Yıldırım düşen minare tehlike saçıyor
ANTEP’IN Geneyik Mahallesi’nde bir ay önce yıldırım düşerek bir kısmı yıkılan caminin minaresi tadilat edilmediği için tehlike saçıyor. Köylüler yetkililerle görüşmesine rağmen sadece emniyet şeridi çekildi. “Bu şerit kimi koruyabilir” diyen köylüler, minarenin bir an önce onarılmasını istiyor.
Antep’in Geneyik Mahallesi’nde bir ayı aşkın süre önce şiddetli yağış ve gök gürültüsü sonucu düşen yıldırım köydeki caminin minaresini yıkmış ve cami civarında hasar meydana getirmişti. Caminin bitişiğinde ikamet eden ve yıldırım düştükten sonra evi de hasar gören Zekeriya Akpınar, “Cami 50 yıllık ama yıldırım savar yok, daha önce de kimsenin aklına gelmedi. Evin çatısı gitti, arabanın ön camı, üst kaportası kırıldı. Civar evlerdeki buzdolapları, internet modemleri, bazı evlerin elektrik tesisatları komple bozuldu” dedi.
SADECE EMNİYET ŞERİDİ ÇEKİLDİ
Olay sonrası pek çok kurumdan yardım istediklerini fakat olumlu bir cevap alamadıklarını dile getiren Akpınar, “İtfaiye çalışanları geldi, ‘Bizim işimiz değil’ deyip gittiler, AFAD ile irtibata geçtik, İHA, DHA, AA gibi medya kuruluşları da geldi fakat değişen bir şey olmadı dedi. Olaydan 15 gün sonra kaymakamlığa gittiklerini orada “Bu işlerle müftülük ilgileniyor” yanıtını aldıklarını, müftülük müdürüne çıkıldığında ise müdürün “Düşmeye devam eden taşların fotoğrafını çekip getirin” dediğini söyleyen Akpınar Camii imamının fotoğrafları götürdüğünü aktardı. Fotoğrafların ardından belediye ekiplerinin olay yerine emniyet şeridi çektiğini belirten Akpınar, çocukların oynarken yırttığı emniyet şeridini göstererek, “bu şerit ne işe yarayacak kimi koruyacak” diyerek sitem etti.
MİNAREDEN TAŞ DÜŞÜYOR
Caminin bulunduğu caddenin köyün en işlek caddesi olduğunu dile getiren Akpınar, caddeden bir araç geçtiğinde sarsıntı meydana getirdiğini sallanan taşların düşme ihtimalinin bulunduğunu söyleyerek, “İlgilenen kimse yok, minarenin şerefe bölümünün üst kısmı eğilmiş durumda, tehlike altında yaşıyoruz. Minareye güvercin konuyor, tekrar havalandığında konduğu taş aşağı düşüyor, ya minare onarılsın ya da tehlike yaratacak taşlar kaldırılsın” dedi.
Bu yazı yazıldığında Selahattin Demirtaş hakkında verilen AİHM Kararı hala sürüncemedeydi… Biz de; AİHM tarafından hemen tahliye kararı verileli neredeyse iki hafta olacak diye yazdık… Halbuki AİHM kararı açık ve net dedik. Zira Türkiye, Avrupa Konseyi’nin üyesi, AİHS tarafı ve AİHM’I tanımış bir ülke. AİHM yargısı ve kararlarına uyacağını belirtmiş bir ülkenin işine gelene uyup, işine gelmeyene uymaması iç hukukta giderek olağan bir durum halini almakta olsa da, uluslararası hukukta iktidarı zorlar diye yazdık.
Erdoğan ve Hükümetinin, daha önce AİHM’IN verdiği (bize göre) isabetsiz birçok karar karşısında AİHM’I referans gösterdiklerini de biliyorduk. Bunlara girmeyelim, zira bu konuda hukukçular oldukça çok şey yazdılar, konuştular diye ekledik.
Biz yazıyı gazeteye gönderdikten sonra ve gazete baskıya gönderildikten hemen sonra, mahkeme jet hızıyla ret kararı verdi. Biz ne demişiz; Ancak ne yazık ki, Hükümet cenahından “Bu karar bize uymuyor, biz AİHM’IN Demirtaş kararını tanımıyoruz” mealinde açıklamalar yapması ve mahkemelerin de buna uygun konum alma arayışına girmeleri kabul edilebilir bir şey değil.
Bu tutumun sürmesi, Türkiye’nin iç hukuktaki hukuksuzluğunun uluslararasılaşmasını çok çarpıcı hale getirmiş olacaktır. Bu durum böylesi bir gerçeği açık seçik hale getirecek olsa da, bunu isteyecek değiliz!
Kamuoyunun beklentisi, AİHM Demirtaş kararında, çok çarpıcı ve açık seçik olarak belirtilen derhal tahliyenin gerçekleşmesidir.
Ancak 20 Kasım’daki AİHM kararının hemen sonrasında tahliye edilmesi gerekirken Demirtaş hala hapistedir.
Adalet Bakanı Gül’ün açıklamasından hemen sonra AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamayla birlikte adeta tüm kanallar kitlenmiş oldu.
Yargının nasıl etki altına alındığı bilinmez değildir. Kararların Saray’ın gidişatına denk olması halinde makbul sayıldığı, bunun dışındaki kararların da karar vericilerin de hedef haline getirildiği birçok açıklama, olay ve gelişmenin yaşandığı da sır değil.
Ne yazık ki, Dünyanın dikkatlerinin üzerinde toplandığı AİHM Demirtaş kararı sonrası yaşananlar da bu durumun devam ettiğine ve edeceğine işaret ediyor.
Oysa bilinmelidir ki, bu kararın uygulanmamasının hem hukuki hem siyasi alanda birçok yansıması olacaktır. İçeride ve dışarıda farklı birçok gelişmenin yaşanabileceğini ön görmek için dahi olmaya gerek yoktur.
Ve hukukçular günlerdir bu konuda açıklama yapıyor, yorumlarda bulunuyor. Hemen her hukukçunun söylediği kararın kesin olduğu ve bir an önce uygulanmasının gerekli olduğudur.
Dahası bu kararın uygulanmamasının Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığının AİHM, AK, AB ve Dünya demokratik kamuoyu tarafından tescili anlamına geleceğine kadar yorum yapanlar oldu. Siyaset alanında da bu yönlü açıklamalar yapılıyor. Bugüne kadar, aradan on günden fazla zaman geçmiş olmasına rağmen sürüncemede bırakılan karar için artık gerekçeler de tükenmiştir.
Zira AİHM kararının açıklandığı 20 Kasım günü Demirtaş avukatların hemen tahliye başvurusunda bulunmuşlardı. Ancak Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi bu talebi ret etmişti. Temel gerekçe ise, Adalet Bakanlığı’ndan AİHM kararının tercümesinin mahkemeye intikaliydi… Ve nihayet o tercüme yapıldı… 20 Kasım tarihli AİHM kararını devlet 10 günde tercüme etmeyi başardı!
Ve Türkçeye tercüme edilmiş AİHM Demirtaş Kararı şimdi Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin önünde… Ve tüm gözler orada… Şimdi artık Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin nasıl bir karar vereceği merakla bekleniyor.
Hemen karar verip vermeyeceği, ya da çeşitli gerekçelerle ağırdan alma yoluna gidip gitmeyeceği de merak konusu. Demirtaş’ın avukatlarından Mahsuni Karaman tercüme edilmiş kararın mahkemeye gönderildiğini açıkladıktan hemen sonra, Türkiye’nin imzacısı ve üyesi olduğu AK, AİHS ve AİHM müktesebatına dikkat çekerek, “Sözleşmenin 46. Maddesi ve Anayasa’nın 90/5 maddesi uyarınca Sayın Demirtaş’ın derhal TAHLİYESİ dışında bir seçenek yoktur!” dedi.
Bakalım, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi hukuka uygun bir tutum içinde, işlevine uyan bir tutum alıp, hızla AİHM kararının gereğini yapacak mı?
Mahkemenin hukuk ve adalet desturu ile mi yoksa siyasi erkin, daha açık tanımıyla günlerdir Saray’dan yapılan açıklamaları önde tutan saiklerle mi hareket edeceği merakla bekleniyor. Sadece Türkiye kamuoyunun değil, aynı zamanda Dünya kamuoyunun da merakla 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, 2 yılı aşkın süredir Edirne Cezaevinde hukuksuz biçimde hapis tutulan Demirtaş hakkında vereceği kararı bekliyor olduğu görülüyor. Demirtaş derhal tahliye edilmelidir! Bizim bunları yazdığımız saatlerde ne yazık ki, mahkeme yüzünü saraya dönmüş olarak karar vermişti bile!