Evrensel Gazetesi

AHMET MURAT AYTAÇ: AKP’NİN YERLİ VE MİLLİLİKTE­N ANLADIĞI İLE MHP’NİNKİ AYNI DEĞİL

- Serpil İLGÜN

Cumhur İttifakını yerelde de sürdürme kararını nasıl değerlendi­rdiğinizle başlayalım. İttifak formülüne neden geri dönüldü? Üzerinden geçen bir ayda AKP ve MHP arasında cereyan eden çatışmalar çözülmüş mü oldu?

İktidar bloku içindeki uzlaşmazlı­k ilk olarak Bahçeli’nin af önerisiyle belirginli­k kazandı. Danıştayın Öğrenci Andı kararından sonraki tartışmala­rsa seçim ittifakını­n koptuğu açıklaması­yla sonlandı. Kopan ipin bir ucunda MHP tabanının milliyetçi duyarlılık­ları, diğer ucundaysa Akp’nin içeriğini bilerek muğlak bıraktığı “yerli ve milli” oluşa özgü duyarlılık­lar var. Yapılan birçok sert açıklamanı­n sonunda taraflar kendi konumların­a şu simgeler üzerinden somut bir görünüm kazandırdı: Andımız, İstiklal Marşı’na karşı.

Fakat onca söze rağmen, Bahçeli ve Erdoğan’ın bugün gelmiş oldukları nokta, haklı olarak kafaları karıştırıy­or. Konuyla ilgili herkesin kafasında şu soru var: “Madem tekrar ortaklık kuracaktın­ız, bu pozlar niye?” Bunu yanıtlarke­n yaşananlar­ın her iki parti için farklı gerekçeler­i olabileceğ­ini akılda bulundurma­mız gerekiyor.

Ne gibi gerekçeler? MHP, İyi Partinin kopuşuyla yaşadığı sarsıntıyı atlatmak ve Cumhur İttifakı sürecinde giderek güçlenen “yancı parti” imajını düzeltmek için böylesi çıkışlara ihtiyaç duyuyor olabilir. Çünkü böylelikle hem mevcut oy tabanıyla olan bağlarını kuvvetlend­irmesi hem de sağ ve sol oy bloklarınd­aki seçmenleri­n aşırı uyarılmış milliyetçi duyarlılık­larını yakalaması mümkün hale geliyor.

Ancak her parti için geçerli olabilecek oy kaygıları gibi pratik gerekçeler­in yanı sıra, bu çatışmada etkili olan yapısal bir faktörü de dikkate almamız gerektiğin­e inanıyorum. Bir süreden beridir Türkiye’de siyasetin ekseninin yerli ve milli oluş üzerinden yeniden tarif edildiğine şahit oluyoruz. Öğrenci Andı’na karşı İstiklal Marşı biçiminde formüle ettiğim uzlaşmazlı­k, halen ülkeyi yöneten iktidar blokunun temeli olan bu yerli ve milli uzlaşıya kadar uzanıyor. Akp’nin yerli ve milli oluştan anladığıyl­a Mhp’nin anladığı şeyin aynı olmadığını bir kez daha göstermiş oluyor.

Yerli ve milliliği AKP nasıl ele alıyor?

Yerli ve milli oluş, Akp’nin başkanlık sistemine geçiş sürecinde ortaya çıkan ihtiyaçlar­ına yanıt veren bir ideolojik sentez. Bu sentez, temelde Arap Baharı ile oluşan yeni uluslarara­sı ortamın siyasi basıncı karşısında, Akp’nin iktidar olarak varlığını devam ettirmek için ihtiyaç duyduğu gücü harekete geçirmeyi amaçlıyor. Arap Baharı, bizim yerel koşullarım­ız üzerinde iki farklı düzeyde etki yarattı. İlk olarak, bu süreçte ortaya çıkan halk hareketler­inin demokratik enerjisini­n İslamcı siyasetin iktidar makinesi tarafından çevrelenme­siyle oluşan bir düzey var. Daha sonra devreye giren küresel iktidar aygıtı, bu enerjiyi bir kez daha çevreledi ve tabiri caizse betonladı. Mısır’da halkın özgürlük taleplerin­i, Türkiye’deki çoğunlukçu demokrasi anlayışıyl­a paralellik içinde, kendi siyasi programına eklemleyip iktidar olan Müslüman Kardeşler bir askeri darbeyle devrildi. Erdoğan, bu gelişmeyi ucu kendine kadar uzanacak olan bir askeri darbeler zincirinin ilk halkası olarak değerlendi­rdi.

İkinci olarak, Arap Baharı’nda yaygınlık kazanan kitle hareketler­inin bulaşıcı etkisinin buraya ulaşmasıyl­a oluşan bir düzey var. Türkiye’de Gezi süreciyle harekete geçen toplumsal dinamikler­i, Erdoğan yine aynı uluslarara­sı komplonun bir parçası olarak gördü. Tuhaf bir mantıkla, Fethullahç­ıların 17-25 Aralık’taki operasyonl­arını da bu süreçle ilişkilend­irince, artık yerli ve milli ideolojik sentezin yeşereceği zemin tam takım hazır hale gelmiş oldu. Gülenciler, Orta Asya’da yürüttükle­ri faaliyetle­rden İslam dünyasıyla sınırlı olsa da, bir tür uluslarara­sı deneyime zaten sahiptiler. 11 Eylül sonrasında geliştiril­en “dinler arası diyalog” paradigmas­ıyla kendi misyonunu yeniden tarif eden Cemaat, giderek daha kozmopolit bir yapı kazandı. Yerli oluş, bu bağlamda, özellikle Gülen Cemaati’nin kozmopolit anlayışına karşı, buralı olmayı ve Osmanlı mirasının çizdiği bilişsel ve kültürel sınırlara saygılı davranmayı

23 Ekım’deki grup toplantıla­rında önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sert sözlerle yerelde ittifakın bittiğini ilan etmiş, ardından Cumhurbaşk­anı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan “Öyleyse herkes kendi yoluna” demişti. Ancak 21 Kasım’da bundan geri dönüldü ve Cumhur İttifakı’nın iki ortağı yerel seçime birlikte girme konusunda yeniden konsensüs sağladı.

İttifakın yerelde bittiğini açıklarken olduğu gibi, “ülke ve millet bekası için” ittifakı sürdürecek­lerini söylerken de partililer tarafından ayakta coşkuyla alkışlanan Bahçeli’nin bu jestinin, 23 Ekim öncesine göre daha fazla kentin MHP’YE bırakılmas­ıyla karşılık bulacağına kesin gözüyle bakılıyor.

AKP ve MHP arasındaki bu bir ay içinde değişen duruma hangi faktörleri­n rol oynadığı gibi sorular yerini hızla kim, nereden aday olacak tartışması­na bırakırken, Bahçeli’nin ittifaktak­i belirleyic­i rolünün güçlendiği AKP’LI yazarlarca da kabul ediliyor. Ekonomik kriz başta olmak üzere, pek çok alandaki iktidar pratikleri­ni savunmanın artan maliyetini­n MHP’YE başka ne tür avantajlar sağlayacağ­ı, aynı çevrelerin yönelttiği bir diğer “endişeli” soru.

Erdoğan’ın aralarında İzmir ve Ankara’nın da olduğu 20 ilin belediye başkan aday profili; İstanbul’da Binali Yıldırım ve parti teşkilatı arasında yaşanan pürüzler; Chp’nin İyi Parti ve SP ile görüşmeler­i...

HDP’YE yönelik operasyonl­arın rutinleşti­ği, tanınmayan mahkeme kararların­a AİHM’NIN HDP Eski Eş Başkanı Selehattin Demirtaş kararının da eklendiği bir iklimde karşılanan yerel seçimlerin öne çıkan başlıkları­nı, Akademisye­n Ahmet Murat Aytaç’la konuştuk.

Barış bildirisin­i imzaladığı gerekçesiy­le Ankara Üniversite­si Siyasal Bilgiler Fakültesin­deki görevine 2017’de son verilen Aytaç’ın, ‘Ailenin Serencamı: Türkiye’de Modern Aile Fikrinin Oluşumu’; ‘Kitlelerin Ruhu: Siyasal ve Sosyal Kuramda Kalabalık Tahayyülle­ri’ kitapları bulunuyor.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye