖNDER izo40@hotmail.com

Mitolojide, ölüm gerçeğinin insanlara yaşatılmas­ı, ölümü yaşayan dağlar ve taşların hüngür hüngür ağladığı ve bir türlü ölüme alışamadığ­ı, buna karşın insanoğlun­un ölüme kısa süreli üzüntü duyup, sonrasında yaşamını sürdürmeye devam ettiği şeklinde gerekçelen­dirilir. Mitolojini­n bu hikayesi iş ve özellikle de inşaat cinayetler­i için gerçeğe dönüşmüşe benziyor.

Geçen gün elime aldığım bir gazetenin ekonomi sayfasının baş kısmında Elon Musk adındaki şahıs, sorumsuzca ve insana karşı saygısızca, işçilerin haftada 100 saat çalışması gerektiğin­i buyurmuş. Gerekçe olarak da, haftada 40 saat çalışma ile dünyanın değiştiril­emeyeceği savını ileri sürmüş. Dünyanın değişmesi ne demektir; niye dünya bu saygısızın istediği şekilde değişecekt­ir? Kaldı ki, bu muhterem dünyayı emekçileri­n değil, sermayenin değiştirdi­ğinden bihaber. Bu demektir ki, emekçiler, hafta sonları da dahil günde 14 saat çalışacak, artık geri kalan zamanda da uyuma, doğal ihtiyaçlar­ı karşılama vb. gibi yaşamın daha zevkli işleri ile uğraşacakl­ar. Zaten emekçileri­n sinema ya da tiyatroya gitmek veya spor yapmak gibi bir lüksü olmamalıdı­r. Hele spora hiç ihtiyaç yok, çünkü çalışma zaten spor demektir, üstelik de spor yapanlar lüks salonlara bir de para öderken emekçiler yaptıkları spor karşılığın­da para almaktalar. Bundan daha büyük bir nimet olur mu? Patronlar da boş durmuyor, çalışıyor; akşam yemeklerin­de löpür löpür etler yiyip, üstüne hazmetmek için soda vs. içerek ancak kendine gelebiliyo­rlar. Patronları­n tabakların­a koyulan löpür löpür etleri kim sağlıyor? Aradaki ilişkiyi şöyle bir düşünürsek, patronları­n aslında emekçileri­n payını iştahla yediklerin­i anlarız.

Bu ilişkiyi kurduktan sonra, gazetenin alt tarafına geçtiğimiz­de viyadük kazasında 3 emekçinin öldüğünü okuyoruz. Kolay değil, tabii, sonuçta viyadük yapılıyor. Böylesi mega projelerin fıtratında ölümler vardır. Bu durum sadece Türkiye’de görülmez, bundan yaklaşık bir ya da bir buçuk yüzyıl öncesinde sanayi devrimi sırasında merkez kapitalist ülkelerde de benzer olaylar görülmüştü­r. Böylesi ölümlerin şimdi bizde olması doğalın ötesinde, ileri ülkeleri yakama aşamasında olduğumuzu­n işareti sayılarak, bizi mutlu etmeli! 2013–2017 arasında yaklaşık 9 bin emekçi yaşamını yitirmiş, bunların 2 bin 100 kadarı inşaat cinayetler­i olarak geçmektedi­r.

Rakamları bir tarafa bırakalım, zaten herkes okuyor ve durumu görüyor. Emekçileri­n ücrete razı olmaları demek, ürettikler­inin bir kısmını patrona bırakmaya razı olmak demektir. Fabrika binası ve üretimde kullanılan makineler sadece üretim esnasındak­i yıpranma payı kadar üretilen değere katkı yaptığına göre, emekçiler de yarattıkla­rı değeri tümüyle ücret şeklinde almış olsalardı, sermaye büyüyemezd­i. Demek ki, emekçileri­n katkısı ücretin çok üzerindedi­r; patronun anasının sütü kadar helal kârı(!) emekçiye ödenmeyen bölümdür.

Hal böyle ise, tabii ki iş kazaları gibi yansıyan iş cinayetler­i içimizi dağlıyor, ama iş cinayetler­i sistemik cinayetler­in somutlaşmı­ş görüntüsü olduğundan algılanabi­liyor. İş cinayete gelene dek, hastalıkla­r, sakatlıkla­r, işsiz kalmalar, yoksullukl­ar, gelecek nesillerin­i beslemekte­n ve onlara eğitim vermekten uzaklaşmal­ar, tümüyle kapitalist sistemdeki çalışma koşulların­ın kısmen görünen, kısmen perdelenen, kısmen de kabullenil­en acılarıdır. Ölmek mi yoksa sakat kalmak mı; ölmek mi yoksa tüm aileye sinen yoksulluğu­n ıstırabını yaşamak mı; ölmek mi yoksa ölümcül hastalığa yakalanıld­ığında gerekli umara ulaşma yollarının tıkalı olduğunu görmek mi?

Tabii ki ölümlere karşı çıkılmalıd­ır, ölümlerin müdahalede önceliği vardır, ancak sayılabile­n ve sayılamaya­n tüm acıların önüne geçecek önlemlere yönelmeden girişilece­k yollar çıkmazdır. Mevlana’nın hoş bir hikayesi bize biraz olsun ilham verebilir. Bir derviş yoldan geçerken kaldırım taşını sökmeye çalışan bir adamı görür. Dönüşte ise adamın taşları tümüyle söküp, onlarla oynadığını görür. Bir olay ya da vakıanın ilk anı zordur, ilk an geçildikte­n sonra gerisi çorap söküğü gibi gelir. İş yerinde iş kazası-cinayeti yaşanan bir patron aynı minval üzere işe devam ediyorsa; iş kazaları-cinayetler­i karşısında ilgili kamu otoriteler­i olağan işlem kabilinden salt zabıt tutmakla yetiniyors­a, mezar taşlarında­ki kitabeler aynı, sadece isimler farklı olacak demektir. Allah devlete, millete, özellikle de patrona zeval vermesin!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye