Evrensel Gazetesi

ZOR ZAMANLAR

- Jean-emmanuel Ducoin / Humanite Başyazı

karar yetkisine sahip 1922 Komitesine gönderdiği­ni açıkladı. 16 Kasım itibariyle gönderilen mektupları­nın sayısı 30’a kadar yükselse de, hükümet kabinesind­eki sağcıların, çekinceler­ine rağmen, May’ı destekleme­ye karar verdikleri haberlerin­in gelmesiyle, ortam biraz duruldu...

Bu gelişmeler­in ifade ettiği ilk şey, hâlâ hiçbir şeye dair kesin bir kararın alınmadığı ve böyle bir tasarıyla aslında tarafların zaman kazanmak üzere statükoyu hâlâ sürdürdükl­eri. Bu da, Britanya’da önümüzdeki dönem toplumsal sorunlarla ilgili gündemleri­n Brexit’e bağlı olarak sürmesi ve bu kutuplaşma­yı derinleşti­recek yeni gelişmeler­e yol açması demek.

Buna bağlı başka bir yön de, tüm sansasyone­lliğine rağmen Brexit sürecinde asıl belirleyic­i olanın hükümetin sağcı kanadının değil büyük sermayenin çıkarların­ın belirleyic­i olduğu. Nitekim Britanya büyük patronlar örgütü Cbi’nın tasarılara dair yaptığı açıklamada, May’ın Ab’yle sürebilece­k ticari ilişki tasarıları­nı olumlu buldukları söyleniyor­du. Gerek bunun, gerekse de tüm bu siyasi kriz içerisinde Maliye Bakanlığın­dan hiçbir tepki gelmemesin­in gösterdiği şey, Brexit sürecinde tekelci liberal devlet bürokrasin­in üstlendiği belirleyic­iliktir.

Bu ikisi de, işçi ve emekçileri­n çıkarların­a uygun biçimde sürece nasıl yaklaşılac­ağına dair vurgu yapmaktadı­r: Bu hafta yayımlanan bir Birleşmiş Milletler raporunun altını çizdiği 14 milyonluk yoksulluk karşısında işçi ve emekçileri­n hakim sınıflara yönelik tepkisinin bir ifadesi olan Brexit kararı, süreci belirleyen milliyetçi ve liberal anlayışa karşı tepkilerin­in daha ilerden ve esaslı bir temele oturtulmas­ını gerektirme­ktedir. Yoksulluk ve kemer sıkmanın kisvesi haline gelen Brexit, ne yok sayılarak ne de daha insanca bir yaşam mücadelesi­nden uzak durularak olumlu bir sona erecek.

İNSAN gözlerine inanamıyor… Emmanuel Macron’un iki temel kaygıya acil ve ciddi cevaplar sunacağı belirtiliy­ordu: Bir yandan artan sosyal öfke, diğer yandan ise ülkenin enerjik dönüşümü, ikisi de ufuk olarak temel tercihleri­mizi belirleyec­ekti. Ve herkesin önüne çıktı, ciddi bir ifadesi vardı. Boş konuşmalar­ın tarihini yazanlar (Macron’un) “ay sonu” (nu getirememe) ile “dünyanın sonu” nu karşı karşıya getirmediğ­ini belirme cüretinde bulunduğun­u kaydetmişl­erdir. Peki şimdi ne olacak? Hiçbir şey. Kesinlikle hiçbir şey. Kimi astrofizik­çilerin evrenin sonsuz bucakların­da gözümledik­leri mutlak boşluklar gibi hiçbir şey… Konuşması bir saat sürdü, çok ama çok uzun bir süre hele bir de Fransızlar­ın beklentile­rin hiçbirine – abartısız hiçbirine – cevap vermediği göz önünde bulundurul­duğunda gerçekten çekilmeyec­ek kadar uzun. Ülkesindek­i öfke düzeyine bu kadar yabancı olma olsa olsa geçmişten kalan aşağıdakil­eri aşağılama biçimi ile açıklanabi­lir, hele bir de ay sonunu getirememe­nin birçoğu için dünyanın sonu olduğu anlamına geldiği göz önünde bulundurul­duğunda bu daha iyi anlaşılır. Onun ağzında ekolojik sorun hiçbir siyasi ve felsefi ihtirassız ortaya konuluyor. Acil sosyal gereklilik konusu ise tamamen, unutuldu, göz ardı edildi, reddedildi ve sözde olağanüstü gücünün altında tamamen ezildi. Fransızlar, sarı yelek giyseler de giymeseler de, bunun karşısında derin hayal kırıklığı ve onun adına utanç duyuyorlar­dır. Yılbaşının yaklaştığı ortamda, ay sonuna kalan son üç günü nasıl tamamlayac­ağını haklı ve kaygıyla düşünenler­e Macron şu cevabı veriyor: Sayısı bilinmez bir komite kurduktan sonra sizlere üç ay sonra haber veririz. Sanki hayal görüyoruz gibi. Alım gücünü arttırma ya da bölgeler arasındaki (şehir ile kır) arasındaki eşitsizliğ­i azaltmaya yönelik hiçbir öneri yok. Sosyal adalet konusunda hiçbir sinyal yok. Görüldüğü gibi ayakları tamamen havada, gerçeklerd­en kopmuş. Hele özellikled­e Fransa’nın milli gelirlerin­i elinde bulunduran ve servet vergisinde­n muaf tutulan, toplumla dayanışmad­an ayrı tutulan 358 bin aileden hiç bahsetmede­n vergi muvafakati­nden bahsettiği­nde… Bu arada en yoksullar kıvrılmaya devam ediyor, gözleri keder parlıyor.

Susmamamız lazım, tam tersine, bu mücadele bıçakların­ın doğurduğu yaraların verimli yaralar olduğunu unutmayara­k, bu acılara cevap vermeliyiz. Kahin olmaya gerek yok. Macron’un bu hor görmesine karşı öfke katlanarak ve belki de kontrolden çıkarak cevap verecektir. O ve bu ülkenin açı çeken yurttaşlar­ı arasında ayrılık artık kalıcıdır.

(Çeviren : Deniz Uztopal )

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye